RTÜK, Halk TV ile TELE 1'e yine ceza kesti. Bu kez kapatma değil, idari para cezası.
İdari para cezası diye hafife alıp geçmeyelim.
Neden, niçin verildiğine bakıldığında tek tip haber kanalı veya tek tip yayıncılığı zorlamanın ilk adımı, işaret fişeği denilebilir.
Zapturapt altına almanın küçük hamleleri de diyebiliriz.
Yoksa seçim hazırlığı mı?
Neden böyle düşündüğümü açıklayayım.
Halk TV'ye verilen cezadan başlayalım. Eski CHP milletvekili, Birgün gazetesi yazarı Fikri Sağlar'ın bir sözüyle iktidar kanadı; siyasetçisiyle, bürokratıyla, medyasıyla fırtına koparmıştı ya...
İşte o nedenle.
Sağlar ne demişti hatırlayalım. Demiş ti ki; "Yargılandığım zaman türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde benimle aynı hakları koruyacağı ve adaleti yerine getireceği konusunda kuşkum var. Nitekim başıma geldi."
Eski bir milletvekili bakışını açıklıyor, düşüncesini söylüyor. Katılırsınız katılmazsınız, eleştirirsiniz alkışlarsınız sizin bileceğiniz iş.
İktidar malzeme yaptı, üzerinde tepindi, CHP'yi dövmek için bulunmaz fırsat kabul etti. (Gerçi her gün bir konu buluyorlar ama bu hoşlarına gitti, çünkü dağılan tabanlarını bir miktar da olsa konsolide etme şansını kaçıramazlardı.)
Savcılık soruşturma açtı. Soruşturmanın, kavuşturmaya dönüşüp dönüşmeyeceği belli değil, (gerçi dava konusu olsa yayıncı kuruluş için ne fark eder) ortada mahkeme kararı da yok (yine mahkeme hükmünü verse yayıncı kuruluşu bağlamaz) ama RTÜK hüküm vermiş.
Kendini savcı, hakim yerine koymuş. Sağlar'ın sözlerinin "toplumun adalet mekanizmasına olan güvenini zedeleyeceğini, halkta gerilime ve ayrışmaya sebep olabileceğini" saptayarak Halk TV'ye cezayı kesmiş.
Toplumun yargıya güveni yok ki zaten; bütün anketlerde güvensizlik oyu çıkıyor. Sağlar'ın sözleri halkta gerilime ve ayrışmaya da neden olmadı. İnsanlar sokağa dökülüp cepheleşmedi, karşı karşıya da gelmedi.
Gelmedi ama Halk TV'ye ceza geldi.
Bu cezanın belli bir amacı var; RTÜK Halk TV üzerinden eleştirel kanalları uyarıyor. Demek istiyor ki; "Canlı yayın falan tanımam, konuk falan beni ilgilendirmez, iktidarın hoşuna gitmeyen sözlerden yayıncı kuruluş sorumludur. Tartışma programına yorumcu seçerken dikkatli olun, iktidarı rahatsız edecek isimlerden uzak durun."
RTÜK'ün kestiği cezadan çıkan mesaj bu. Çağırdığın konuklara dikkat et!
Halk TV denilince, geçen akşam çok güldüğüm bir yoruma tanık oldum. ahaber'de tartışma programına bakıyorum. Mehmet Metiner dedi ki; "Beni bir defa Halk TV'ye davet ettiler, karşıma kendilerinden üç kişi çıkardılar. İnsaf kardeşim, bari ikiye iki olalım, bu nasıl yayıncılık, pes…"
Metiner bunları söylerken programın öteki tartışmacıları kimlerdi biliyor musunuz?
Sayayım: Melik Yiğitel (Türk Medya), Emin Pazarcı (Akşam gazetesi), Hasan Basri Yalçın (Sabah gazetesi). İçlerinde muhalif isim var mı?
Yok, hepsi iktidarın görüşlerini savunan isimler.
Daha doğrusu siz hiç ahaber de muhalif bir ismin canlı yayına çıktığını gördünüz mü?
Göremezsiniz. Metiner, Halk TV'ye çıktığı halde, tek kaldığı için pes diyor, ahaber'e tek cümle edemiyor.
Neyse...
Gelelim TELE 1'e. Haber sunucusu, Aylin Sözer'in yakılarak katledilmesine ilişkin haber aktarımında "Az sonra Diyanet İşleri Başkanlığının, bizim kadınlarımıza, yuvamıza, ailemize, çocuk sahibi olmamıza, iş yaşamımıza dair neye karıştığı ile ilgili haberi de getireceğiz ekrana. Öyle olduğu müddetçe bu cinayetler de devam edecek gibi görünüyor" demesi üzerine RTÜK para cezasını yapıştırmış.
Yani demek isteniyor ki; Diyanet gibi iktidarımızın temel taşı olan kurumları eleştiremezsin. Onları sorgulayamazsın, hayatımıza karışıyorlar diyemezsin.
Daha da ötesi yorum yapamazsın denilmek isteniyor.
Kısaca haber kanallarına tek tip elbise giydirilmeye çalışılıyor, haber kanalları tek tip olsun isteniyor.
Siz hiç CHP'ye, muhalif kesime verip veriştiren haber sunucunu nedeniyle o kanala para cezası verildiğini duydunuz mu?
Bundan sonra da duyamazsınız.
Ama eleştirel medyaya daha çok ceza gelecek. Kapı aralandı. Yol açıldı.
