02 Mart 2025

Avrupa Donald Trump’ı dinlemeden Batı düzenini koruyamaz

Avrupa ekonomisi ve kültüründeki her değişimin etkisi, ülkemizde de hissedilecektir. Bu değişim sürecine doğru hazırlanırsak, ödülünü de mutlaka göreceğizdir

Donald Trump

Geçen sene 2. Dünya Savaşı sonra Batı dünyasının kurmuş olduğu düzene meydan okuyanları yazmıştım.

Amerikan liderliği ie oluşan liberal dünya düzenine meydan okuyan birçok ülke, yani ittifakların oluştuğu sinyali uzun süredir belirgin idi.

Ekonomik, kültürel, askeri ve başka hatlar yeniden çizilmekte.

Öngörülmesi daha zor olan, hazırdaki Batı düzeninin kendi içinden ne kadar hızlı hasar göreceği idi.

Fakat Donald Trump’ın seçimi ile bu düzen kendi içinde de yeniden yapılanıyor, belki de telafi edilmeyecek bir şekilde hasar görüyor.

Cuma günü Ukrayna Başkanı Zelensky ile yapılan toplantının basına açık olması Batı ittifakının daha önce görmediği bir çatlağı herkesin gözünün önüne serdi.

Oysa sinyallerini görüyorduk.

En barizi, Münih Güvenlik Konferansı’nda Amerikan Yarı Başkanı JD Vance’in Avrupa’ya meydan okuyan konuşması idi.

Konuşmanın sonunda Avrupalı gazeteciler, diplomatlar ve siyasetçiler konuşmayı her açıdan eleştirdi, farfaralık olmakla suçladı.

Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Trump hükümetini Avrupa ile kavga etmeye çalışmakla itham etti.

Konferansın kapanışında, konuşmaya cevaben Konferans Başkanı Christoph Heusgen artık ‘ortak değerlerimizin ortak oladığından korkmalıyız diyerek’ ağladı.

Aynı Heusgen, Başkan Trump 2018’de Almanya’yı Rus petrol ve gazına tehlikeli bir bağımlılıkları olduğu uyarısında bulunurken, konuşma esnasında gülüyordu.

Amerikan ekonomik ve güvenlik güvenceleri olmadan Avrupa kendi kaderine terk edilirse, kıta yüzyıllardır görülmediği kadar etkisizi bir hale gelebilir.

Rönesans’ın başladığı, Emperyalizm tarihi ile dünyanın her köşesinde etkisi hissedilen, 2 Dünya Savaşı’nın da infilak noktası bu kıta, kaderlerin en acısına, alakasızlığa mahkum olabilir.

Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı bir ekonomik blok ve birçok çıkarımızda önemli aktör olan bu kıtanın geleceği bizi de yakından ilgilendiriyor.

Bu gelişmelere karşın, Avrupa’nın çoğu Amerika’dan beslenen değil, Amerika’ya alternatif bir model ile yönetilen bir girişim hayal ediyorlar.

Oysa cevap çok daha basit olabilir.

Belki sadece Amerikan uyarılarını dinlemek bile yeterli olabilir.

Yarı Başkan Vance konuşmasında kıtanın göç politikasını hedef almıştı.

Önceki gün aynı şehirde Afgan bir göçmen araba saldırısı ile 36 kişiyi yaraladı, bir gün sonra Avusturya’da bir köyde Suriyeli başka bir göçmen 6 kişiyi bıçakladı, biri 14 yaşında hayatını kaybeden bir çocuk idi.

Kıtadaki seçmen kitlelerin çoğunluğu göç konusunda daha fazla kontrol gerektiği konusunda hemfikir.

Avrupa’nın yeteri kadar savunmaya bütçe ayırmadığını dile getirdi.

Aslında 2002’de George Bush’un Prag’da verdiği konuşmasında NATO üyelerinin finansal ve askeri katkılarını arttırması gerektiğini deklare ettiğinden beri sürekli dile getirilen bir konu idi.

Donald Trump’ın ilk başkanlık dönemine kadar Avrupa ise kaynak arttırmak yerine tam tersine azalttı.

Şimdi bu tavır hızla değişiyor.

Başkan Trump düzenli olarak Avrupa ekonomisini eleştiriyor.

Sadece Amerika ile ticari dengesizliği değil, sürdürülebilir ekonomi inisiyatiflerinden fazla düzenlemelere kadar AB’nin iç yönetimine müdahale etmekte.

Bu yorumlar 2. Dünya Savaşı'ndan beri Amerika’nın Avrupa sınırlarını koruma ve Batı dünyası içinde özgür ticaret politikaları desteklerken, özellikle Soğuk Savaş’tan beri Avrupa’nın iç dinamiklerine genel olarak karışmadığı dönemin sonlandığını gösteriyor.

Avrupa kültürünü değiştirmeyi, güvenlik güvencelerinden daha büyük bir öncelik haline getirmiş durumdalar.

Başka ülkelerde kendi değerlerini yaymak için düzenli olarak konuşma yapan Avrupalı liderler için büyük bir kültür şoku oldu.

AB şimdiden 2025 yılı içinde en az 5 dev paket ile düzenlemelerini basitleştireceğini, daha önce verilen ‘fazla ağır’ teklifleri sileceğini açıkladı.

Neredeyse büyün Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar, savunma bütçelerini arttıracağını, savunma politikasının daha önemli bir öncelik haline geleceğini düzenli olarak konuşuyorlar.

Göç konusu belki de çözülmesi en zor konu da olsa, kendi ülkelerinin içindeki seçmen baskısı ile de hem sağcı partiler güçleniyor, hem de hükümetler yeni göç politikaları hayata geçirmeye gayret ediyorlar.

Avrupa’nın savunması için daha fazla harcama yapıyor olması, savunma sanayide dev adımlar atan ülkemiz için büyük bir fırsat oluşturacaktır.

Avrupa’ya giden göçmenlerin birçoğunun ülkemizden geçiyor olması bu konuda herhangi bir adımda bizim de paydaş olacağımız anlamına gelir.

Avrupa ekonomisi ve kültüründeki her değişimin etkisi, ülkemizde de hissedilecektir.

Bu değişim sürecine doğru hazırlanırsak, ödülünü de mutlaka göreceğizdir.

Mehmet Önal Kimdir?

Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.

Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.

Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Gidenin arkasından…

Çocukluğumda, kendisini riske atarak annemin hayatını kurtarmış ve beni telafi edilemeyecek bir hasardan korumuş olan o ağırbaşlı sabırlı insan, hafta içi toprağa verdiğimiz Eski Devlet Bakanı ve Kahramanmaraşlı (kendisi bunu çok önemserdi) Ali Doğan’dı

Trumpist Amerika’nın enerji dinamikleri

Çin’in üretim kapasitesi ve teknolojileri, daha düşük maliyetli enerji ihracatçıları ile Amerikan enerji egemenliğine meydan okuyabilir. Bu durumda Amerika'nın dostları düşmanı haline gelmeyebilir ama egemenliğe karşı pozisyon alacaklardır. Dolayısıyla Amerika’nın enerji egemenliğini asıl baltalayan kendi kibirleri olabilir

Tarihteki önemlileri yaratan ötekiler

Değerleri ‘önemliler’ tarafından bilinip, bilinmese de, tanıklık edenler veya tarihe kaydedenler tarafından fark edilip edilmese de, bir ‘ötekiye’ sahip olmayan bir önemli bulmak imkansız

"
"