15 Şubat 2025
Önce okuyucu mektupları. Teşekkürler sevgili okurlarım…
Köşe yazıları, bir olgu üzerine (Benim gibi o konuda bilgi sahibi olması gereken) yazarın fikirlerini özet ile yazmasından oluşur. Bunlar reklam veya destek yazıları değildir. Mesela ben “Mansur Yavaş sempatizanı veya Özgür Özel karşıtı değilim. Tüm CHP yöneticilerini, ülkemizde yani Atatürk Türkiye’sinde, olmaması gereken bir siyasi oluşum ile mücadele ettikleri için seviyor, takdir ediyor ve destekliyorum.”
Bu bağlamda, kadim dostum rahmetli Uğur Mumcu’nu dediği gibi, “bilgisi yokken, fikir serdeden” kişilerin beni okumasının bir faydası yok. Okumayınız lütfen... Bazı manasız okuyucu mektupları ile sadece (Allahtan çok uzun sürmüyor!) canımı sıkıyorsunuz. Sizler beni okumayınız lütfen.
Okurum Mehmet Ç. bey; imla ve yazım hataları konusunda haklısınız, daha önce söyledim, dikkat ediyorum ancak bazen oluyor. Kusura bakmayın, doğru cümleyi yazıyorum.
“Endüstriyel ölçekte faaliyette bulunan balık çiftlikleri deniz kirliliğine sebep olurlar.”
Geçen hafta CHP’nin seçim için ne yapması gerektiğini yazmıştım. Konuyu, siyasi olarak değil, yönetim bilim ve sanatının en önemli konularından biri olan “insan kaynakları, IK” kuralları gereği olan “ihtiyaca göre kişi bulma” olarak işlemiştim.
Seçim konusunun derinine inmeden; yine geçen hafta ABD Başkanı Trump’ın söyledikleri kabul edilemez fikirleri ve davranış tarzını, bir Birleşmiş Milletler eski çalışanı ve BM ruhuna inanmış bir birey olarak nefret ile karşıladığımı söylemek isterim.
Bu konuyu da seçim konusunda şimdi yapacağım gibi, derin bir entelektüel kapasitesi olan bir Türk-ABD vatandaşı dostum ile konuşup size yazacağım.
Ülkenin dış ilişkileri konusunda kadim dostum emekli Büyükelçi Suha Umar ile konuştuklarımı yazmıştım...
Şimdi CHP ve seçimin IK değil, siyasi kısmını yazmak istiyorum.
Bunun için ülke siyasetini, asra yaklaşan süredir takip eden, hatta başta ÇEVRE olmak üzere, belirli konularda siyasi yönetimi yönlendirmiş olan kadim dostum gazeteci Can Pulak ile konuştuklarımı aktarmak istiyorum. Fikirlerine katıldığımı bilmem söylemem gerekir mi?
Bazı genç okuyucular onu tanımayabilirler.
Can Pulak, çok kısaca, bu ülkenin en önemli devlet adamlarından biri olan Turgut Özal’a gerek kişisel kararları gerekse devlet ve yönetim ile ilgili kararları konusunda 10 yıl baş danışmanlık yapmış bir gazetecidir. Üstelik, bu mevkiye bizzat Özal tarafından, adeta “zorla” getirilmiş bir vatanperverdir. Söylediklerini dikkat ile dinlerim; aramızda yaş farkı ay hesabı olmasına rağmen benim “ağabeyimdir.”
Can ile geçen haftaki “Özel Meclis Başkanı, Yavaş Cumhurbaşkanı, İmamoğlu Başbakan!” yazım ışığında CHP’yi değerlendirdik.
Kendisine “Genel olarak CHP’nin bu konudaki genel tutumu ve Yavaş’ın seçime girmeme konusunda ne düşünüyorsun?” diye sordum.
“Sonucu belli olan seçim... Tek adamla seçim olmaz. İkinci bir aday çıkaracaklardır, belki de çıkmıştır bile…
Niye seçim yapılıyor o zaman;
“Bugünkü siyasi konjonktürde hiçbir ‘Niye’ sorusunun cevabı yoktur... Bu olay havanda su dövmektir. Eğer Mansur Yavaş bu seçime katılsaydı da bunun adı yine ‘havanda su dövmek olurdu…’ CHP ye İktidar tarafından bir tuzak kuruldu; onlar da buna düştü... Bütün bu geçen süreler başka türlü değerlendirilebilirdi...
Yavaş, daha tecrübeli; ortada olmayan seçim için yapılacak bir seçime ‘Ben aday olmam ancak partimin, sizlerin yanında dururum...’ dedi... Bu çok asil bir davranış. Seçim kararı aldılar. Ancak, seçimi marta atarak, üzerinde biraz düşüneceklerini gösterdiler. Bu iyi bir şey. Ben, sanıldığı gibi iktidarın İmamoğlu’nu içeri atarak, onun cumhurbaşkanlığını kesinleştireceklerini sanmıyor. Aynı sürelerden kendisi geçmiş olan başkanları Recep Tayip Erdoğan bu defa 2.0 mağlup duruma düşer...”
Söylediklerine ilişkin, çok olasılıklı sualleri sorunca Can, kısa kesti;
“Senin bütün bu suallerinin cevabını bulmak için 50 tane makale yazman gerekir. Bence, ‘vatansever gazetecilerin yapması gereken’ CHP’ye senin yaptığın gibi, ‘kazanmak için ne yapmaları gerektiği konusunda’ yazılar yazmak olmalı.
Türkiye’nin siyasi iklimi, yönetimden kaynaklanan sebepler ile 24 saatte değişir hale geldi...
İktidar boyna konu değiştirerek hem CHP’yi hem bizleri meşgul ediyor... Yarın, Apo’yu konu edip CHP’yi başka bir yöne sevk etmek isteyecek. CHP’nin milletin bu kadar sorunu varken kalkıp adaylarla uğraşması havanda su dövmektir.
Bu günkü genel görünüşü ile ‘cılız’ bir muhalefet olduğunu yazmak lazım. Bunun için AKP seçim kazanıyor, onun için AKP’nin umursamaz davranıyor, Anayasa dahil yasa tanımıyor.
İktidarın başı bir laf etti; ‘Madem seçim deyip duruyorsunuz; hadi adayınızı görelim’ dedi. Bu net bir tuzaktı...
Bu tuzağa CHP düştü... Daha önce bir kırmızı kart komikliği vardı. Millet güldü geçti... Bu da ikinci büyük hata...
Hatta nerede ise Mansur Bey ile Ekrem Bey’i karşı karşıya getiriyorlardı...
Taraftar troller birbirleri aleyhine sosyal medyada aleyhte laflar ettiler... Muhtemelen bunlar toplantıda Özgür Bey’e gösterildi.
Bütün bunlar olurken, Recep Bey gülümseyerek seyrediyor.
Şu anda Türkiyecin cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce ÇOK ACİL çözülmesi gereken sorunları var. Millet, açlık, yokluk, sefalet çekiyor. Geçinemiyor... Hak aramak için kilometrelerce Ankara’ya doğru yürüyorlar.
Müthiş çevre faciaları oluyor; iktidardan, hatta CHP dahil, tüm siyasetçilerden dönüp bakan olmuyor. Ormanlar kesiliyor, zeytinlikler katlediliyor, deniz kirletiliyor, kimse oralı değil...
Dünyada kömürlü termik santralleri yasaklanıyor; kaldırılıyor. Nihat Özdemir, Akbelen’deki kömür santraline yeni kömür getirmek için Gökova iskelesine kömür limanı yapmaya, binlerce ağaç kesip, ormanda kömür deposu yapmaya çalışıyor...
Dünyanın en önemli antik kentlerinin biri olan Milas Güllük Körfezi’ndeki İassos Antik Kenti’ne fosfat madeni taşımak için maden limanı yapmağa çalışıyor...
Dur diyen, sen ne yapıyorsun diyen yok…
CHP’de 5 iyi insan var, bunlar iyi muhalefet yapıyorlar... Genel merkez ve genel başkanın çok daha etkili muhalefet yapıyorlar...
Atatürk’ün koca partisi CHP’de muhalefet yapan, yapabilen 5 adam...
Kim bunlar diye soruyorum... İsim vermekten kaçınıyor...
“TV’lerde görüyoruz zaten” diyor, “Cemal Altınyurt’u aldılar mesela çok yerinde oldu... Bir de sürekli rakamlar ile konuşan, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz var. Tarım işleri ile uğraşan biri var, ismi aklıma gelmedi. CHP’de milletvekilliğini hakkı ile yapan 5 kişi var... İsimleri önemli değil, hem yapanlar hem yapmayanlar kendilerini bilirler. Ancak tabii bunlar yetmiyor, karşılarında 22 yıldır devletin tüm damarlarını ezberlemiş bir AKP iktidarı ve başkanı var. Ancak; TBMM’de de zamanında sadece 11 tane İşçi Partisi Milletvekili Süleyman Demirel’e kök söktürmüştü. Hükümet çalışamaz olmuştu.
Son bir şey söyleyeyim, Bunu büyük harflerle yaz lütfen:
TÜRKİYENİN BİRİNCİ PARTİSİ İÇİN; TÜRKİYE’NİN BİRİNCİ SORUNU SEÇİM DEĞİL GEÇİMDİR. İKİNCİ SORUN ANAYASA’NIN BİLE DİKKATE ALINMADIĞI, HER DAKİKA ÇİĞNENDİĞİDİR.
CHP BUNLAR İLE İLGİLİ YILLARDIR CİDDİ BİR MUHALEFET YAPMIYOR.
ÜÇÜNCÜ KONU DA GEÇEN HAFTA MAAŞLARINI 196.77 TL YAPAN (-5500 DOLAR- ASGARİ ÜCRETİN TAM TAMINA 9 KATI) YAPAN MV’LERDİR.
İşte Can Pulak’ın görüşleri bunlar…
Birde aynı hafta matrak bir olay yaşadık:
Sn. Cumhurbaşkanı Uzak Doğu seferinde, o devletlerin yetkililerine TOGG otomobili hediye etti. Otomobilin icadından bu yana başta İngiltere, Japonya, ve bu ülkelerin üretimlerini kullanan bazı Doğu Asya ülkelerinde, yol seyrüseferi (trafik) soldan olduğu için direksiyonları otomobilin sağına konur. Sn. Cumhurbaşkanı kendi karar verip “bu dostlara birer TOGG götürelim!” deyip “Benim Maybach’ı taşıyan nakliye uçağıma 3 tane de TOGG koyun, hediye yapalım” demişse, sarayda birileri, (normal olarak Sanayi Bakanı’ndan beklenirdi; ama o otomobilden anlamaz!) “Sol trafikli yolda soldan direksiyonlu otomobil kullanmak tehlikeli olur! Üstelik hediyeyi alacak zatlar yaşını başını almış!!” dedi ise belki de Cumhurbaşkanı TOGG yerine lokum filan götürürdü…
Ancak, sarayın ya da TOGG’un PR (halk ile ilişkiler) sorumlusu teklif ettiyse, çok fena, çünkü o kişi her kimse, o da trafik akışı bilmiyor.
Öte yandan; Sn. Cumhurbaşkanı’nın ısrarla dediği gibi “TOGG” yerli ve milli olsa idi, soldan direksiyonları, sağa geçirmesini bilirlerdi. Hatta böylece bu otomobiller “soldan trafikli” ülkelere de pazarlanabilirdi…
Ancak Sn. Cumhurbaşkanı, TOBB başkanına 2017’de “MONTAJ, MONTAJ, BU MİLLET BIKTI MONTAJDAN” dedi.
Mayıs 2018'de "TOGG AŞ- Türkiye'nin Otomobilini Geliştirme Grubu" kuruldu. Alman Bosch’un Türk Asıllı başkan yardımcılarından Gürcan Karakaş CEO oldu, 2018 sonunda iş başı yaptı. Hisarcıklıoğlu’da 2019’da “buyurun efendim size yerli ve milli otomobil” deyip yürür vaziyette satın aldıkları, tasarım ve uygulaması ünlü İtalya PİNİNFARİNA’ya, mühendislik ve üretim çalışması Hong Kong’lu elektrikli araç geliştirme şirketi Hybrid Kinetic Group Ltd'ye (HKG) ait olan ve Proje kod adı da Pininfarina HKG K350 olan SUV tipi otomobile bindirdi, resmini, filmini çekti.
Bugün Gemlikte kurulan3 milyar euroluk montaj fabrikas4nda bu araç MONTE edilip satılıyor. Yerlilik oranı yüzde 20 civarında olmalı. Montaj için kimden parça alıyorlar araştırıyorum...
TOGG’un bu işlerine bakan sevgili kardeşim Hakan’a bir not: Eğer yine böyle bir durumda sağdan direksiyonlu TOGG’u soldan direksiyon yapmak gerekirse, bana haber ver; sizin Montaj jiglerinde, blue printlerinde, planlarında yoktur, ben size yaparım…
Unutulmasın, CHP seçimden sonra muhtemelen bir koalisyon kuracaktır; onlar ile şimdiden görüş birliği, yani “âskari müşterekte anlaşma” gerekmektedir. Bu da yapıldıktan sonra; ortaya çıkacak iş tanımlarına göre kişilerin seçilmesi evresine geçilir...
Hayali olarak Bodrum, Marmaris, Fethiye gibi ilçelerimizden denizi kaldırsak ya da denizin kullanılamaz hale geldiğini düşünsek; geriye, turizm, yatçılık, balıkçılık vs. gibi deniz ilişkili endüstriler kalır mı?
Turizm bakanlığı istediği kadar yüz milyonlarca dolar verip “Türkiye reklamı” yapsın, turizm müşterisi yüzde 90 word of mouth denilen “tanıdık tavsiyesi” ile bir yere gider. Bütün dünya 17 yüzyıl yaşayan Türk turizmini 2 gündür, “gidersem, benim de başıma bir şey gelir!” endişesi ile seyrediyor… Yani tanıdığa da ihtiyaç yok...
© Tüm hakları saklıdır.