Kim ne derse desin... Suriye iç savaşında taraf olmamız bize pahalıya patladı. Şam’da namaz kılma sevdası Türkiye’nin en az 20 yılına 30 yılına mal oldu.
Bugüne kadar 40 milyar dolar harcamışız. Meselenin parasal boyutunu geçtim, bazı kentlerin demografisi değişti. 5 milyona yakın Arap nüfusumuz oldu.
Onlar misafir diyorlar ama onlar artık misafir değil, kalıcı. Hele gençleri Suriye’yi bilmiyorlar. Geldikleri toprakları tanımıyorlar.
Yüz binlerce Arap genç var; okula gitmeyen sokaklar da dolaşıp duran.
Yüz binlercesi de yolda... İdlib patladı. Şam ordusu Rus güçlerini de arkasına alarak İdlib’i almak istiyor. Karşı koyabilir miyiz?
Hayır; hakkımız yok, adamın toprağı.
Ayrıca İdlib HTŞ (Heyeti Tahrir’i Şam) denen radikal İslamcı örgütün kontrolünde. Şam ordusu HTŞ’ nin belini kırmak için bomba yağdırıyor, İdlib’i mahalle mahalle geri alıyor.
Olan sivil Suriyelilere oluyor. Türkiye’ye doğru kaçıyorlar.
Peki, HTŞ denen örgütün militanları ne olacak? Olacağı belli; belleri kırılırsa onlar da bizim kapımıza dayanacak. Başka gidecekleri yer yok.
İdlib onlar için son duraktı.
Türkiye’nin o bölgede 12 adet gözleme kulesi var. Karakol diyelim. O karakollar Şam ordusu ile HTŞ savaşa tutuşmasın arada siviller ezilmesin diye kuruldu. Artık hükmü kalmadı. İki karakolumuz Şam ordusunun hakim olduğu bölgenin içinde kaldı. Askerlerimizi Rus askeri polisi koruyor. Hâlâ neden karakolları boşaltmadığımızın cevabı yok.
Son dört beş yıla bakın. Suriye coğrafyasında neyle uğraşıyoruz?
İç savaş nedeniyle oraya yerleşen, silahlanan, güçlenen terörist grupları temizlemekle.
Sanki Suriye’yi terörist gruplardan temizleme ihalesini biz aldık!
İŞİD, PYD/PKK derken şimdi de başımıza HTŞ belası çıktı.
El Bab operasyonu kime karşı yapıldı?
IŞİD’li teröristlere.
Fırat Kalkanı operasyonu kime karşı yapıldı?
IŞİD’li teröristlere.
Barış Pınarı Harekâtı kime karşı yapıldı?
YPG/PKK’lı teröristlere.
2011’de bu örgütler var mıydı?
Yoktu.
2001 yılında kurulan Özgür Suriye Ordusu’nun amacı neydi?
Esad’ı devirmek. Ankara ÖSO’ya her türlü desteği (para/silah) bu yüzden verdi. ÖSO Suriye resmi ordusunu yensin Şam’ı ele geçirsin diye.
Amiyane tabirle avucumuzu yaladık. Yaladık ama galiba akıllanmadık, ders almadık. Şimdi Libya’daki iç savaşa müdahale etme hazırlığındayız.
Şam’da Cuma namazı kılamadık bari Trablus’ta kılalım dercesine.
Hafter kuvvetleriyle çarpışan Trablus hükümetine destek için asker göndermek için can atıyoruz. Serraj hükümeti gelin dese koşa koşa gideceğiz.
Bu arada tezkere gerekmiyor. Meclis’ten çıkardıkları güvenlik ve işbirliği anlaşmasının içinde öyle bir madde var ki Cumhurbaşkanı istese yarın asker gönderebilir.
Libya iç savaşına her an bodoslama dalabiliriz.
Şimdi diyecekler ki, Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti meşru hükümet. Birleşmiş Milletler'in kabul ettiği hükümet. Ülkenin yüzde 70’ini eline geçiren Hafter’in güçleri meşru değil. Biz meşru hükümeti korumak durumundayız.
İyi tamam. Şam hükümeti de meşru. BM Şam hükümetini de tanıyor.
Ankara’nın karşı çıktığı Hafter’in kurduğu Libya Ulusal Ordusu ile Ankara’nın desteklediği Suriye Milli Ordusu’nun (eski ÖSO) ne farkı var?
İkisi de meşru değil.
Diyorlar ki; Hafter Trablus’u ele geçirirse Serraj hükümetini devirirse Libya ile yaptığımız denizlerdeki mutabakat anlaşması güme gider.
Taraf tutmazsak, iç savaşa karışmazsak savaşan taraflara eşit mesafede yaklaşırsak, barış için çaba harcarsak, Suriye’de yaptığımız yanlışa düşmezsek; belki de gitmez.
Ama Hafter ile zaten papazız.
Olmasaydık!
Aman kimse çıkıp Libya Osmanlı’dan miras tabii ki karışırız, Libya bir yerde bizim iç işimiz, sessiz kalamayız falan demesin.
Suriye için de aynı sözler söylendi sonuç ortada.
Suriye’de olduğu gibi Libya’dan da çırak çıkmayalım.