Bu yazı yayınlandığında Avrupa Parlamento seçimleri son aşamasında olacak.
Sonuçlar tam olarak belli olmasa da ve seçim öngörüsünde bulunmak her zaman tehlikeli bir hobi de olsa, sağ partilerin kıtadaki çoğunun, büyük farklarla seçileceği şimdiden belli.
Bunun kökünde ise tek bir neden yatıyor.
Türkiye’de de uzun süredir tartışma ve oy konusu olan göç!
Avrupa toplumlarının, 2. Dünya Savaşından beri direndikleri muhafazakarlık içgüdüleri sonunda göçe yenildi.
Eskiden ‘aşırı sağ’ olarak nitelendirilen siyasi hareketler artık insanların oy vermekten çekinmediği, ana partilerin dile getirmeye çekindiği konuların üzerine giden siyasi aktörler haline geldiler.
Göç konusu listenin başında…
Ki sadece Avrupa’yı etkilemiyor.
Yakın gelecekte, dünyada üç yüz milyondan daha fazla insanın göç edeceğini daha önce de yazmıştım.
Her ne kadar Batı dünyası için ipin ucu kaçmış görünse de konu ile yüzleşmeye direniyorlar.
Kıtadaki sağ akım, Danimarka’da yapılan bir uygulamanın yakın zamanda ses getirmesine yol açtı.
Danimarka uzun süredir ülkede işlenen suç istatistiklerini ulusal kökene göre kaydediyor.
Danimarka'da kaç kişi hüküm giydi? Onların ataları kim? Ait oldukları ırksal topluluk hangisi? Hangi eğitime sahipler? Şiddet veya hırsızlıktan hüküm giyenler, istatistikler, cezai suçlar ve özel suçlarla bağlantılı olarak hüküm giymiş kişilerin sayısını bu kayıtların ana eksenini oluşturuyor.
Ve yayınlanan göçmen suç grafikleri sonuçlarının çok şaşırtıcı olduğu görülüyor;
Bir veri olarak, göçmenlerin suç işleme olasılığının Danimarka vatandaşlarına göre çok daha yüksek olduğu anlaşılıyor.
Danimarka’nın, kökenlerine göre şiddet içeren suçlardan hüküm giyme oranının başında Kuveytli göçmenler geliyor...
Onları sırasıyla Tunuslular, Lübnanlılar, Somalililer, Ugandalılar, Faslılar, Ürdünlüler ve Cezayirliler izliyor.
En ilginç sonuç ise Japonlara ait. Onlar hiç suç işlemeyen bir göçmen topluluğu...
Listenin sonuna baktığımızda en az suç işleyen ırklar sırasıyla, Amerikalılar, Kanadalılar, Avusturalyalılar, Avusturyalılar, Hintliler Arjantinliler, Ukraynalılar, Filipinliler ve Belçikalılar…
Filistinli göçmenler için de istatistikler oldukça şaşırtıcı. Büyük çoğunluğu suç işlemiş. Danimarka Göç ve Entegrasyon Bakanlığı'nın verilerine göre Danimarka, 1992'de 321 Filistinli mülteciyi kabul etmiş. 2019'a gelindiğinde yetişkinlerin %64'ü çocukların da %34'ü bir suçtan mahkûm edilmiş. Bir diğer veri ise bu topluluğun hemen neredeyse baskın çoğunluğunun sosyal yardımla yaşadığı...
Danimarkalı politikacılar, suç grafiklerinin yayınlanmasından sonra, kendilerini ülkelerine gelen mülteci akınının etkilerine dair tartışmaların içinde buldular.
Bu çalışmaların, yüksek suç oranlarıyla bağlantılı ülkelerden gelen göçmenlere yönelik vize taramasını daha sıkı hale getirebileceği tahmin ediliyor.
Hollanda, daha limitli bir şekilde benzer verileri paylaşmakta…
İngiltere, İtalya, Almanya gibi başka ülkelerde Danimarka’nın politikasını takip etme tartışmaları sürüyor.
Bu tarz verileri paylaşma talepleri, göçmen haklarını savunan gruplar tarafından ırkçı olarak nitelendiriliyor.
Bu nedenle henüz çok da yaygın bir politika değil.
Ama göç konusu ile ilgili endişeler arttıkça bu talepler artacaktır.
İngiltere eski göçmenlik bakanı Robert Jenrick tarafından sunulan bir tasarıya göre; kamuoyunun neler olduğunu bilmesi ve daha iyi politik kararlar verilebilmesi için; şeffaflığa ihtiyaç olduğu ve suçluların göçmen kökenlerinin kayıt altına alınması tartışılıyor.
Jenrick; tasarısını sunarken, tartışmanın, göçün etkilerine ilişkin yeterli veri eksikliği nedeniyle geciktiğini, Britanya’nın göç sisteminin 'sorunu anlamadan' düzeltilemeyeceğini ileri sürdü.
İngiltere’de özellikle şiddet içeren suçlar, cinsel saldırılar ve uyuşturucu üretimi olmak üzere suçların ithal edildiğine dair güçlü kaygılar konuşuluyor.
Aslında hemen her toplumda bilimsel bir çalışmaya dayanmadan suç ve göç ilişkisi hakkında sağlıklı bir profil çıkarmak mümkün.
Örneğin, emlak piyasaları aslında göç ve suç ilişkisinin reel aynası...
Fakat somut veriler olmadan bu konuyu ele almak kolay değil.
Göç alan bir ülke olarak Türkiye’de akademisyenler de (veri yetersizliğinden) kapsamlı olmasa da suç ve göç ilişkisi üstüne çalışmalar yapmışlardı.
Koç Üniversitesi'nin 2021’de yaptığı bir çalışmada elde edilen sonuçlardan bazıları şöyle özetlenmişti:
“Etkileri suç türüne göre incelediğimizde, mülteci şokunun saldırılar, cinsel suçlar, adam kaçırma ve hakaret üzerinde olumsuz etkisi olduğuna dair kesin istatistiksel kanıtlar buluyoruz. Analizimiz aynı zamanda mülteci şokunun cinayetler ve hırsızlıklar üzerindeki olumsuz etkisine de işaret ediyor. Öte yandan anekdotsal bilgiler doğrultusunda mültecilerin gelişinin, bir suç türü olan kaçakçılık açısından olumlu bir etkisi olduğunu görüyoruz.
Elle tutulur bir geri gönderme tehdidinin mültecileri yasa dışı davranışlardan uzak tuttuğunu varsayıyoruz.”
Ülkemizin mevcut göç kapasitesini ve yakın gelecekteki göç potansiyeli dikkate alındığında sorunların şeffaf olarak konuşulması ve göç karşıtları-göç yanlıları şeklindeki bir kutuplaşmadan ziyade olanlar ve olacaklar üstüne çözüm arayışlarının önemi hafife alınmamalıdır.
Başlangıç noktası ise verilerden korkmamak ve dürüst bir şekilde tartışmaya açmak olacaktır.