16 Haziran 2020

Ha güreşçi olmuş ha futbolcu ne fark eder!

Gördüğüm şu; 1900’lü yıllarda ne yaşadıysa benzerini yaşıyoruz. 2001 krizine nasıl geldiysek yine aynı yola girdik, tam gaz gidiyoruz

2001 yılındaki büyük ekonomik kriz neden çıkmıştı?

En basit anlatımıyla; siyaset ekonomiye müdahale ediyordu. Kamu bankaları yürütmenin/ iktidardaki siyasetçilerin kasası gibi olmuştu da ondan.

Hesapsız kitapsız dönemdi. Bankaların görev zararları ayyuka çıkmıştı. Derken zincir öyle bir koptu ki; siyaset kurumu altında kaldı.

İktidarın üç ortağı (DSP/ ANAP/ MHP) yaptıklarının bedelini ağır ödedi.

Benzer bir durum şimdi de var. Krizin ayak sesleri duyuluyor. Kamu bankaları yine siyasetçilerin arpalığı gibi. Yönetim kurulu üyeliklerini paylaşamıyorlar.

İşin daha da vahimi yürütmenin yegane temsilcisi kamu bankalarının resmen patronu. 2001 krizinden önce siyaset dolambaçlı yollardan, iktidar olmanın verdiği gücü kullanarak veya yönetim kurularına yerleştirdiği adamları sayesinde kamu bankalarını kullanıyordu.

Artık buna ihtiyaç yok. Yürütmenin kamu bankaları üzerinden piyasaya müdahale etmesi, istediğine kredi vermesi, para dağıtması için dolambaçlı yollara başvurmasına gerek kalmadı.

Devlet Bahçeli sayesinde yasal hale getirildi. Kamu bankaları yürütmeye bağlandı.

Şöyle ki; kamu bankaları Varlık Fonu’nda değil mi?

Evet.

Varlık Fonu’nun yönetim kurulu başkanı kim?

Cumhurbaşkanı/yürütmenin yegane temsilcisi/AKP Genel Başkanı.

Yönetim kurulu başkanı şapkasıyla Ziraat Bankası’na da Halk Bankası’na da Vakıf Bank’a da emir verebilir mi?

Evet.

Peki Varlık Fonu’nun yönetim kurulu başkan yardımcısı kim?

Maliye ve Hazine Bakanı.

Filanca bankanın yönetim kuruluna güreşçi gelmiş, beriki bankanın başına futbolcu oturmuş ne fark eder!

Muhalefet liyakat arıyor. Olsa ne olur almasa ne olur. Emir tek merkezden geliyor.

Yarın öbür gün kamu bankasına neden böyle yaptın, neden o krediyi geri alamayacağını bildiğin halde falancaya verdin diye soramazsın. Çaykur’a üç yıldır neden zarar ediyorsun diye sor bakalım, ne yanıt alacaksın.

Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı emirleri doğrultusunda davrandım der, çıkar işin içinden.

Bu sebeple IMF’yi sevmiyorlar, bu sebeple düşman gibi gösteriyorlar. Döviz için inim inim inledikleri halde bu sebeple IMF’nin kapısını çalmıyorlar.

Çünkü IMF gelirse saltanat bitecek. Kamu bankaları ve kamu kuruluşları siyasetçinin emrinden çıkacak. Piyasanın şartlarına göre yönetilecek.

Bunu istemiyorlar.

Bırakın IMF’i, herkesin uyması gerektiği kurallara bile tahammül yok.

DEVA Partisi Genel Başkanı ekonominin eski patronu Babacan açıkladı. "2009 yılıydı, mali kurallara bağlı maliye politikalarının benimsenmesi gerektiğini önerdim. Sayın Erdoğan, 'Kendi içimizde IMF yaratmaya gerek yok' diyerek reddetti. TBMM'de Plan Bütçe Komisyonu'nda oy birliğiyle geçti. Genel Kurul'da oylamaya birkaç saat kala gelen talimatla durduruldu" dedi.

O yasa geçseydi bugün farklı Türkiye olurdu.

Gördüğüm şu; 1900’lü yıllarda ne yaşadıysa benzerini yaşıyoruz.

2001 krizine nasıl geldiysek yine aynı yola girdik, tam gaz gidiyoruz. Duvara ha çarptık ha çarpacağız. 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.