20 Kasım 2019

Otoriter rejim işte böyle olur!

Sadece üç olayı alt alta sıralayınca otoriter rejim işte böyle olur dedim. Siz ne dersiniz?

Üç kentten üç örnek vereceğim...

Üç gün önce üç liseli genç Taksim Atatürk anıtı önünde pankart açtı: "Çocuklar uyurken susulur ölürken değil. Rabia Naz’ın ölümü intihar değil, cinayettir" yazıyordu.

Belli ki toplumun dikkatini çekmek istemişler. Tamamen barışçıl bir gösteri. Anayasaya göre hak!

Polis anında yakalarına yapıştı. Hem de öyle bir yapıştılar ki; sanki eylem hazırlığındaki terörist bir grubu yakalamışlar gibi. Darp ederek yaka paça götürdüler.

Gözaltına aldılar.

11 yaşındaki Rabia Naz ’ın şüpheli ölüm olayını hatırladınız mı?  

Nisan ayında Giresun’un Eynesil ilçesinde yaşayan Naz evinin önünde/yanında ölü bulunmuştu.

Ailesinin iddiasına göre siyah bir araç çarparak öldürdü. Araç sahibi de Belediye Başkanı’nın yakını.  Ölüm kayıtlara intihar olarak geçti. Bu tartışma o kadar büyüdü ki Meclis, Araştırma Komisyonu bile kurdu.

Komisyon üyeleri ilçeye gitti, gerekli temasları yaptı. Komisyon üyelerinin ilçeye gittiği gün yayın yasağı kaldırıldı.

Sonra ne oldu?

Olayı araştırmak için Giresun’a giden gazeteci ve belgeselci gözaltına alındı. Kızının öldürüldüğü iddialarını sürdüren baba da gözaltına alındı.

Sonra serbest bırakıldılar.

Neden?

Cinayeti veya intiharın nedenini araştırmak, yeni bilgi ve belgeler aramak suç olamaz. Gazetecilik mesleği zaten bunu gerektiriyor.

O halde gözaltının anlamı ne?

Bu olayı fazla kurcalamayın demek için mi?

Gözdağı vermek için mi?

Soru işareti çok.

Taksim’deki olay da Rabi Naz bağlantılı ama 15/16 yaşlarındaki üç genci yaka paça götüren polislerin Rabia Naz olayından haberleri olduklarını sanmıyorum.

Peki o gençlere gözaltı gerekçesi ne?

Taksim sabıkalı bölge (1 Mayıs ve Gezi Parkı protestoları nedeniyle) pankart açmaya bile izin yok düşüncesi hakim olduğu için herhalde!

Veya başkalarına örnek olmasın diye herhalde!

Veya pankart bile açmanın suç olduğu zihinlere işlensin diye herhalde!

Yaka paça gözaltına alınmalarının başka anlamı var mı?

Üçüncü örnek Sakarya’dan... 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında Vali ve protokoldeki yetkililer araçlarıyla tören alanına kadar gelip halkın önüne park etmişler. Bu durumu Sakarya Halk Gazetesi "İki adım yürüyemediniz mi, tek kelimeyle rezalet" başlığıyla haber yapmış...

Yani durumu eleştirmiş. Eleştiri hakkını kullanmış.

Yaptığı gazetecilik mesleği kapsamı içinde mi?      

Yüzde yüz...

Ama savcı anında soruşturma açarak genel yayın yönetmenini ifadeye çağırmış.

Peki, ne sormuş?

İddiaya göre; "Vali'nin araç plakasını neden gazeteye bastın" diye sormuş!

Gazeteci ne cevap vermiş?

"Vali’nin araç plakası her şehirde kırmızı ve 01’dir. Gizli değildir" demiş. Soruşturma yürüyor, büyük ihtimalle takipsizlik kararı çıkacak.

Buradaki amaç da gözdağı vermek değil mi? 

Bu arada işgüzar patronu yayın yönetmeninin işine son vermiş.

Gözdağının son halkası tamamlanmış.

Sadece bu üç olayı alt alta sıralayınca otoriter rejim işte böyle olur dedim.

Siz ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.

"
"