Erken seçim temcit pilavı gibi oldu. Konu her hafta bir şekilde gündeme getiriliyor. Ya tartışma programlarında geliyor ya da siyasetçiler getiriyor.
Deniyor ki; ipler MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin elinde. Desteği çekerse mecburen erken seçime gidilir. Desteğini çekmezse de zamanlamayı o tayin eder.
Cumhurbaşkanı isterse Cumhur İttifakı’nın sürmesi için Bahçeli’yi ikna etmesi gerekir. Bahçeli "hayır" derse Cumhurbaşkanı seçim kararı almaz/alamaz.
Çünkü, yüzde 50 artı 1 sistemi AKP’yi MHP’ye mahkûm etti.
Bahçeli de "2023’ten önce seçim yok" dedi kestirip attı.
Ama yine de erken seçim gündemden düşmüyor. Çünkü, Türkiye iyi yönetilmiyor, işsizliğin, enflasyonun önüne geçilemiyor. İnsanların cüzdanında yangın var. Kimse TUİK’in açıkladığı rakamlara inanmıyor.
Çarşıya pazara çıkan, alışveriş yapan gerçek enflasyonu görüyor. Yıllardır ekonominin başında olan Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da yüzde 12.62’lik yıllık enflasyonun inandırıcı olmadığının altını çizdi.
Kriz daha da derinleşirse 2001 krizini yaşayan Bahçeli desteğini çekebilir taraf değiştirebilir deniliyor ama 2002 yılında krizin sonu gelmişken, tünelin ucu görünmüşken ortağı olduğu koalisyonu seçime zorladı. Ama zararlı çıktı, pişman oldu.
Şimdi yoğurdu üfleyerek yer. Zamanlamayı belirlerken bu kez hesabını kitabını iyi yapar.
İyi parti lideri Meral Akşener ise ekim/kasım aylarında erken seçim bekliyor. Bu beklenti içinde olanlar çok. Onların da gerekçesi şu: İktidar para bastı piyasayı paraya boğdu. Ev kredisi verdi, araba kredisi verdi, tüketici kredisi verdi ,destek kredisi verdi, esnafa kredi açtı.
Kamu bankaları üzerinden Merkez Bankası’nın politika faizinin altında faizle para dağıttı.
Hem de altı ay ödemesiz. Bir yıl ödemesiz.
İnsanlar hibeymiş gibi koştu aldı. Ödemesi gelince ne olacak? Birinci taksit ikinci taksit tamam da vatandaş işsiz kalmışsa veya işler kötüye gitmişse, geliri aynıysa bile zamlar nedeniyle bütçesi daralmışsa!..
Bol keseden verilen krediler enflasyonu azdırdı. Daha da azdıracak.
Türkiye’yi iyi değil, kötü günler bekliyor. İktidar ağustos ayında turist gelişi olacak biraz döviz gelecek diye umutlanıyordu, o da olmadı.
Ufukta turist yok.
Yani işsizlik daha da artmadan, enflasyon zıplamadan Erdoğan’ın Bahçeli’yi ikna ederek sonbaharın sonuna doğru sandığı koyacağı inancı hakim.
Yine baskın seçim.
Sosyal medyayı zapturapt altına alma girişimi seçimin ön hazırlığı diye de yorumlanıyor. Seçim döneminde seslerini kesmeye yönelik planlamanın parçası.
TELE1 ile Halk TV’ye verilen 5 günlük kapatma cezaları da öyle... Çünkü bir önceki aşama lisans iptali.
Seçime tek ses, tek nefes girme projesi...
Bu yaklaşıma AKP şiddetle itiraz ediyor. AKP Genel Başkan vekili Numan Kurtulmuş "erken seçimin gündemde tutulması muhalefetin gündemi saptırma çabasıdır" dedi.
Gerçek gündem ne?
Baroların bölünerek çoklu baro sistemine dönülmesi mi? Türkiye’nin acil sorunu bu mu?
Sosyal medyanın kısıtlanması mı?
İşçilerin kıdem tazminatının fona aktarılıp deve edilmeye çalışılması mı?
Ayasofya’nın camiye dönüştürülerek ibadete açılması mı?
İktidarın gündeminde bunlar var, Kurtulmuş’un gerçek gündem dediği bu.
Yoksa...
Kafa kaldıran kaldırmaya devam edecek enflasyon mu?
Sanayi üretimi azalırken, çalışan sayısı da azalırken işsiz sayısının da azalması mı?
Euro ile doları tutmak için Merkez Bankası’nın döviz rezervinin eksi 25 milyar dolara kadar inmesi mi?
Hazine'nin tam takır kuru bakır olması mı?
Daha uzatmayayım.
Aslında gerçek gündemi saptırmak için sûni gündem yaratan iktidar partisi.
Dönelim yazının başına. Siyasetin anahtarı Bahçeli’de, iktidarın ipleri de. İktidar partisinin Bahçeli’ye karşı bir şey yapacak onu devre dışı bırakacak veya küstürecek mecali yok.