03 Aralık 2020

Ali Babacan'ın reçetesi, Kemal Derviş’in reçetesi

Kemal Derviş'in işi çok zor değildi. Ekonomiye odaklandı Türkiye'yi düzlüğe çıkardı en azından yeniden koşu pistine koydu. Bugünkü durum daha ağır. Sadece ekonomi de atılacak adımlar yetmiyor. Zihniyet değişimi gerektiriyor

AKP iktidarının eski Başbakan Yardımcısı DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan partisinin Kars İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada kendi reçetesini açıkladı.

Reçetesini "iktidara acı reçete" diye sunmuş. Siyasi bir yorum, bu meseleye girmeden Babacan'ın reçetesine bakalım. Şöyle özetleyebiliriz:

* Anayasa ve kanunlar uygulanacak.

* İtibardan tasarruf olmaz politikasından vazgeçilecek, iktidar harcamaları kısacak.

* Şeffaf ve açık ihale yöntemine geçilecek.

* Kanal İstanbul gibi rant projelerinden vazgeçilecek.

* Varlık Fonu kapatılacak.

* Kamu kurum ve kuruluşları Sayıştay'ın denetimine açılacak.

Babacan'a buradan söyleyeyim (gerçi kendine biliyordur) Cumhurbaşkanı birinci madde hariç diğerlerini yapmaz. Birinci maddede de şüphelerim var. Yargının hukuka daha fazla uymasını sağlayabilir, alt mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarına uymasını sağlayabilir. Hak ihlallerini azaltabilir o kadar.

Diğer maddede yer alan önerileri yetkilerine müdahale görür/görüyor zaten. Cumhurbaşkanı halk beni seçtiyse başka beni denetleyemez, engelleyemez (Danıştay) görüşünde.

Seçilerek ülkeyi yönetme hakkını kazanan kişinin sadece seçimden seçime seçmene, bir de ahirete göç ettiğinde Allah'a hesap vermesi gerektiğini düşünüyor.

Kararlarına, icraatlarına, yargı dahil müdahale edilmesine karşı çıkıyor.

Babacan sözü uzatmamak için söylememiştir ama şeffaflık sadece ihale konusunda yetmez. TÜİK'in de şeffaf olması gerekir. Verilerinin inandırıcı olması gerekir.

Sağlık Bakanlığı'nın da şeffaf olması gerekir. Vaka sayısını neden aylarca gizlediğini açıklaması gerekir. Salgın kontrolden çıkınca açıklamak zorunda kaldığını itiraf etmesi gerekir.

Bakan'ın güven tazelemesi lazım. İçten olması, hatasını kabul etmesi doğruları söylediğine halkın inanması gerekir.

Sadece onun değil, tüm kurumların güven tazelemesi lazım. Başka çıkış yok.

İçeride de, dışarıda da kavgaya son vermek gerekir. Dış politikanın tepeden tırnağa gözden geçirilip yenilenmesi gerekir.

Gerekli olanlar listesi o kadar uzun ki... Yıllardır dillendiriliyor ama iktidarın bir kulağından girip bir kulağından çıkıyor.

Güven olmayınca eline beş kuruş fazla para geçen koşa koşa dolar alıyor, Euro alıyor. İspatı: Bu yıl döviz mevduat hesapları 34.5 milyar dolar artarak 230 milyar dolara çıkmış.

Kafa yormamız gereken soru şu: Bu para nasıl çözülür, yabancı yatırımcı nasıl gelir?.

İktidar bunun yanıtını biliyor da, hayata geçirmek işine gelmiyor. Çünkü hayata geçirse kendi kurduğu sistemden taviz vermek anlamına gelecek.

Veya sistemi/rejimi değiştirmekle sonuçlanacak.

O dönemi en iyi Babacan bilir. Çünkü ekonominin direksiyonuna Kemal Derviş'ten sonra oturan kişiydi. Türkiye 2001 yılında tarihinin en büyük krizini yaşamıştı. Gerçi, 2020 krizi 2001 krizini katladı.

Derviş ülkeyi krizden çıkarmak için ne yaptı?

Merkez Bankası özerk olacak dedi. Bağımsız kurumlar oluşturdu; sermaye piyasası gibi, BDDK gibi, enerji kurulu gibi. Kamu bankalarının görev zararı altında siyasete alet edilmesine veya hortumlanmasına son verilecek dedi.

 Kısaca siyaset elini eteğini ekonominin / piyasaların üzerinden çekmesini istedi.

O günün iktidarı çaresiz kabul etti. Türkiye bir buçuk yıl içinde krizden çıkış sinyalleri verdi. AKP iktidara geldiği 2002 yılının son çeyreğinde Türkiye yüzde 6'lara varan büyüme trendine girmişti.

Babacan bu yapıyı bozmadan sürdürdü. Türkiye ekonomide çok parlak yıllar geçirdi.

O günün bugünden farkı şuydu:

2001 yılında Ankara'nın kavgalı olduğu başkent yok gibiydi. Şimdi kavgalı olmadığı ülke yok.

2001 yılında Varlık Fonu yoktu, Türkiye'nin kamu bankaları dahil bütün enerji, tarım, iletişim, bileşim gibi kurumlarının yönetimi tek kişiye bağlanmamıştı. Şimdi bağlı...

2001 yılında Sayıştay devredeydi, kurumları denetleyim TBMM'ye sunuyordu. Şimdi Sayıştay devre dışı, denetim hakkı yasayla elinden alındı.

2001 yılında yargından çok memnun değildik ama en azından hukuk devleti olup olmadığımız tartışması yoktu. Şimdi var. Yargıya güven yerlerde değildi, şimdi yerlerde.

Kemal Derviş'in işi çok zor değildi. Ekonomiye odaklandı Türkiye'yi düzlüğe çıkardı en azından yeniden koşu pistine koydu.

Bugünkü durum daha ağır. Sadece ekonomi de atılacak adımlar yetmiyor.

Zihniyet değişimi gerektiriyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.

"
"