Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan seçildiği günden itibaren birçok kez Ankara ile yeni bir başlangıç yapma dileğini yeniledi. Son Karabağ savaşını kaybetmiş olan, karaya sıkışmış, ayrıca Rus milliyetçileri bir yanda, Ermeni diasporası bir yanda baskı kurmuşken, Paşinyan bir çıkış yolu arıyor. Ermenistan Batı'nın desteği ve Rusya aracılığında Türkiye ile ilişkilerini normalleştirme çabasında. Paşinyan yaptığı açıklamalarda Türkiye ile önkoşulsuz diyaloğa hazır olduklarını vurguladı.
İki ülke arasında 2009'da başlatılan açılımın aksine, Azerbaycan bu sefer sorun yaşadığı komşusu ile Türkiye'nin ilişkilerinin normalleşmesinden yana. Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov bu hafta yaptığı açıklamada, "Kardeş Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkilerinin normalleşmesini" tam desteklediklerini belirtti. Türkiye ile ilişkilerinin müttefiklik düzeyinde olduğunu da söyleyen Bayramov, hem Türkiye'nin hem de kendilerinin Ermenistan ile normalleşmeyi istediklerini belirtti. 20 Ocak 2022 tarihinde iki tarafın temsilcilerinin Moskova'da bir araya gelmesi bekleniyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu ilk temasta, bir yol haritası üzerinde fikir alışverişi yapılacağını, ancak sonraki toplantılarda doğrudan görüşmelerden yana olduklarını açıkladı.
Diplomasi muhabirleri ile bir araya gelerek yıl sonu değerlendirmesi yapan Çavuşoğlu'nun sorunlu ilişkileri olan ülkelerle gerginliği azaltma yönünde adımlar attıklarını ve "yapıcı yöne" ağırlık vererek bu adımları atmaya devam edeceklerini belirtmesi, hiç şüphesiz bir süredir olumlu söylemlerle kendini belli ediyordu. Çavuşoğlu Ermenistan'ın yanı sıra Fransa ile gerginliği azaltmaya başladıklarını belirtirken, Ankara'nın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Bahreyn ve İsrail ile olan temaslarını hatırlattı.
Türkiye'nin dış politika araçları değişiyordu, çünkü bölge değişmişti. 2020 çok özel bir seneydi Orta Doğu için ve 2021'e bir çok miras bıraktı. İbrahim Anlaşmaları ile İsrail bir bölge ülkesi olarak kabul gördü, BAE öncülüğünde Bahreyn, Sudan ve Fas İsrail ile diplomatik ilişkilere başlarken, Suudi Arabistan hava sahasını açtı. Mısır İsrail, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Ürdün, Filistin Yönetimi, İtalya Türkiye'ye rağmen Doğu Akdeniz Gaz Forumunu kurmuş, Türkiye katılamadığı durumda bu yapılanmayı bozmaya çalışmıştı. Katar'a yönelik ambargo kaldırılınca, artık Doha'nın tek dostu Türkiye değildi. Hamas bir çok ülke tarafından terör örgütü listesine alındı. Son olarak İngiltere siyasi-askeri ayırımını ortadan kaldıran bir karar ile tüm örgütü terör örgütü listesine aldı. Joe Biden'ın ABD başkanı seçilmesi, Trump'a güvenen Türkiye gibi birçok ülke için dış politikalarında bir değişimi kaçınılmaz kıldı. Üstelik Rusya bölgede güçleniyor, Çin'in ilgisi ise gittikçe artıyordu. Covid-19 tüm ekonomileri alt üst etti. Buna petrol zengini Körfez ülkeleri de dahil. Tüm bu gelişmeler militarize bir dış politikadan geri adım attırırken, gerilimi düşürme, diyalog kapısını açma ve diplomasiye bir şans verme olarak gelişti. Dış politikada bu değişimi sadece Türkiye'de değil BAE gibi ülkelerde de görmek mümkün.
Buradan geçtiğimiz hafta gerçekleşen sürpriz bir buluşmaya gidelim. 2019 yılında kurulan İslam Ülkeleri Hahamları İttifakı (Alliance of Rabbis in Islamic States, ARIS) ilk yüz yüze buluşması için İstanbul'u tercih etti. ARIS, Müslüman ağırlıklı toplumlardan oluşan ülkelerde görev alan hahamların, yaşadıkları benzer sorunlar için birbirlerinin tecrübelerinden yararlanması ve yardımlaşması amacıyla kurulmuş bir organizasyon. Mesela Pesah (Hamursuz) bayramında Matza bulunamayan ülkelerin bu ihtiyacını karşılamak için işbirliği yapan hahamlar, aynı zamanda Yahudi-Müslüman ilişkilerini de normalleştirme çabası içindeler. Yani organizasyonun pratik bir ajandasının yanı sıra siyasi bir duruşu da var.
Başkanı ise aynı zamanda İstanbul Aşkenaz Cemaati Hahamı olan Mendy Chitrik. Chitrik'i Twitter'dan paylaştığı Anadolu'nun Yahudi Mirası yolculuğundan da hatırlayabilirsiniz. Başkan Türkiye'den olunca bu ilk zirvenin İstanbul'da gerçekleşmesi de kaçınılmaz oldu. Yaklaşık 100 bin Yahudiyi temsil eden, 14 ülkeden hahamın yanı sıra Rusya Hahambaşısı Berel Lazar'ın da hazır bulunduğu toplantıya Türk Yahudi toplumu da hahambaşı, eş başkanları ve hahamları ile ev sahipliği yaptı.
Olumlu havada geçen bu ilk toplantının en büyük sürprizi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımcıları Ankara'ya davet edip ağırlaması oldu. Erdoğan konuşmasında Türk Yahudilerinin ülkenin gelişmesine katkılarını ve Yahudi düşmanlığına karşı duruşunu şu sözlerle belirtti: "Musevi vatandaşlarımızın asırlardır ülkemizin gelişmesi, güçlenmesi, hedeflerine ulaşması için yaptıkları katkıları takdirle karşılıyoruz. Irkçılık gibi, antisemitizm gibi, farklı dinden olana tahammülsüzlük gibi, gayri insani fikirlerin bu topraklarda zemin bulmasına izin vermedik, vermeyiz. İslam düşmanlığını nasıl bir insanlık suçu olarak görüyorsak antisemitizmi de aynı şekilde bir insanlık suçu olarak görüyoruz." Daha sonra ASIS üyelerinden destek talep ettiği Türkiye-İsrail ilişkilerine değindi: "Filistin konusundaki görüş ayrılıklarımıza rağmen İsrail ile ekonomi, ticaret ve turizm alanındaki ilişkilerimiz kendi mecrasında ilerlemektedir (…) Türkiye-İsrail ilişkileri bölgemizin istikrarı ve güvenliği bakımından hayatidir." İsrail'e yönelik olumlu, ilişkilerde normalleşmeyi amaçlayan bu sözler, temas ve diyalogun öncelenmesi, yukarıda sözünü ettiğim gerilimi azaltma, diyalog kapısını açma ve diplomasiye bir şans verme adımının son örneği.
İsrail ise dönem dönem Türkiye tarafından gelen bu olumlu sözlere temkinli yaklaşıyor. 2008 Dökme Kurşun Operasyonundan itibaren kötüleşen, Mavi Marmara ile tarihinin en alt seviyelerine inen, karşılıklı suçlamalarla devam eden ilişkiler her iki tarafta da temkinli gitme isteği doğuruyor. İsrail eskisi gibi bu tür açıklamaların üstüne atlamıyor. 2008'den itibaren yabancılaşan, güvenin sarsıldığı bu ilişkilerde İsrail bu açılımı tamamen reddetmektense, anlamaya çalışıyor, zamana yayıyor. Öte yandan İsrail eskiden olduğu kadar rahat Ankara'yı okuyamıyor. Öngörülemez bir aktör olarak gördüğü Türkiye'nin dış politikasını anlamaya ve asıl amacının ne olduğunu kavramaya çalışıyor. Temkinli olmasının sebebi bu. Bir de Hamas konusu var ki, Ankara'nın desteği İsrail'i iki defa düşünmeye zorluyor.
Çavuşoğlu toplantıda Ermenistan ile ilgili "mesajları olumlu ama eylemleri görmek istiyoruz" ifadesini kullandı. Kanımca İsrail de bunu bekliyor. Söylemin eyleme geçmesini bekliyor. Bunun ilk adımı da sembolik olarak anlamı büyük olan büyükelçilerin atanması olabilir.