Şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz; önümüzdeki seçime bugünkü yasalarla gitmeyeceğimiz açık ve net.
Saray'ın hukukçuları, Saray'ın danışmanları harıl harıl çalışıyormuş.
Yeni sistem en çok ittifakları etkileyecekmiş. Köklü değişiklikler yapılıyormuş.
Kulislere yansıyan bilgiler böyle.
MHP lideri Bahçeli'nin durup dururken 2023 yılında Cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan açıklaması yapması boş yere değil. Saray'a mesaj yolladığı açık.
Belli ki, Saray'dan çıkacak köklü değişikliklerin MHP'yi vuracağından da, MHP'yi kenara iteceğinden de endişe ediliyor.
Yoksa üç yıl sonrası için bugünden aday açıklanır mı?
Bir parti üç yıl sonrası için kendini bağlar mı?
Bağlamaz tabi. Bu kadar angaje olmaz. Ama galiba Bahçeli de yakın gelecekte sandığın ortaya konulacağının farkında.
Saray'dan gelecek köklü yasal değişikliklerin hedefi muhalefetin dizginlemek olacak, burası kesin. Merak edilen şu; rejimin yapısıyla da oynayacaklar mı, aynen koruyacaklar mı?
Bu sorunun yanıtı şu sebeple önemli; Erdoğan, Bahçeli'den tam destek alsa bile yüzde 50+1'e ulaşamayacağını görüyor. Muhalefetin ise şansı var. Bugünkü yapıyla girilecek seçimde Erdoğan, Üsküdar'a, evine döner.
Saray hukukçuları; 'Nasıl yaparız da, yasalarla nasıl oynarız da Erdoğan'ı beş yıl daha Saray'da tutarız' hesabı yapıyor.
Seçim yasasını AKP'ye yarayacak şekilde dizayn etmeye çalışıyorlardır. Hatırlarsanız 1980'li yıllarda Özal, ayakta kalabilmek için benzer bir yöntem izlemiş, seçim çevreleriyle oynamış, seçim yasasını değiştirmişti.
Benzer bir durumla karşı karşıyayız ama bu kez durum daha da zor. Parlamenter sistemde yüzde 35-40 alan iktidar olabiliyor. Olamazsa bir ortak bulup ülkeyi yönetiyor. Bu sistemde illa yüzde 50+1 gerekli.
Bu da Erdoğan ve partisinin hoşuna gitmiyor.
Peki ne yapabilirler?
Muhalefet izin vermediği sürece 50+1'i değiştirmeleri zor. Yüzde 50+1 artık muhalefet ittifakının işine yarıyor.
O halde neyi hesaplıyorlar?
Birinci hedefleri Meclis çoğunluğunu garantilemek. Böylece 'başkanlık' elden gitse bile Meclis üzerinden (istedikleri yasa değişiklikleri yaparak) hem ülke yönetiminde söz sahibi olmak hem de 'başkan' olacak kişinin elini kolunu bağlamak. Tipik örnek; İstanbul Belediyesi.
İkincisi tabii ki 'başkanlığı kurtarmak'. Bunun için de kendi kurdukları ittifak sistemini dağıtmaları gerekiyor.
Ama bu da çözüm değil. Partilerin resmen ittifak yapmasına izin verilmese bile seçmen ittifak yaparak bir şeyleri değiştirebileceğini gördü. Örnek yine İstanbul seçimleri.
Bakalım Saray danışmanları şapkanın altından tavşan çıkarabilecek mi?
Erdoğan'ın hakikaten tavşan çıkarılmasına ihtiyacı var. Koltuğu sallanıyor, ekonomideki büyük sarsıntıyı pandemiye bağlasa bile halk olan bitenin farkında.
"Bakın Almanya yüzde 13 küçüldü, biz yüzde 9,9 küçüldük, daha iyi durumdayız" demek durumu kurtarmıyor. Almanya 4 trilyon dolarlık ülke, Türkiye 750 milyar dolarlık ülke. Kıyas kabul etmez.
Onlarda kişi başına düşen gelir 40-45 bin dolar arası, bizim 8-9 bin dolar arası.
Halk bunu biliyor mu?
Hayır ama başkalarını kötüleyerek gururlanmanın cüzdana fayda sağlamadığını görüyor.
Kısaca iktidarın (Cumhurbaşkanı'nın) işi zor. Bakalım danışmanları şapkadan tavşan çıkarabilecek mi? Seçim yasasını kurgulayıp Erdoğan'ı Saray'da tutabilecekler mi?