Nüfusun azalması ve artması; kaynakların dağılımı ve küresel işgücünün dengesi açısından hem avantajlı hem dezavantajlıdır.
Ancak kitlesel göç hareketlerinin kaynak ülke açısından yıkıcı sonuçları vardır. Özellikle tıp, akademi ve teknoloji alanlarında...
Son toplumsal kaosta, eğitimli nüfusun; özellikle doktorların göçü, kendisi de göçmen kaynaklı bir ülke olan İsrail'i endişelendirdi. Analistlere göre bir ülkede doktor nüfusunun yüzde 5'i ayrıldığında toplumsal sağlık sistemi çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Yapay zekâ iş alanlarını daraltırken, 2030 yılına kadar çalışma nüfusunun yarım milyar artması bekleniyor.
Nüfusu hızla artan Hindistan, servet dağılımı dengesini doğru kurmaması halinde; dünyanın en kalabalık çalışma çağındaki insan sermayesine sahip ülke avantajını çarçur etme riskiyle karşı karşıya...
Kritik ve yoğun bir göç koridoru olan ülkemizde sorunu anlamak için başka ülkelerde göçmenlerin hem demografik ve kültürel yapıyı hem de küresel (ve yerel) ekonomiyi etkileme süreçlerine göz atmak iyi olabilir.
Diaspora etkisinin en kolay izleneceği alan, göçün para transferidir.
Dünya Bankası verilerine göre, dünya çapında göçmen döviz havaleleri 2000'den bu yana neredeyse üç katına çıktı.
Diaspora dövizlerinin hacmi; yoksul ülkelere yabancı yatırımcı akışını geride bırakmak üzere.
İnovasyon ve diaspora finansmanı yoluyla kaynak ülkelerin kalkınmasında belirleyici etkileri var.
Zengin ülkeler her zaman dövizlerin ana kaynağıdır. ABD, 2020'de toplam 68 milyar dolarlık çıkışla sürekli olarak en çok havale gönderen ülke oldu. Onu 43,2 milyar dolarla BAE, 34,6 milyar dolarla Suudi Arabistan, 28 milyar dolarla İsviçre ve 22 milyar dolarla Almanya izledi.
Diaspora dövizlerinin hacmi, yoksul ülkelere yabancı yatırımcı akışını geride bırakmak üzere. İnovasyon ve diaspora finansmanı yoluyla kaynak ülkelerin kalkınmasında belirleyici etkileri var.
Pakistan, Bangladeş ve Sri Lanka gibi ekonomileri kötü ülkelerin diasporalarının, resmi transfer yerine gayri resmi havale tercih etmeleri, diaspora döviz hacminin gerçek rakamının anlaşılmasını zorluyor.
Buna rağmen 2022'de, düşük ve orta gelirli ülkelere havale akışının ulaştığı rakam toplam küresel kalkınma yardımının üç katından fazlasına ulaştı.
2022'de, göçmen dövizleri 647 milyar dolara ulaştı.
Büyümenin yavaşladığı, yabancı yatırımların düştüğü Covid-19 sonrası dönemde bile yoksul ülkeler için, göçmenlerin para transferleri eşsiz bir döviz kaynağıydı.
Dünyanın en fakir ülkelerinden Bangladeş, 2013'te 15 milyar dolarla, diasporadan döviz havalesi yapılan ülkeler sıralamasında ilkti.
2022'de diasporadan en fazla döviz alan ilk beş ülke; 111 milyar dolarla Hindistan, 61 milyar dolarla Meksika, 51 milyar dolarla Çin, 38 milyar dolarla Filipinler, 30 milyar dolarla Pakistan oldu.
Öte yandan hedef ülkelerde durum daha farklı.
Stanford'dan Prof. Ran Abramitzky ve Princeton'dan Prof. Leah Boustan tarafından yazılan "Amerika'nın Göçmen Başarısının Anlatılmamış Hikâyesi" adlı kitap, göçmenlerin kendi ülkelerinde kazanabileceklerinden daha fazlasını hızla kazandıkları 'Altın Sokakları' anlatıyor.
Göçmenlerin, (özellikle ikinci kuşağın) zengin olma olasılıkları, ABD'de doğan insanların çocuklarına göre neredeyse iki kat yüksek.
Ancak bu ekonomik başarıya rağmen kültürel bölünme ve değer farklılığı sorunları göz önüne alındığında, ulusların ortak anlayış ve deneyimlerinin temel dokusunun zayıflaması yönünde ciddi riskler yaşanmakta...
İngiltere'de göçle ilgilenen Casey Report araştırmacıları tarafından ziyaret edilen bir okulda öğrenciler, Britanya nüfusunun yüzde 50 ile 90 arasında Asyalı olduğuna inanıyorlardı. Çünkü gittikleri okullardaki öğrenci ve öğretmen deneyimleri böyleydi.
Yoğun göç almış ülkelerin sadece sosyal dokusu değil, siyasi gelenekleri de hızla ve temelden değişiyor.
Siyasetin en büyük ayrım çizgisi hatta var olma nedeni olan sınıfsal ideolojiler tarihe karışmak üzere.
Oy verme tercihlerinin temel itici gücü kültürel topluluklar ve etnik genç nüfusa evrildi. Bu evrilmenin sonucu ise Londra Üniversitesi'nden Profesör Kaufmann'a göre; "Batı toplumlarında, değişen demografik kalıplardan gelişen 'etnik değişim' siyasetin temelini de sınıftan etnisiteye değiştiriyor."
Göçmenlerin yerlilerden daha başarılı olmaları, siyasette belirleyici olmaları, yerlilerin azınlığa düşmeleri ve daha da düşecek olmaları 18. yüzyıldaki Marx'ın dünyasından çok başka yerlere doğru ilerlediğimizi gösteriyor.
Batı dünyası için çok geç olabilir ama Türkiye gibi (hem hedef, hem kaynak) genç bir ülke enerjisini, nüfus uyumu ve ortak değerler üstüne yoğunlaştırabilir.
Mehmet Önal Kimdir?
Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.
Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.
Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.
|