30 Ocak 2022

Metaverse: İnsanlığın yeni afyonu

Sanal dünyalar özgür ve eşit ortamlar olma potansiyeline sahipler. Ama aslında sanal dünya gerçek dünyanın yansımasından ibaret!

Karl Marx dini, "Ezilen yaratığın iç çekişi, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz koşulların ruhu, kitlelerin afyonudur" diye tanımlamıştı. Yaşasaydı, bugünlerde bu cümleleri muhtemelen Metaverse için kullanacaktı.

Geleceği anlatmaya 1843'ten bir alıntı ile başlamak kuşkusuz garip. Fakat aslında yeni gelişen bu konseptin ürkütücü gidişatına çok uygun. 

Facebook adını Meta'ya değiştirip, Metaverse'ün öncülerinden olmayı misyon edindiğinden beri dünyanın her yerinde yoğun ilgi gören bu konsept, Türkiye'de OVR isimli bir platformda 20 bin parselin satılması ile bir anda ün kazandı.

On kişiye Metaverse nedir, diye sorun, on değişik cevap alacaksınız. Sorduğunuz kişinin iyimser veya kötümser olması bile cevabı değiştirecektir.

Müşterisi olduğunuzda, Metaverse'ü anlatacak en basit cümle, teknolojinin sizi hayalinize sahip olacağınıza inandırmasıdır.  

Metaverse'ün ne anlama geldiğini tartışmak, 50 yıl öncesinin yeni fenomeni "internetin" geleceğini tartışmaya benziyor. Amaçlananı anlamak kolay, nasıl bir gelişim göstereceğini tahmin etmek mümkün ama sonuçlarını öngörmek imkânsız. Bu nedenle sadece fırsatları ve riskleri tartışabiliriz.

Metaverse aslında tek bir teknolojiyi tanımlamaktan çok teknoloji ile olan ilişkimizin evrimini tanımlıyor. Mark Zuckerberg, bunu mobil internetin bir sonraki evrimi olarak, sanal dünya ile daha da kuvvetli bir entegrasyon olarak görüyor.

Başka bir deyişle, gerçek dünya ile sanal dünya arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıp, hangisinin nerede başladığı ve nerede bittiği kestirmenin zorlaştığı bir geleceğe atıfta bulunuyor.

Bu fikri canlandıranlar tarafından sunulan vizyonda, günlük hayatımızı sanal dünyada geçiriyor (olmalıyız) olacağız. Bunu tercih ettirmeyi hedefleyenler, muazzam pazarlama ve psikolojik manipülasyon becerilerine güveniyorlar.

Metaverse'te dijital 'avatarlar' ile kendimizi temsil edecek, iş toplantılarına, sinemaya veya galerilere, alışverişe ve konserlere bu avatarlarla gitmeyi yeğleyeceğiz.

Diğer yandan, ürünlerin sanal ortamda yaratıldığı, alındığı ve satıldığı dijital bir ekonomi oluşuyor. Dijital platformlarda avatar dizaynları, sanat eserleri, kıyafet ve akla gelebilecek her şey sanal platformlarda kullanmak üzere satılıyor. İnsan doğası gereği, para kazanmanın mümkün olduğu her alanda yeni fikirlerin cazibesinden kaçınamıyor.

Özendiğimiz 'doğal' bir saç rengine sahip olmak, yüzümüzdeki eski bir yara izinden kurtulmak, istediğimiz boy ölçüsüne ulaşmak Metaverse'i çekici kılacak. Gerçekliğimizin bizi mutsuz eden kusurlarıyla yüzleşerek yaşamak yerine 'sanal mükemmelliğe' ulaşacağız.

Şu anda birçok farklı platformda sanal dünyalar gelişiyor. Bugün bir ayakkabı alırsanız, her yerde giyebilirsiniz. Fakat dijital platformların çoğu henüz birlikte çalışmadığı için, Metaverse'ten aldığınız bir ürünü başka bir platforma taşıyamıyorsunuz.

Entegre bir Metaverse dünyasında ise avatarınızla ve sahip olduğunuz dijital ürünlerle başka platformlarda da yer edinebileceksiniz.

Sanal entegrasyon geliştikçe, değişik platformlar arasında iletişim de mümkün olacak, ki belki de en sonunda tek bir sanal dünya Metaverse olarak yerleşecek. İçinde bulunduğumuz ömre göre bu gelişimi adım adım izleyeceğiz.

Her yeni gelişen teknolojide olduğu gibi, erken yatırım kazanç vadediyor. Bu spekülatif yaklaşımla, haberlerde gördüğümüz dijital arsaları ve sanat eserlerini şimdiden alanlar kazançlı çıkacak gibi görünüyor.

Ekonomik uçurumun bu kadar keskin, hayattan beklentinin ve yaşam kalitesinin bu kadar düşük olduğu bir dönemde, sanal bir Bağcılar'dan 135 liraya, Ortaköy'den 500 liraya arsa almanın neden cazip geldiğini anlamak kolay. Görünüşe göre boğazın hayali imajı bile arsa değerini arttırıyor.

Gerçek dünyada (bu ayrımı yapmamızın gerekmesi bile ürkütücü) marjinalleştirilirmiş veya mülk sahibi olmaktan ümidini yitirmiş bir insan, sanal gerçeklik gözlükleri takarak, sanal bir dünyada hayal ettiklerini ucuza alıp, hayali bir lükse erişebilir.

Bu teknolojiye bu kadar hızlı entegre olmamız şaşırtıcı olmamalı. Ne de olsa birçoğumuz Türkiye'yi halihazırda Metaverse olarak tanımlıyoruz.

Sanal dünyalar özgür ve eşit ortamlar olma potansiyeline sahipler. Ama aslında sanal dünya gerçek dünyanın yansımasından ibaret!

Yakın zamanda Metaverse dünyasında keşfe çıkan bir Times muhabiri, adım attığı anda en sevdiği porno kategorilerini soran başka bir avatar ile karşılaşmasını yazdı. Onunla iletişimi blokladıktan sonra ise daha beter avatarlarla karşılaştı.

Unutmamak gerekiyor ki her avatarın arkasında gerçek dünyadan bir insan bulunuyor.

Metaverse'e doğmak ve Metaverse'i tercih etmek bambaşka şeyler.

Metaverse, Z kuşağı (ve muhtemelen sonraki kuşakların) afyonu olarak cazibe kazanıyor.

Bugünkü dünya ile tatmin olan bir teknokrat bulmak zor görünüyor.

Başka bir teknoloji öncüsü olan Elon Musk, Metaverse fikrinden emin değil. O, bir adım daha öteye gidip, beynimize bir çip takıp sanal realiteye doğrudan bağlanmanın daha iyi bir alternatif olduğunu düşünüyor.

Şu anda daha limitli teknolojilerle bile, günlük hayatımız teknoloji şirketlerinin ve devletlerin filtrelerinde geçmekte. Okuduğumuz haberlerden, ilişki kurduğumuz insanlara, satın aldığımız ürünlerden, izlediğimiz filmlere kadar her alanda algoritmalar zaten bize yön veriyorlar. Kişisel verilerimize sahip olan bu şirketler bizi kolayca manipüle ediyorlar. Ama pazarlama olarak pazarlandığından toplumlarda kabul görüyor...

Devletlerin toplumsal iletişim kanallarını denetleyerek; kişisel verilerimize erişerek bu denli kontrol sahibi oldukları bir zamanda, özellikle insan hakları konusunda güven telkin etmeyen otoritelerin kontrolünü, gönüllü olarak daha da kolaylaştırırsak yüksek bir bedel ödeyebiliriz.

Özgürlük çok zor kazanılır ama çok kolay kaybedilir.

Belki de aslında odaklanmamız gereken şey, insanlık için bu alternatifi değerlendirmeye tenezzül etmeyeceğimiz kadar yüksek ve adil bir hayat kalitesini gerçekleştirmek!

Yazarın Diğer Yazıları

Terör nasıl biter?

İstikrarlı bir strateji izleyip, yüksek kapasiteye sahip güvenlik güçlerine sahip olmak ve uluslararası iş birlikleri ile sınır ötesi faktörlerin geçebilmek gerekiyor

Avrupa’nın yeşil endüstriyelleşmesi Türkiye’yi nasıl etkileyecek?

Dünyanın yeşil bir ekonomiye doğru gidişatı artık kesin. Türkiye’nin de geride kalmaması hatta durumdan oldukça karlı çıkması için bu rotayı yakından takip etmesi gerekiyor

Sosyal şiddeti önlemede ailenin gücü

Kültür ve inancın bir kanalı olarak aile, şiddet içermeyen tutumların şekillendirilmesinde hayati öneme sahip. Birçok araştırma, gençleri şiddetten uzak tutan bakışı şekillendirmede ailenin, diğer sosyal ağ türlerinden çok daha önemli olduğunu kanıtlıyor

"
"