31 Ocak 2020

Bekçiye "Makul şüphen var mı" dersen, "O ne, git lan" der!

Bu gençler, 41 günde sosyal psikolojiden insan haklarına, kitle yönetiminden demokrasiye kadar her biri ihtisas alanı olan konuları hatmediyorlarsa hepsini anında emniyet müdürü yapın

İktidar partisi çarşı ve mahalle bekçilerine silah taşıma, zor kullanma, kimlik sorma, üst arama yetkisi vermek istiyor.

Şu anda sayıları 21 bin 318. Önümüzdeki yıllarda bu sayı kaça çıkar belli değil.

Anlaşılan o ki; yeni bir silahlı güvenlik gücü oluşturulmak, mahalleler zapt-ı rap altına alınmak isteniyor.

Kimlik sormanın, üst araması yapmanın, silahla zor kullanma yetkisi verilmesinin bu kadar alt düzeye indirilmesi insanı korkutuyor.

Düşündürüyor.

Gece yarısı önünüzü bekçi kesiyor, kimlik soruyor, üstünü arayacağım diyor?

Hakkı var mı?

Yok. Ama kanunda var.

Var ama bir şartla; makul şüphesi varsa, yeterli şüphesi varsa. Makul şüphesini de açıklamak zorunda.

Ben demiyorum yasa diyor?

Bekçiye 'üstümü başımı arayacaksın da makul şüphen ne?' diye sorsan ne yanıt verir.

Büyük ihtimalle; "O ne ya" der.

Daha bıçkını; "Git lan ne diyon" der.

Daha deli dolusu, güvenlik gücüne karşı koymaktan gözaltına almaya bile kalkar.

Yasa izin veriyor.

Ama yasa, daha da ötesi Anayasa yazılı emir olmadan bireyin aranmayacağını hükmediyor.

Polis Vazife ve Selahiyet Yasası'na göre acil durumlar için sözlü emir yeterli oluyor.

Şimdi diyeceksiniz ki; polis 'uygulama' adı altında yolları kesiyor, üstümüzü arıyor, arabamızı arıyor, veya metroya binerken, kalabalık caddede yürürken yolu kesip kimlik soruyor.

Bu nasıl oluyor?

Onların da soramaması gerekir?

Kısaca bilgi aktarayım. İki türlü arama var. Birincisi suçun işlenmeden önlenmesine yönelik güvenlik amaçlı idari kolluk araması. İkincisi suç işlendikten sonra suçluyu bulmak için adli kontrol araması.

Bizi ilgilendiren birinci madde.

Polis yasasına göre, izinle belli zaman aralığında belli bölgelerde kişiye yönelik olmadan kimlik sorma ve arama faaliyeti yapılabiliyor.

'Uygulama' dedikleri bu.

Yasal prosedür hallediliyor; polisler bazen bir caddede, bazen bir sokakta, büyük kentlerde bazen metro girişinde, tren istasyonu önünde kimlik soruyor, üst araması yapabiliyor, araçların bagajlarını açtırabiliyor.

Kimi hukukçulara göre bu bile Anayasa'ya aykırı ama neyse konumuz bu değil.

Sorum şu. Gece tek başına veya ikili gruplar halinde dolaşan bekçiler bu yasayı uygulamaya kalktığında ; kimliğini sorarken, üstünüzü ararken hangi 'makul şüpheyi' hangi ' yeterli şüpheyi' gerekçe gösterecek.

İddia ediyorum; bekçiye üstümü arayacaksın da 'makul şüphen ne' diye sorsanız, bilir mi?

Yüzünüze bön bön bakar!..

Bırakın bekçileri, polisler bile bilmiyor. İzinli, bölgesel herkesi kapsayan uygulama dışında polis bireysel olarak keyfine göre kimlik soramaz, arama yapamaz.

Gelelim işin başka boyutuna.

Silah kullanma, zor kullanma, kimlik sorma, üst arama yetkisi kime verilmek isteniyor?

Lise mezunu 41 gün eğitim alarak bekçi üniforması giydirilen gençlere.

Efendim, 'demokrasi ve insan hakları' dersi veriliyormuş. Efendim, 'Sosyal psikoloji' dersi veriliyormuş. Efendim, ' halkla ilişkiler' dersi veriliyormuş. Efendim 'kitle yönetimi' dersi veriliyormuş.

Bu gençler, 41 günde sosyal psikolojiden insan haklarına, kitle yönetiminden demokrasiye kadar her biri ihtisas alanı olan konuları hatmediyorlarsa hepsini anında emniyet müdürü yapın.

Bu işler 41 günde öğreniliyorsa hukuk fakültelerini, siyasal bilimler fakültelerini, sosyoloji/psikoloji bölümlerini de kapatın.

Yazıya noktayı koymadan aklıma geldi.

Yasayla silah kullanma yetkisi vereceğiniz 21 binden fazla bekçi silah kullanma eğitimi aldı mı?

Bir haftada öğrenirler mi diyorsunuz?

Haklısınız. 41 günde demokrasiyi, sosyal psikolojiyi. İnsan haklarını kitle yönetimini hatmettiklerine göre.

Silah çekmeyi da bir haftada öğrenirler!..

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.

"
"