O gece yaşadıklarımızı anlatmayacağım, o gecenin karanlık saatlerini gündeme getirmeyeceğim. Beş yıldır soruluyor; yanıt yok.
Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nun raporu sumen altı edildi. Anlaşılan o ki; Erdoğan iktidardan gitmeden, Meclisin yapısı değişmeden o kararlık saatlerde neler olduğunu öğrenemeyeceğiz.
O geceye dair bir dizi sorunun yanıtını bulamayacağız.
Bugün darbe girişiminin veya iç savaş çıkarma çabasının beşinci yılı. Bu hain planın önüne kim geçti?
Halk.
Bu sebeple başlıkta 15 Temmuz'un iki yüzü var dedim.
Bir tarafta 251 şehit, binlerce gazi vererek, darbecilerin önüne dikilen, göğsünü siper eden, ölümü göze alan yüzbinler, milyonlar var.
Öte tarafta sapır sapır dökülen devlet kurumları var; mesela Genelkurmay, mesela MİT…
Darbeye karşı koyanların ilk grubu kendiliğinden dışarı çıktı. İstanbul'da Boğaz Köprüsü'nün tek yönlüde olsa tanklarla kesildiğini görenler köprüye koştu. İkinci grup da Cumhurbaşkanı'nın "Meydanlara çıkın, meydanlara gidin" çağrısıyla sokağa fırladı.
Sonunda darbecileri boğdular. Destan yazıldı.
Madalyonun bir yüzünde bu var. Gururlandığımız yüzü bu... Ama öteki yüzünde de sapır sapır dökülen devlet var.
Genelkurmay Başkanı anında derdest edildi. 15 Temmuz'da gördük ki Karargah FETÖ'cü kaynıyormuş. FETÖ Genelkurmay'ı ele geçirmiş. O adamları orayı kim getirdi, kim o görevlere atadı?
Sadece Genelkurmay Başkanı olsa neyse, Kara Kuvvetleri Komutanı da, Hava Kuvvetleri Komutanı da Jandarma Komutanı da anında derdest edildi. Deniz Kuvvetleri Komutanı otoparka saklandı!
Ordunun komuta kademesi yakayı ilk verenler oldu.
NATO'nun en güçlü ikinci ordusu denen orduyu yönetenlerin bu kadar çabuk teslim alınması skandal değil mi?
Ama beş yıldır bu mesele konuşulmuyor, sorun edilmiyor.
Konuşulmayan bir başka durum daha var: MİT'in o geceki zaafı. Elinde sonsuz imkanlar olan MİT Ankara'nın göbeğindeki darbe hazırlığından haberi olmadı.
MİT Müsteşarı, yardımcıları, daire başkanları gazete okusa darbe hazırlığını öğrenirlerdi. Türkiye Gazetesi'nde Fuat Uğur nisan ayında iki yazı kaleme alarak darbe hazırlığını anlatmıştı.
Darbecileri de devlet sizleri biliyor, suç işlemenizi bekliyor diye yazarak uyarmıştı!
Yani 15 Temmuz göstere göstere geldi ama MİT'in haberi olmadı. Darbe olacağını Cumhurbaşkanı'na bildirmedi, Başbakan'ı haberdar etmedi.
Cumhurbaşkanı bir grup askerin ayaklandığını, yolları kesmeye başladığını, darbe girişimini eniştesinden öğrenmiş…
Eniştesi uyarmasa Allah göstermesin...
Başbakan'ın durumu farklı değil. O da yakın korumalarından eşinden, dostundan öğrenmiş. Ona da tehdit konusunda bilgi veren olmamış.
Cumhurbaşkanı MİT Müsteşarı'na sitem etmedi. Beni devirmek istiyorlar beni neden uyarmadın diye görevden almadı. Başbakan sitem etti.
Sonuç: MİT Müsteşarı, MİT Başkanı oldu hâlâ görevde. O gece Diyanet işleri Başkanı ve Suriye Ulusal Koalisyonu eski Başkanı ile neden yemek yediğini izah etmiş değil.
O gece boyu ne yaptı belli değil.
Cumhurbaşkanı 2020 yılının ocak ayında 'Kale' adını verdikleri MİT'in yeni binasını açarken yaptığı konuşmada MİT'in başarılarından söz etti ama 15 Temmuz'u ağzına almadı.
Darbenin bastırılmasında MİT'in rolünden söz etmedi.
Bugün, gün boyu 15 Temmuz konuşulacak, halkın yaptıkları destansı dile anlatılacak. Ama meselenin Genelkurmay boyutu, MİT boyutu ele alınmayacak.
Demirel'in ünlü sözüdür; "Bizim MİT (o dönem askerlerin elindeydi) Patagonya'daki darbeyi bilir, haber verir Ankara'dakini haber vermez" demişti.
MİT artık sivillerin elinde yine darbeyi haber vermiyor!..
Bu işte bi tuhaflık yok mu?