30 Eylül 2014

Burada soruları ben sorarım...

Dünyada kimsenin dinlemeye değer bulmadığı bir siyasetçiyi “dünya lideri” olarak sunma başarısını gösteren havuz medyası “bul karayı, al parayı” işlerine de girecek mi?

Yakınları aylar aylar sonra, kafa kesen terör örgütü IŞİD’in elinden kurtulan çocuk, o karanlık günlerde mi daha çok korkmuştur yoksa Başbakan Davutoğlu kendisini öperken mi?

Acaba başbakan hayatında ilk defa mı birisini öpüyor?

Her şeye rağmen yükselmesi gereken mesafenin öyle çok da fazla olmaması küçük çocuğu az da olsa sevindirmiş midir?

İnsanları bu şekilde öpen birinin kaderi “değerli yalnızlık” değilse başka nedir?

Başbakan’ın çocukları nasıl öptüğünü gören minik kardeşlerimiz, 23 Nisan’da adetten de olsa onun koltuğuna oturmaya cesaret edebilir mi?

Kimseyi öpmediği halde neden Erdoğan BM’de bomboş bir salona konuştu?

“Beş dünyadan büyüktür” derken salonda kendisini dinleyenleri mi kastediyordu?

Dünyada kimsenin dinlemeye değer bulmadığı bir siyasetçiyi “dünya lideri” olarak sunma başarısını gösteren havuz medyası “bul karayı, al parayı” işlerine de girecek mi?

Erdoğan’ın PKK’ya karşı dünyayı ayaklanmaya çağırması, Kılıçdaroğlu ya da Bahçeli tarafından dile getirilse, başta kendisi ve dalkavuk köşe yazarları çoktan “Çözüm sürecine darbe” çığlıklarını atmaya başlamazlar mıydı?

Ne Çevik Bir’in, ne Doğan Güneş’in, ne Veli Küçük’ün, ne Çetin Doğan’ın, ne de İlker Başbuğ’un dahi aklına gelse de dile getirmediği böylesi bir çağrının Erdoğan’a nasip olması Kürtleri uykularından uyandırır mı? 

PKK ve IŞİD’i aynı kefeye koyan zihniyetin barış güvercinliğine soyunması ve insanları buna inandırması gerçekten inanılmaz değil mi?

İmralı’da Abdullah Öcalan’la görüşen, beraber MİT Kanunu hazırlayan birinin, “Ey dünya, IŞİD gibi bir terör örgütü çıkınca ayaklanıyorsun da PKK gibi bir terör örgütü çıkınca neden ayaklanmıyorsun?” demesi sadece bana mı tutarsız geliyor?

“Süreçten sorumlu bakan” Yalçın Akdoğan’ın böylesine kritik bir zamanda Kandil’le restleşmesi, “Akdoğan’dır, ne yapsa yeridir” denilerek geçiştirilebilir mi?

Kandil’i IŞİD’le savaşmaya davet eden Akdoğan, Türkiye’nin, vatandaşlarını aylarca rehin tutan bir terör örgütüne karşı planlanan savaştaki gönülsüzlüğünü açıklayabilir mi?

AKP, askerlere, Kobani’yi desteklemek için Suruç’ta toplanan Kürtlere saldırma emrini barış sürecini hızlandırmak amacıyla mı verdi?

Rehinelerin dile getirdiği, IŞİD’e gıda yardımı iddiaları doğru mu?

Bir terör örgütüne silah ya da gıda yardımı yapmak arasında bir fark var mı?

Orta öğretimde başörtüsü özgürlüğüne saygı duyulması gerektiğini söyleyenler dövme konusunda neden sessiz?

Başörtüsüne özgürlük de dövmeye ya da piercinge neden değil?

İki özgürlük arasında seçim yapmak adaletli mi?

Üstelik bu seçimi sadece AKP’lilerin yapabileceği de nereden çıkıyor?

Başını örtmeye karar verecek kadar büyümüş biri neden dövme yaptırmaya karar verecek kadar büyümüş sayılamaz?

Zorunlu din dersi ile zorunlu kimya dersini aynı kategoriye koyan Erdoğan’a, din ile kimya arasındaki farkı anlatabilecek biri var mıdır?

Erdoğan buna karşılık, “Din, Allah’ın kimyasıdır” der mi?

Ekonomi çuvalladıkça din konuşmalarının artmasıyla oluşan “ekonomi-din” ilişkisinin parabolünü çizene ekonomi Nobel’ini verirler mi?

Zorunlu din dersi doların yükselmesini durdurabilir mi?

“AKP’lilerin yönettiği bir ülkede sabahları metroyla işe giderken hangi önlemler alınmalı” başlıklı bir panel düzenlenecek mi?

Metroya binerken Kulvallah okumayı zorunlu hale getirirsek kazaları önler miyiz?

AVM’leri sabahları dualarla açmak büyüme hızını yüzde 10’a çıkarır mı?

Yolsuzlukları önlemek için de sabahları okunacak bir dua var mıdır?

Her gün 70 milyon insan, “olmayanı olduran” Star gazetesinin birinci sayfasına bakarsa 2023’te dünyanın en büyük ekonomisi olur muyuz?

Bu “güzide” gazete “uzun adam”ın boyunu 20 cm daha uzatıp onu dünyanın en kocaman lideri yapabilir mi? 

Gazetenin yöneticileri, hakkın rahmetine kavuştuktan sonra bile Erdoğan’ı yaşıyormuş gibi göstermek için şimdiden fotoshop çalışmalarını başlatmış mıdır?

Boş salonu doluya çeviren Star gazetesi, yeni ilüzyon gösterisini stadyumda yapmayı düşünür mü?

Bu arada Star demişken, Ahmet Kekeç yaşıyor mu? Yaşıyorsa buna yaşamak denir mi?

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hayaller duşakabin

Bu saçma sapan hayalin toslayıp paramparça olacağı duvara fazla bir şey kalmadı…

"Ay resmen evrim"

Mizahtan korkanların çaresiz vahşetleri bunu durdurmaya yetmez…

Reddedildi

Bana kalırsa bunların para sayma makinasından çok hesap makinasına ihtiyaçları var…

"
"