23 Ocak 2022

Yakın bir gelecekte Türklerin Türkiye'de azınlık olması mümkün mü? 

Akad İmparatorluğu, iklim değişikliklerinin yok ettiği tek medeniyet değil. Ama bugün başımıza gelebilecekler için bakmamız gereken bir örnek olabilir

Ne de olsa her Türk'ün bildiği gibi, coğrafya kaderdir. Medeniyetler arası bir köprü olmayı üstlenen bu ülke; yolcuların köprüyü geçmeden de yolculuklarını sonlandırabileceklerini bilmelidir. 

Anadolu tarih boyunca göçe alışkın topraklar oldu. İkinci Kavim Göçü'yle yerleşen Türk boyları, bu toprakların kaderini en fazla değiştiren göç hareketiydi. Öncesinde ve sonrasında da sürekli insan akışı olmuş, yerleşik nüfuslar değişmiş, kültürler çarpışmıştı. Fakat bu alışkın toprakları bile şaşırtacak dönüşümün tohumları da atılmıştı.

Bu sefer farklı olan ne? Cevabı basit; göçün boyutu!

Dünya, tarihinde görmediği bir hareketlilik içerisinde!

BM Göç Kuruluşunun 2020 rakamlarına göre dünyada 280 milyondan fazla göçmen var. 2000 yılında bu rakam 173 milyondu. Zaman ilerledikçe bu artış hızlanırken, mültecilerin ve kendi ülkeleri içinde yerinden edilmiş nüfusların da rakamlar içerisindeki oranları artıyor. Bu rakamların ulaşabileceği noktalar üzerine sayısız analiz yapılıyor. Kesin bir sayı tahlil etmek çok zor. Ama kötümser senaryolarda 2050'ye kadar, bu rakamlar 1 milyarı rahatça aşabiliyor.

2019 yılı 1,5 milyar insanın, sınırlar ötesi yerlere gittiği rekor kıran bir yıldı. Eğer pandemi olmasaydı, 2020 de bu sayıyı geçen bir rekor kırılacak, 2021 ise o rekoru bile yenecekti. Pandeminin etkilerinin azalmasıyla, bu rakamlara doğru yeniden yol almaktayız. 

Ama hareketlilik sadece bir katalizör.

Alışagelinen çatışma, siyasi baskı ve yoksulluk kaynaklı göçün yanı sıra; iklim değişikliğinin etkileri ve doğal afetlerin artması göçe sebep olan en büyük faktörler haline gelmekte, ki şimdi bile çoğu çatışmayı körükleyen iklim değişikliğinin de etkilediği su ve gıda yoksulluğu gibi toplumsal stres noktaları.

Bu konuyu 'Hareket' adlı kitabında ele alan Dr. Parag Khanna, Kuzey Amerika'nın ve Asya'nın ciddi bir kısmının su altında kaldığı, Avusturalya'nın ve Orta Doğu'nun birçok bölgesinin yaşanamayacak kadar sıcak hale geldiği, fakat Sibirya, Kanada, Grönland gibi yerlerin ideal yaşam bölgeleri haline geldiği ve dünya nüfusunun bu bölgelere kaydığı distopik bir gelecek sunuyor. Anadolu'yu da Orta Doğu'nun en 'yaşanabilir' coğrafyalarından biri olarak nitelendiriyor. 

Bu geleceği öngörmek için 30 yıl sonrasına bakmamıza gerek yok. 

Arab Youth Survey 13 yıldır Arap dünyasında sosyolojik anketler yapmakta ve 2021 anketlerine göre Arap ülkelerinde yaşayan 200 milyonluk genç nüfusun yüzde 42'si zaten başka bir ülkeye kalıcı olarak gitmeyi düşünüyor. Göçe niyetli büyük bir nüfusa iklim sorununu da ekleyecek olursak, bu rakamlar daha da artacaktır.

Bölgeden bir örnek alacak olursak, 2016 yılında Kuveyt 54 derece ile 76 yıldır dünyada görülen en yüksek sıcaklığı kaydetti. Kendi Çevre Kurumu'na göre 2071 – 2100 yılı arasında ortalama ısı 4.5 derece daha artabilir ve bu durumda ülkenin büyük bir kısmı insanlar için yaşanamaz hale gelebilir. Hayvanlar için bu şimdiden böyle... Yaz aylarında çatılarda ölü kuşlar, susuzluktan ölmek üzere olan sokak kedileri görmek artık normalleşti. 

Bir yandan yaşamayacak bölgeler oluşurken, kendi ekolojik sıkıntılarına rağmen hala oldukça yaşanır topraklara sahip olan Anadolu ise, iç göçle nüfusu ciddi oranda azalmış bir bölge. 

Khanna'ya göre sınırın hemen ötesindeki nüfusu yüksek ve ciddi su stresi yaşayan komşularımız Irak, Suriye ve İran için ideal göç alanları. Biraz daha ötedeki ülkeler için de gerçekçi bir olasılık.

Orta Doğu'nun 400 milyonu aşan nüfusu ve şimdiden bu risklerle karşı karşıya kalmış iki düzine ülkesini hesaba katarsak ve hemen sınır ötesinde kıyasen çok daha yaşanır topraklar varsa, bu göç engellenebilir mi? 

Aynı topraklardaki geçmişe dönük örnekler çok cesaret verici değil.

Anadolu, 4350 yıl önce Mezopotamya'nın en eski medeniyetlerden biri olan Akad İmparatorluğu'nun doğuşunu gördü. 180 yıl sonra imparatorluk aniden ve hızla çöktü. Uzun süre açıklanamayan bu çöküş 90'larda bir grup arkeolog, jeolog ve toprak bilimcisi tarafından çözüldü. Mikroskobik toprak analizleri Akad İmparatorluğu'nun doğuşunun, imparatorluğu besleyen kuzeydeki tarım alanlarının yüzyıllar süren bir kuraklığıyla kesiştiğini gösteriyor. Bu teoriye göre kıtlıktan ötürü, kuzeyli şehir nüfusları yoğun bir şekilde güneye göç ediyor, birçok şehrin nüfusu bir anda kontrol dışı artıyor, su ve yiyecek tedariki zorlaştıkça savaş ve çöküşe neden oluyor. 

Akad İmparatorluğu, iklim değişikliklerinin yok ettiği tek medeniyet değil. Ama bugün başımıza gelebilecekler için bakmamız gereken bir örnek olabilir. 

Sayılar tam olarak bilinmese de, Türkiye şimdiden 5 ile 8 milyon arasında mülteciyi barındırmakta. Ayrıca Avrupa'ya giden göç kanallarının cazibesi ile bu sayı her gün artıyor. Avrupa sınırlarını kapatmaya çalıştıkça Türkiye'deki yerleşik sayılar yükseliyor. Ki bu rakamlar gerçekleşebilecek senaryoların çok küçük oranları… 

Yurt dışından gelen yüksek para desteğine rağmen, göçün yarattığı sosyolojik sıkıntılar haberlerde sürekli yer alıyor. Bir o kadar da konuşulan 'beyin göçü', yani Türk vatandaşlarının yurt dışına kalıcı olarak gitmesini göz önünde bulundurulunca, Türkiye'nin göç kaynaklı dönüşümü beklenenden daha hızlı bile olabilir. 

Tarihimizin büyük bir kısmında göçebe yaşamış bir halk için gelecek senaryoları ürkütücü olmayabilir. Ayrıca yurt dışına yüksek sayıda nüfus gönderen bir ülke olarak belki de şikâyet etme hakkımız da yok. 

Elbette iklim değişikliğine karşı küresel bir mücadele verilirse, kötü senaryolar gerçekleşmeyebilir. Türkiye göçe karşı sert politikalar uygulayabilir. Yaşanır şartlara sahip başka ülkeler bu göçün büyük bir kısmını üstlenebilir. Fakat bu alternatiflerin olması, sorunla yüzleşmemenin mazereti olmamalı! 

Ne de olsa Türkiye'de azınlık olmak hiç kolay değildir.

Yazarın Diğer Yazıları

Temelleri sallanmayan son demokrasi

Singapur, ülkesinin refahını ve güvenliği misyon edinip, yeni bir kimlik kurarak, demokrasisi en iyi işleyen ülke haline geldi; otoriter yaklaşımının en büyük ironisi, dünyanın en sağlıklı demokratik ülkesini kurmuş olması olabilir

Medellin mucizesi

Doğa temelli çözümlerin birleşik etkileri, şehir planlamacıları arasında oldukça popülerleşti ve Medellin mucizesi küresel çapta büyük ümit yarattı. ‘Yeşil Koridor’ sadece doğayı değil insanı da birbirine bağladı

Faşizm kelimesi hâlâ bir anlam ifade ediyor mu?

Küresel olarak gençlik kültürü, sol tarafından domine edilse de bu politika bilinenden çok daha güçlü bir kalabalık tarafından destekleniyor. Seçkin aşağılaması, sadece merkezin desteğini sessizleştiriyor

"
"