19 Kasım 2013

Siz isteyemezsiniz...

Aslında başbakanın çelişkilerini en açık biçimde ortaya koyan soruyu Ergun Babahan sordu: “Diyarbakır’da konuşan adamla Gezi ve Denizli için konuşan aynı mı?” Buna benzer sorular tarihi Diyarbakır buluşmasını izlerken benim de aklıma takıldı.

 

Aslında başbakanın çelişkilerini en açık biçimde ortaya koyan soruyu Ergun Babahan sordu: “Diyarbakır’da konuşan adamla Gezi ve Denizli için konuşan aynı mı?”

Buna benzer sorular tarihi Diyarbakır buluşmasını izlerken benim de aklıma takıldı.

Anadilde eğitimin şu an için söz konusu olamayacağını ve anadilde eğitimin ülkeyi böleceğini söyleyen adamla Kürdistan diyebilen adam aynı mı?

Genel aftan bahseden adamla gösteri yapma ihtimali olduğu düşünülen insanların gözaltına alınmasını sağlayan adam aynı mı?

Barış umuduyla tarihi buluşmaya koşanlara eşitlikten, kardeşlikten ve huzurdan bahseden adamla aynı saatlerde hayata tutunmaya çalışan Berkin Elvan’ın hakkını arayanlara zulmeden aynı adam mı?

“Analar artık ağlamayacak” diyen adamla Van’daki ölüm oruçlarını görmezden gelen aynı adam mı?

Barış sürecini “taçlandıran” adamla Gezi’de öldürülen insanların ailelerini yok sayan, Roboski’nin gözyaşlarına sırtını dönen aynı adam mı?

Kürtlerle barış için çırpınan adamla Suriye’deki Kürtlerin katledilmesine ses çıkarmayan, hatta o katliamlara destek veren aynı adam mı?

Evlerde kızlarla erkeklerin beraber yaşayamayacağını söyleyen adamla Türklerin ve Kürtlerin beraber kardeşçe yaşamasının zamanının artık geldiğini haykıran aynı adam mı?

Bir yandan yapılamaz denen işleri yapan, atılamaz denen adımları atan adamın bir yandan da hiç yapılmaması gereken şeyleri yapmaktan inatla geri adım atmaması bu örnekleri çoğaltıyor ve daha da önemlisi en iyimser zamanlarda bile o huzurlu tablonun tadını doya doya çıkartmayı imkansızlaştırıyor.

İmralı’yla müzakereleri hatırlayın. Bu müzakerelerin hukuksal zemininin bir türlü sağlanmadığını da unutmayın.

Referandumu hatırlayın. Bir değil bin defa evet denilecek zaferin Başbakanı ne hale getirdiğini de unutmayın.

Balkon konuşmalarını hatırlayın. Sonrasında yaşanan baskıları da unutmayın.

Bu tabloya bakınca Başbakan’ın her yaptığı “iyilikten” sonra günah çıkartırcasına bu “iyiliği” “telafi ettiğini” görüyoruz.

Bu kadar sürprizi bol bir adam başbakan olunca da işler hiçbir zaman tahmin edildiği gibi yolunda gitmiyor.

Tabii bütün bu soruları bir “pakette” toplayan bir başka soru daha var.

Başbakan niye bu kadar zigzag çiziyor, niye böylesine şizofrenik bir siyasi tablo çıkıyor ortaya?

Galiba bunun nedeni başbakanın kendi politik geleceğiyle ilgili hesaplarında yatıyor.

Muhafazakar bir yaşam tarzını zorla kabul ettirmek, “dindar bir nesil” yetiştirmek ve kendisinin “ulu önder” haline geleceği bir başkanlık sisteminin başına geçmek isteyen bir politikacı var karşımızda.

O hedefe yürürken en az yüzde ellilik bir oy desteğine ihtiyacı bulunuyor.

O yüzden demokrasiyi kalıcı hale getiren yasal düzenlemeleri yapmadan, coşkulu jestlerle hem oy toplayıp hem de otoriter bir “tek adam” yönetiminin alt yapısını hazırlamaya uğraşıyor.

Topluma hep aynı mesajı yayıyor, “siz isteyemezsiniz, siz isterseniz sizi ezerim ama ben istersem veririm.”

“Adil bir kral” olmak istiyor, adaleti, hukuk, yasa, anayasa değil onun otoritesi sağlayacak, eğer onun krallığını kabul ederseniz o da adaletli davranacak.

Adalet, barış ve huzur isteyen, başbakanın “kral” olmasına evet diyecek.

Zaten yandaşları da “neden onun tek adam olmasına karşı çıkıyorsunuz” diyorlar, “tek adam olursa, adaleti de, barışı da sağlar.”

Erdoğan’ın ve yandaşlarının anlayamadığı, barış ve adaletin yanı sıra özgürlüğü de isteyen insanların olması, onların özgürlükten vazgeçmemesi.

Zaten zigzag da tam bu noktada ortaya çıkıyor.

Kendisi “bir kral” olarak topluma bir şey bağışladığında adil ve umut verici olabiliyor ama toplumun herhangi bir kesimi özgürlüğünü talep ettiğinde zalimleşiyor.

İnsanlar da o zaman “bu hangisi” diye soruyor.

İkisi de aynı adam.

Özgürlüğünüzden vazgeçer, onun otoritesini kabul ederseniz adil, kul olmayı reddeder ve özgürlüğünüzü talep ederseniz zalim.

Bugün ülkede bir kralın dağıttığı adaletten hoşnut olanlar ve Aleviler, Kürtler, Geziciler gibi özgürlüğünü isteyenler karşı karşıya geliyor.

İkinci grup ne kadar adil olursa olsun bir kral istemiyor, onlar özgürlüğü ve anayasal güvenceye kavuşmuş bir adaleti istiyor.

Türkiye’nin yakın geleceğini de bu iki gruptan hangisinin galip geleceği belirleyecek.

Kul olmaya razı olanlarla, özgürlüğünden vazgeçmeyenlerin mücadelesi bu yaşadığımız.

Yazarın Diğer Yazıları

Hayaller duşakabin

Bu saçma sapan hayalin toslayıp paramparça olacağı duvara fazla bir şey kalmadı…

"Ay resmen evrim"

Mizahtan korkanların çaresiz vahşetleri bunu durdurmaya yetmez…

Reddedildi

Bana kalırsa bunların para sayma makinasından çok hesap makinasına ihtiyaçları var…

"
"