30’a yakın yerde orman yangını çıktı, devletin boyası döküldü.
İşin özeti budur.
Orman Bakanı özel uçakla turlarken yangına karşı uçak almayı unutmuş. Aslında unutmamış parası yetmemiş. Aslında parası varmış da başka yerlere harcamış.
Sonuç; ormanlarımız yandı.
Niye yandı?
Yeteri kadar yangın söndürme uçağımız olmadığı için yandı. Üç uçağımız mı var, beş uçağımız mı var; bu bile belli değil!
Cumhurbaşkanı bile kaç uçağımız olduğunu bilmiyor, beş/altı taneye çıkartıyoruz diyor?
Manavgat’tan Bodrum’a Akdeniz kıyıları cayır cayır, kaç uçak yeter?
Orman Bakanı “Bu belayı atlatalım uçak azdı, helikopter azdı sonra konuşalım” diyor. Hep aynı terane. İnsanlar ‘Milli dayanışmaya en çok ihtiyacımız olduğu günlerde’ diye başlayan nutuklardan sıkıldı. Ormancıların morali bozuluyormuş.
Esas yangınla mücadele ettikleri alana havadan müdahale gelmeyince moralleri bozuluyor. Bizler sorunca sorgulayınca değil.
Tam tersi bu meseleler gündeme getirildikçe ormancılar moral buluyor. Bu sayede uçak alırlar umudu taşıyorlar.
Uçağımız niye yok diye sorunlara iktidarın yegâne temsilcisi de kızdı.
Resmen parmak salladı.
“Ciğerimiz yanarken spekülasyon yapıyorsunuz” diye bağırdı!
Tamam da ciğerimizin yanmaması için uçak lazım.
Var mı?
Yok; yok hemen ama ‘sorarak, soruşturarak ortalığı kızıştırma! Sonra sen kime hizmet ediyorsun’ diye insanları itham ediyorlar.
Orman Bakanı’na göre; yangınlarda dünyanın en iyilerinden biriyiz, dünya bizi kıskanmaktan çatlayacak.
Gülmeyin! Vallahi de billahi de bunları söyledi.
Uçak meselesi iktidarın yumuşak karnı. Kendilerine uçak filosu kurmuşlar, her yıl çıkan rutin yangınlara karşı anında müdahale etmek için uçak almayı unutmuşlar.
Sadece bizde orman yangın yok. İspanya’da da var, İtalya’da da var, Fransa’da da, Yunanistan’da da var.
Ama onların uçakları var, bizim yok.
Sordun mu? Niye yok dedin mi?
Vatan hainisin!
Eskiden uçaklarımız var mıydı? THK’da varmış.
Cumhurbaşkanı ‘işe yaramaz’ diyor ama yararmış.
Orman Bakanı eskimiş miladı dolmuş hurdalık muamvatanelesi yapıyor ama öyle değilmiş. O uçakların büyük bölümü hale iş yaparmış.
Ama iktidar THK uçaklarını istemiyor. Zaten başına kayyım atayarak kurumu saf dişi bıraktı.
Bıraktı ama evdeki hesap çarşıya uymadı. 30 yerde yangın patlayınca iktidar çuvalladı.
2002 yılında AKP iktidara geldiğinde 19 yangın söndürme uçağımız varmış. Bugün bir tane bile yok. Olanlar kiralık.
O uçaklar ne oldu?
Merkez Bankası’nın rezervindeki 125 milyar dolar ne olduysa oldu?
Bu durum karşısında medya ne yapıyor?
Hangi medya? İktidara yakın duran medya mı?
Söyleyeyim…
Bizde uçak yok ya... Önce ‘Helikopter uçaktan daha iyidir. Uçak saatte sekiz ton helikopter yirmi ton döküyor’ diye yayın yaptılar.
Tutmadı, yangın sönmeyince inandırıcı olmadı.
Döndüler kahramanlık destanı çıkarmaya başladılar. 25 yaşındaki Şahin Akdemir yanarak veya duman nedeniyle boğularak öldü ya…
Manşet: ‘Kahraman Salih’ Vatan aşkı insanlığı örnek oldu.
Yine ölümü kutsuyorlar. Suriye’de yaptıkları gibi!
Yeterli uçak olsaydı Salih yaşayacaktı. Kahraman ilan etmeyecektiniz ama yaşayacaktı.
En komiği de Milli Seferberlik manşetiydi.
Manavgat’ta bir teyze elinde çalı yangını söndürmeye çalışıyor, Bodrum’da bir abla elinde bidon yangını söndürmeye gidiyor..
Adı milli seferberlikmiş.
Değil milli çaresizlik
Devletin uçağı yok, devletin yeteri kadar hava gücü yok, zavallı kadın çalı çırpıyla orman yangınını durdurmaya çalışıyor. Çalı vurarak, bidonla su taşıyarak orman yangınının önüne geçilir mi?
Tabi ki hayır, komik olma diyecek siniz?
O halde manşetin anlamı ne?
Şu iktidarın dökülen boya badanasının üstünü örtmek. Kimi kahraman Salih Manşeti atıyor kimi Milli Seferberlik.
Ama hiç biri Salih neden öldü, o teyze çalıyla yangınla dövüşe neden girmek zorunda kaldı, yangınlar neden söndürülemiyor eksik ne diye sormuyor.