11 Eylül 2019

AKP ayağına ateş ediyor...

İktidar, medyası aracılığıyla Diyarbakır'daki annelerin eylemini köpürterek bir anlamda ayağına kurşun sıkmaya başladı...

Olayı biliyorsunuzdur ama kısaca hatırlatayım… Diyarbakırlı Hatica Akar 21 yaşındaki oğlunun HDP'liler tarafından dağa kaçırıldığını belirterek önce polise gitti, sonra HDP binası önünde oturma eylemi başlattı...

Oğlum gelmeden kalkmam dedi... Üç gün sonra oğlu ortaya çıktı... Oğluna kavuşan Hatice Akar oğlu/kızı PKK tarafından kaçırılan tüm annelere “Diyarbakır'a gelin siz de HDP binası önünde oturma eylemi yapın” çağrısı yaptı...

Çağrısı kısa sürede karşılık buldu... 3 Eylül günü HDP binası önünde oturma eylemi başladı... Şu anda 18 anne oturma eylemi yapıyor... Partiler, sivil topum örgütleri destek verdi... Aklı başında herkes terörü kınadı, anneleri kutsadı...

Gazetelerin çoğunun manşeti bu eylem oldu... Televizyon tartışmaların ana konusu yine annelerin oturma eylemiydi... Eyleme katılan annelerin öyküleri yayınlanmaya başlandı... Hepsi çocuklarının nasıl kaçırıldığını anlattılar...

Meselenin özeti bu... Gelelim tartışılan kısmına...

BİR: Kimileri, Cumartesi Anneleri ile Diyarbakır Annelerini karşılaştırmak istedi... Acıları yarıştırmayalım sağduyusu galip çıktı...

İKİ: Kimileri, Diyarbakır'daki eylemin zamanlamasını manidar buldu... Tartışma programlarında izledim, AKP'ye yakın yazarlar da zamanlama konusunda pek laf edemediler...

Zamanlama da ne var?

Şu; Diyarbakır, Van, Mardin belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine valilerin kayyım olarak atanma gerekçelerinden biri de dağa adam gönderdikleriydi... Kayyım atama yazışmalarının seçimin ertesi sabahı yapıldığının ortaya çıkmasından sonra (suç işlemişlerse bile işlemeden!) dağa adam gönderdikleri, para yolladıkları iddialarının ertesinde bu eylemin başladı... Manidar bulma nedenleri bu...

ÜÇ: Bakanlar eylemin üzerine balıklama atladı... Eyleme destek verdiler, İçişleri Bakanı annelere 'doğru adresin önündesiniz' dedi... Aile Bakanı koşa koşa Diyarbakır'a gitti, eyleme katıldı... Cumhurbaşkanı sessiz kalan sanatçıları suçladı... Kaçırılan gençleri bulması gereken sorumlu makamların oturma eylemiyle bu sorunun çözüleceği havası yaratması algı operasyonu olarak algılandı...

DÖRT: CHP Sözcüsü hatırlattı, gerçekten de milletin hacet kapısı devletin kapısıdır... İnsanlar başka kapılardan çözüm ararsa, hele hele bulursa devlete güven sarsılır... Güvenlik güçleri itibar kaybeder... İçişleri Bakanı kayyım atamalarını haklı göstermek için Diyarbakır Annelerin acıları üzerinden siyaset yapmaya başladı... Tıpkı birilerinin Cumartesi Anneleri’nin acıları üzerinden siyaset yaptıkları gibi...

BEŞ: İktidar, medyası aracılığıyla eylemi köpürterek bir anlamda ayağına kurşun sıkmaya başladı...

Niye mi?

Çocuğu kaçırılan annelerin öykülerini okuyorum... Kahir ekseriyeti çocuklarını dört yıl önce kaptırmış... PKK dört/beş yıl önce kaçırmış... Yeni değil... (Zaten İçişleri Bakanı dağın yolunu kesmekle övünmüyor mu?)

Somut olsun diye birkaç isim... Necla Çur, Güzide Demir, Hüsniye Kaya, Saliha Edize, Müvlüde Üçdağ, anlatıyor; çocukları dağa açılım sürecinde kaçırılmış 2015 yıllarında... Yani hükümetin askerlere yavaştan alın dediği dönemde... Yani hükümetin jandarmaya bazı şöyleri görmezden gelin dediği dönemde... Hani hükümetin güvenlik güçlerine çatışmadan kaçının işi bozmayın talimatı verdiği dönemde...

Hatırladınız mı? O yıllarda PKk militanları bir tepede askerler öteki tepede bakışırken fotoğrafları yayınlandı... Ellerin tetikten uzakta durması için emir verildi ... Diyarbakır annelerinin çocukları işte o günlerde kaçırıldı... Dolmabahçe mutabakatına giden süreçte...

İktidar bu eylemi köpürterek ayağına kurşun sıkıyor demem bundan!...

Şu notu da düşeyim... O süreçte ben de açılımı destekledim. AKP'nin attığı en doğru adımlardan biri gördüm... Türkiye'nin geleceği açılım sürecinin başarıyla tamamlanmasıyla ilintili olduğunu düşündüm... Meclis'i devre dışı bırakmasını eleştirdim... Muhalefetin de sürece dahil edilmesi gerektiğini savundum...

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.

"
"