03 Mayıs 2021

İktidarı 'garip gureba' gönderecek

Korona öldürmedi, Korona yanına yaklaşmadı ama ekonomiyi, yaşamı felç ederek öldürdü. İktidar görüyor mu, Saray ülkenin her yerinden yükselen feryatları duyuyor mu bilmiyorum

Koronavirüs'ü yeterince tanımıyorduk. Geçen yıl bu zamanlardı, henüz içli dışlı olmamıştık. Kime çarpacağı, ne zaman çarpacağı belli değildi.

Dillerde aynı yorum vardı: Zengini fakiri ayırt etmiyor, siyasi kimliğine bakmıyor, boğazından girip ciğerine yerleşeni götürüyor.

Alıp başka aleme götürmese bile süründürüyordu. Onlarca örnek gösteriliyordu, sadece fakirler değil, zenginler de ölüyordu.

Aradan zaman geçti, baktık durum hiç de öyle değil! Koronavirüs yoksul mahalleleri, yoksul aileleri daha çok seviyor. Onların evlerine daha kolay giriyor, onların ciğerlerine daha kolay yerleşiyor, onları daha kolay tuş ediyor!

Sebebi belliydi, küçük bir konutta iç içe yaşam, aynı odada yatıp kalkma, kötü beslenme, protein alamama, ağır koşullarda çalışma, yeterince korunamama.

İstanbul'un varlıklı semtleriyle yoksul semtlerindeki vaka sayıları karşılaştırıldığında işin gerçeği ortayı çıktı.

Çünkü biri arabasına biniyor, istediği yere gidiyor, öteki hınca hınç dolu toplu taşıma aracına sıkışmak zorunda kalıyordu. Birinin kalabalık ortamlara girip girmemek elindeydi, kendi tercihiydi. Diğerinin işinin gereği!

Ekonomik sıkıntılar içinde debelenen bu insanları bir de Korona vurdu. Hem de çift taraflı.

Hem sağlıklarından etti hem de işlerinden, kazançlarından.

Kimi, kayıt dışı da olsa düzenli bir işte çalışıyordu. Ne bileyim, garsondu, komiydi, tezgahtardı, tekstil atölyesinde işçiydi, işinden oldu.

Kimi gündelikçiydi, ne iş olursa yapar vaziyetindeydi, ekmeğinden oldu.

Kiminin küçük bir dükkanı vardı, küçük bir tezgahı diyelim, ekmeğini çıkartıyordu, kıt kanaat geçiniyordu.

Korona sildi süpürdü, ne iş bıraktı, ne tezgah. Çarklar bir anda durdu.

Yani geçen yılın yoksulu bu yıl daha da yoksul oldu.

Geçen yılın yoksulu bu yıl açlıkla mücadele etmeye başladı.

Peki iktidar ne yaptı?

IMF araştırmış rapor yayımladı. Türkiye, halkına en az yardım yapan ülkeler arasında. GSYH'nin yüzde 1.9'u kadar yardım yapmış. Devede kulak!

17 günlük kapanmayla onlar için hayat daha da zorlaştı demeyeceğim, hayat çekilmez hâle geldi, yaşamak eziyete dönüştü.

Birçoğu bunalıma girdi. Kimi bu yükü taşıyamadı. Son örnek Mersinli kokoreççi… "Kaç gündür siftah edemiyorum, oğlum beni affet" notu bırakarak kendini astı.

Korona öldürmedi, Korona yanına yaklaşmadı ama ekonomiyi, yaşamı felç ederek öldürdü.

İktidar görüyor mu, Saray ülkenin her yerinden yükselen feryatları duyuyor mu bilmiyorum.

O insanlara yeteri kadar destek vermediğine göre; ya görmüyor, ya umursamıyor, ya da çaresiz…

Her ne ise kriz derinleşiyor, virüs zapturapt altına alınsa bile kolay kolay düzeleceğe de benzemiyor.

İki alıntı yapacağım. İki gözlemi aktaracağım. Biri yıllardır İstanbul'da en yoksul bölgelerinde çalışmalar yapan aktivistten, diğeri siyasetçiden..

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener dedi ki…

"Yüksekova'daki gençle, Eskişehir'deki genç aynı dertle dertleniyor. Doğu, batı, büyük, küçük şehir farkı kalmamış.

Hakkari merkezde esnaf gezerken gençten bir arkadaşın dükkanına girdik. Beyaz eşya bayisi. 'Beş kuşak bu işi yapıyoruz, artık iş yapamıyoruz, kapatmak zorundayız. Amelelik mi yapacağım, taş mı taşıyacağım' demişti.

Gaziosmanpaşa'da genç hanım, yanında iki küçük çocuğu var. 'Evde hiçbir şey yok' dedi. Kocası müzisyenmiş. Kulağıma öyle bir şey söyledi ki, arkadaşıma 'Kenara alın' dedim. İki kız çocuğu 'Anne hamburger alabilir miyiz' demiş.

Kütahya'da 'Et alıyor musunuz?' dediğimde nasıl kızdı bana bir adam biliyor musunuz; 'Ne eti abla' diye cevap verdi. Kimse farkında değil, gerçekten iş gıda bulma problemine kadar gidiyor. Kayseri'de bir kişi hâlâ kurban eti yediklerini söyledi." (Haber Türk)

Derin Yolsuzluk Ağı temsilcisi Hacer Foggo diyor ki:

"İstanbul'un 12 ilçesinde 103 ailenin evlerini ziyaret ederek bir araştırma yaptık. Yüzde 64'ü günlük işlerde çalışıyor. Yüzde 12'sinin hiçbir geliri bulunmuyor. Günlük işlerde çalışanların yüzde 42'si kağıt, hurda, naylon toplayıcısı. Yüzde 7'si seyyar satıcı. Yüzde 8'i temizlikçi.(…)

Yoksul mahallelerde insanların derin yoksulluğa gittiğini görüyorduk. Bu durum pandemide arttı.(…)

3 milyonun üzerinde ailenin elektriği kesik. İyi beslenemeyen ailelerin çocuklarında ciddi sorunlar var. Çöpten bulduklarını yiyenlerin sayısı çoğaldıkça bu sorunlar da tetiklendi (…) Sokakta çalışan çocuk sayısı yüzde 6 arttı. Yoksulluğun şiddeti büyüyor.

Doktor anneye çocuğuna şu kadar mama vereceksin diyor. Ama anneler çaresiz. Pirinç lapası, şekerli su veriyor.

Garip gureba deyip kabul ettiler yoksulluğu, durum bu kadar kötü." (Haftalık Oksijen gazetesi)

Yoksulların, garip gureba dedikleri insanların desteğiyle iktidar olan AKP'yi galiba garip gureba indirecek...

Verdiği iktidarı geri alacak...

Saltanata son verecek... Gidişat bunu gösteriyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.

"
"