27 Ağustos 2020

Medyayı ele geçirmek iktidarda kalmaya yeter mi?

İktidarın gazetelerini okumak, televizyonlarını izlemek bazen iyi oluyor. Türkiye sürekli uçuyor, Türkiye sürekli çağ atlıyor, Türkiye sürekli zincirlerini kırıyor

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın stratejik hamlelerinden biri medyayı kendine bağlamak oldu. Önce çok cazip ihalelerle işadamlarını iktidarının parçası yaptı, sonra o işadamları üzerinden medyayı kendine bağladı.

Şimdi ekmeğini yiyor!

Bu yöntemin mucidi Rusya Devlet Başkanı Putin'dir.

O da önce kendi çevresini zengin etti sonra o zenginlikle medyayı tamamen kontrolü altına aldı. Erdoğan da aynı yolu izledi.

Bu sütunları takip edenler bilir, 2007 yılından beri ısrarla yazıyorum; Erdoğan Putin gibi olmak istiyor, Erdoğan Putinvari bir yönetim hayal ediyor, Erdoğan Putin kadar güçlü olmak istiyor, diye.

(Arşiv ortada. İsteyen tek tuşla girip bakabilir.)

Sonunda başardı.

Medyanın yüzde 90'ı artık tek ses, tek nefes. Erdoğan, eleştirel medyayı bitiremedi ama küçülttü. Eleştiriyi "hainlik" saydı. Eleştiri yapana düşman gözüyle baktı.

Bu arada yeri gelmişken iktidara kayıtsız şartsız destek veren yazarlara, çizerlere bi bravo çekelim. Alkış tutalım. 18 yıldır sadece muhalefeti eleştirmek, iktidara toz kondurmamak zor iş.

Önceki gün... Maliye ve Hazine Bakanı iki taraftar gazeteci ile yayına çıktı. Sorular al gülüm ver gülüm kıvamındaydı.

Bakan diyor ki; cari fazla veren ülke oluyoruz.

Keşke... Ağzına sağlık diyeceğim ama nasıl? Karadeniz'de bulduğumuz 320 milyar metreküp gazla mı, cari fazla vereceğiz?

Bakan demiş ki; vatandaşın doğalgaz ve elektrik faturalarına yansıyacak.

Ne zaman? Nasıl?..

Yakında doğalgaza zam yaptıklarında ne diyecek merak ediyorum.

Gazeteciler, gazeteci kimliklerini evde unuttukları için sormuyorlar veya soramıyorlar. O kuyudan çıkaracağın gaz, taş çatlasa yılda 3 milyar, 4 milyar metreküp. Türkiye'nin ihtiyacı 40 - 45 milyar metreküp, nasıl olacak bu iş demiyorlar.

İktidarın yayın organlarına bakarsan ihraç da edeceğiz.

Türkiye artık enerji devi oldu.

İktidarın gazetelerini okumak, televizyonlarını izlemek bazen iyi oluyor. Türkiye sürekli uçuyor, Türkiye sürekli çağ atlıyor, Türkiye sürekli zincirlerini kırıyor.

Tabii onları okuktan veya izledikten sonra bakkala çakkala gitmeyeceksin.

Konu komşu ile görüşmeyeceksin. Cebinde paran olacak alışveriş fişine bile bakmayacaksın!..

Türkiye'de mutlu yaşamanın koşulu bu.

Neyse... Biz dönelim neler olup bittiğini anlamaya.

Bakan ağzından kaçırdı veya yolunu yapıyor. TPAO'yu ve BOTAŞ'ı halka arz edeceklermiş. Yani hisselerini satacaklar, para toplayacaklar.

Galiba bunca tantana bu sebeple. "Gaz bulduk, Türkiye'nin yedi yıllık ihtiyacını karşılayacak rezerve ulaştık, gerisi geliyor, geri kalan kısmında iki katman daha var, o adada ciddi potansiyel var" üfürmesi bu sebeple.

TPOA ve BOTAŞ'ı pazarlamayla ilgili.

Elde de hazır kullanılmaya uygun medya var. Borsaya gir, al hisse zengin ol!..

Putin başardı.

Bakalım Erdoğan da başara bilecek mi?

Soru şu; medyayı ele geçirmek (yüzde 90'ını) iktidarda kalmaya yeter mi/yetecek mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.