Cumhurbaşkanı yeni anayasayı tartışmanın zamanı geldiğini ilan edince eteklerdeki taşlar dökülmeye başladı.
Kazı kazan gibi oldu, hangi AKP'liyi kazısan altından başka şey çıkıyor. Eskiden Fethullahçıların kurduğu kumpasların bir numaralı savunucusu olan AKP Grup Başkan vekili "Yeniden kuruluş anayasası yapacağız" diyor. Öteki AKP Grup Başkanvekili "Yapmak istediğimiz ne yeni bir devlet ne yeni bir kuruluş anayasası" diye ayar çekiyor.
AKP'nin profesör unvanlı baş imam namzeti (iktidarın baş imamı Diyanet İşleri Başkanı) Türkiye Cumhuriyeti'nin İslam devleti olması gerektiğini söylüyor. Anayasa değişikliğinin bunun için yapılacağını iddia ediyor.
Peki Erdoğan ne istiyor?
Onun istediği belli; yüzde 50 oyla seçilmeyi kaldırmak istiyor. Çünkü isteyeceği başka şey kalmadı. Tek derdi koltuğunu korumak.
2007 yılında iddia ettim (o tarihte Vatan'da yazıyordum) "Erdoğan'ın tek derdi Putin gibi olmak, Putin kadar güçlü devlet başkanı olmak" dedim.
Oldu mu?
Oldu.
Rahmetli Prof. Burhan Kuzu bile "Bizim başkanımız ABD Başkanı'ndan daha güçlü" demişti. Hakikaten daha güçlü. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde Erdoğan kadar güçlü ülke yöneticisi yok.
Bu konuda Putin ile yarışır.
Daha geçen gün, Cumhurbaşkanı kararıyla, dikkatinizi çekerim kararnameyle değil, kararla, üç yeni şirket kurdu. Kurduğu şirketler kamu ihale yasasından da denetimden de muaf olacak. Şirketin ortaklarını Cumhurbaşkanı belirleyecek. Birçok yasa bu şirketler için geçerli olmayacak.
ABD Başkanı'nın, Fransa Cumhurbaşkanı'nın, Almanya Şansölyesi'nin, İngiltere Başbakanı'nın böyle bir yetkisi var mı?
Yok!
Yine Cumhurbaşkanı Ağustos ayında kendine bağlı, sadece merkezden emir alan polis teşkilatı kurdu. Adına Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü denildi. Diyelim ki; İstanbul'da bir nümayiş oldu, o kuvvet İstanbul valisinin, İstanbul emniyet müdürünün haberi olmadan, bakın izni demiyorum haberi olmadan Ankara'dan gelen emirle müdahale edebilecek.
Böyle yetki kimde var?
Biden da mı, Merkel'de mi, Macron'da mı, Johnson'da mı?
Hiçbirinde.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı kararıyla Türkiye'nin en büyük üniversitesine partili rektör atıyor. Öğretim üyeleri rektöre karşı çıktığı için direnişi kırmak, yeni kadro açmak için yine tek imzayla aynı üniversiteye iki fakülte daha kuruyor.
Yaptıklarının hepsi yasal.
Kimde var bu yetki?
Hangi devlet başkanında?
Cumhurbaşkanı aynı zamanda Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla kamu bankalarını da bütün kamu kuruluşlarını da bilfiil yönetme yetkiline sahip.
Eee, o halde ne istiyor? Hep soruyorum Cumhurbaşkanı daha ne istiyor?
İstediği belli…
Ne? Yeniden seçilmek istiyor.
(Not: Bu arada Anayasa'ya göre Meclis erken seçim kararı almazsa üçüncü kez seçilme hakkı yok. Ama kimine göre de 2017 referandumuyla yeni anayasa yapıldı, yeni rejime/sisteme geçidi, seçime girme hakkı var. Kararı kim verecek? YSK! Kocaman bir soru işareti.)
Neyse bu başka mevzu, seçime girebilir, giremez ama girerse yüzde 50'den fazla oy alması gerekiyor, sıkıntısı burada.
Erdoğan bunu aşmak için bana göre, muhalefetle yarı başkanlık veya güçlü başbakanlık sistemi üzerine konuşmaya hazırlanırken, pazarlık yapmaya soyunurken MHP lideri tekerleğe çomağı soktu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistem kırmızı çizgimiz dedi.
Yeni anayasayla amaçlarının sistemi tahkim etmek olduğunu ilan etti. Erdoğan'ın elini kolunu bağladı. Cumhurbaşkanı (başkan) olmak için yüzde 50 +1 oyun değiştirilmesine karşı olduğunu beyan etti.
Hadi bakalım çıkın işin içinden.
Size sorum şu, hadi yanıt verin.
Saray için laiklik maddesinin kaldırmak, din devleti kurmak mı önemli, yeniden kuruluş anayasası mı önemli, yoksa yüzde 50'yi kaldırmak veya bulmak mı?
Cevabınızı bekliyorum.