10 Kasım 2020

Çok şükür kabile devleti değiliz!

Bu ülkede yasama organı varsa, muhalefet varsa, sivil toplum kuruluşları varsa, medya varsa, birileri bu büyük yıkımın hesabını sormak/sorgulamak  zorunda. Çünkü burası çok şükür kabile devleti değil

Hazine ve Maliye Bakanı pazar akşamı 19.00’da istifasını ilan etti. İstifa mektubunu ‘Instagram’ da yayınladı/duyurdu.

Medyanın kahir çoğunluğu görmezden geldi.

Aklıma bir süre önce Cumhurbaşkanı’nın söylediği söz aklıma geldi: ‘Burası kabile devleti, burası çadır devleti değil, burası Türkiye Cumhuriyet’i’

Hazine Bakanı siyasetçi değil, Hazine Bakanı bileğinin hakkıyla o göreve gelmiş bir kişi  de değil.

Makam sahibi olmasının tek nedeni aileden olması.

Bakan aileden olduğu için iktidara halatla bağlanan  televizyonlar/gazeteler sus pus oldu. 

Anlı şanlı genel yayın yönetmenleri ‘Aman ha, sakın ha, başımız ağrımasın’  demiş olmalı ki, kıllarını kıpırdatmadılar. Üç maymunu oynadılar.

Ama Türkiye’ye en büyük kötülüğü yaptılar.

Saray’dan direktif beklemeleri  medya tarihine geçecek.  Sadece medyaya kötülük yapmadılar, Saray’a yaranmak için  Türkiye’ye de kötülük ettiler. Hem de çok büyük. 

Türkiye’yi üçüncü sınıf ülke konumuna düşürdüler.

Türkiye’de medyanın özgür olmadığını, direktifle yayın yaptığını  kanıtladılar.

Türkiye’yi  demokrasinin eksik veya olmadığı ülkeler sınıfına soktular.

Cumhurbaşkanı batıya seslenirken ; ‘Burası kabile devleti değil' diye  bağırmıştı ya.

O sözünü  tashih ettiler.

Medya konusuna şu soruyla noktayı koruyalım.

İstifa haberini bile vermekten korkan genel yayın yönetmenleri yarın Türkiye’de  medya özgür diyebilecekler mi?

Derler demesine. Çoğu pişkin!.

Tanıyorum onları; kiminin içi içini yiyordur; patron elini tutmuştur, kimi basın özürlüğünü ben mi koruyacağım diye defans yapıyordur, kimi  kendini Reis’e endekslemiştir.  

Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi Allahtan burası ‘kabile devleti değil.

Medyanın hali bu dönelim siyasete. Ülke yönetimine.

Merkez Bankası Başkanı ile Hazine ve Merkez Bankası  kafa kafaya verip yeni bir para politikası uyguladı. Bir yılda 100 milyar doları sokağa attılar. 100 milyar dolar yok oldu, buhar oldu . Üstüne üstlük Dolar 5 liradan, 9 liraya çıktı.

Daha da kötüsü enflasyon TÜİK ’in cambazlığına rağmen ( enflasyon sepetindeki oranları oynaması

İnmedi. Faiz indi indi, enflasyon inmedi.

Türkiye’ye pahalıya mal oldu.

 Bunun bir hesabı sorulması gerekmez mi?

Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi, ‘burası kabile devleti değil, çadır devleti de değil’.

Merkez Bankası Başkanı 100 milyar dolar harcayıp, rezervleri tüketip  halefine beyaz zambak verip el sallayamaz.

Ekonomi politikasının mimarı olan , Merkez Bankası Başkanı’na direktif veren  Hazine ve Maliye Bakanı Türkiye duvara vurunca hadi bana eyvallah deyip kenara çekilip elini yıkayıp köyüne çekilemez.

Hesap vermek zorundalar.

Bu ülkede yasama organı varsa.  

Bu ülkede muhalefet varsa.

Bu ülkede sivil toplum kuruluşları varsa.

Bu ülkede medya varsa. (Yok demek doğu, , teslim bayrağını çekmişler. Az sayıda  özgür medya var  ama onlarında boğazları sıkıldı, sıkılacak )

Birileri bu büyük yıkımın hesabını sormak/sorgulamak  zorunda.

Çünkü burası çok şükür kabile devleti değil.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.