01 Şubat 2025

Bolu, Muğla belediyeleri, soruşturma…

Hayali olarak Bodrum, Marmaris, Fethiye gibi ilçelerimizden denizi kaldırsak ya da denizin kullanılamaz hale geldiğini düşünsek; geriye, turizm, yatçılık, balıkçılık vs. gibi deniz ilişkili endüstriler kalır mı?

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı çeşitli konular hakkında konuşuyor;

- Bir siyasi partinin kapatılmasını hukuki ve demokratik bulmuyorum

-Bir belediye başkanının görevden alınmasını uygun bulmuyorum

- Laiklik, devletin dinî düşünce ve ideolojiye eşit uzaklıkta olmasıdır.

- Halkın iradesi ile seçilip gelen her insan TBMM için makbuldür. Taban demokrasisinde halkın seçimine katlanmak vardır.

- Bir partiyi kapatmak sadece halkın yetkisindedir.

- Demokrasi, bir şahsın düşündüklerinin tahakkuku için değil, insanların mutluluğu için bir araçtır. Bütün sistemler bunun için birer araçtır.

- Yargının bağımsız olduğuna inanmıyorum; bunu sağlayacak şartlar ülkemizde sağlanamamıştır ve yargı da bunun farkındadır…

- Yargının üzerine siyaset gölgesi düştüğünü içeri atılan düşünce ve siyaset adamlarından, aydınlardan ve gazetecilerden dolayı zaten biliyoruz...

Bunları söyleyen başkanı hapse attılar. Şimdi bir başka İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanını da hapse atmağa çalışıyorlar. 

Ancak epeyce farklı sebepler ile!

Önceki başkanın mensup olduğu parti, 2004 yerel seçiminde oyların yüzde 42’sini almıştı. Zaten 2002 seçimlerinde de iktidar olmuştu.

2024’te başkanın partisi AKP, En son oylamada, daha evvel aldığı en yüksek oy sayısından 4 milyon oy eksik alınca, öteki başkanın partisi CHP ülkenin en büyük partisi oldu.    

Daha önce İBB Başkanı olan AKP Başkanı bu defa cumhurbaşkanı olmuştu ve tek başına kanun kuvvetinde kararname çıkartma yetkisi edinmişti.

Bu yetkiyi kullanarak, CHP Belediyelerinin yetki ve bütçelerini kısıtlayarak, onları vatandaş gözünde “başarısız” yapmağa gayret göstermeye başladı.

Bu kalemden olarak Bolu yangınında CHP’li Bolu Belediyesi’ni suçladılar; ancak anlaşıldı ki Bolu Belediyesi’nin elinden özellikle turizm tesislerinin denetimi ve devlet ile olan sair ilişkileri, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile elinden alınmış.

Tüm yetki Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verilmiş. Ancak, Turizm Bakanı, sadece turizm tesisine patronluk yapmayı biliyor. Dünyadaki tüm kapital sahipleri gibi, harcamayı değil, kâr etmeyi istiyor. “Otelde yangın çıkarsa şu kadar insan ölebilir; bunu önlememiz, ancak önlenemiyorsa, oteli kapatmamız gerekir” diye bir “devlet refleksi” yok.  

Açıkça ifade ediyor “Bakanlığın denetim kabiliyeti yok” diyor.

Kararname 2021’de çıkmış. Yani üç yıldır ülkede turizm için gelen yerli yabancı herkesin canı Allah’a emanet…

Eğer bu sözleri Cumhurbaşkanı ilgili kararnameyi çıkartmadan önceki konuşmalarında (herhalde konuştular!) söyledi ise, yapması gerekiyor. Yani, personel, araç gereç, çok ciddi bir bütçe. Eğer söylemedi, “yaparız!” dedi ise; hatta tüm yetkiyi bana verin diye o dedi ise; fena...  

Bugün bir “suçlu” bulunması gerek. Kimisi Turizm Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı; Bolu Valiliği ve İl Özel İdaresi’ni, kimisi de Bolu Belediyesini suçlamaya başladı. Ortada iki temel olgu var;

1. Yangına sebebiyet verilmemesi, tedbir ile önlenmesi,

2. Yangında can ve mal kaybının önlenmesi

Bu suçlamalar tabii olarak, 22 yıldır olduğu gibi, “sanal” senaryolar ile yapılıyor. Ya alakasız biri; Aşçı ya da komi filan birinin başı yanacak; ya da Patron, içeri atılacak, bir süre özel koğuşunda yatıp kalktıktan sonra filan kanun falan kararname diye çıkıp gidecek.

Ben suçlunun kim olduğunu daha farklı düşünüyorum. Bazı lisanlarda benzer atasözlerinden biri, “BİR HATANIN ÜZERİNE YAPILAN HATALAR TARTIŞILMAZ” der.

Biri sana saldırıp malına canına zarar vermeye kalkar da sen kendini korumak için adamı iter, adam da düşüp kafasını kaldırıma vurup ölürse, mahkeme sana ceza vermez. Nefsi müdafaa (kendini savunma) der... Yani en başta niye adama saldırdın derler...

O Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi olmasa idi, eskiden olduğu gibi Bolu Belediyesi oteli RESMEN denetime gider, eksiklerini söyler, düzeltilmesini sağlardı. Nitekim, üstüne vazife olmamasına rağmen bunu yapmış. “Bana ne, yetkim yok!” dememiş. İtfaiyeyi de yollamış; yangın çok daha büyük zarar verecekken, biraz da olsa zarar azaltılmış. Ancak 78 vatandaşımız feci şekilde ölmüş.

Bu manada Bolu Belediye Başkanı ve Bolu Belediyesi konu ile ilgili çalışanlarına soruşturma değil, kutlama yapmalı.

Eğer, Turizm Bakanı, kararnamenin kendisine verdiği yetki ve mesuliyeti yerine getirmedi ise, suçludur, ama eğer Cumhurbaşkanı “Bundan sonra bu işi şöyle yap” deyip kesip attı ise Cumhurbaşkanı suçlu.

Bu konuyu biraz da detaylı yazmamın bir sebebi var.

Aynı “Sorumluluk problemini” ben yaşıyorum.  Daha doğrusu, ben düşüncemi gerçekleştiremediğim için Türk denizleri yaşıyor.

Eski okuyucularım hatırlar; benim otomobil kadar sevdiğim ve bildiğim konu, deniz ilintili sanat ve bilimlerdir.

Ülkenin ilk balık çiftçilerinden biri idim. Türkiye Akvakültür Derneği’nin ben kurdum; bu endüstri faaliyetini modern şekilde ülkemizde başlatanlardan biriyim ve ülke daha AB’ye üye olmadan önce Türk Çiftlik Balığını AB’ye sokan biriyim.

Bilen bir kişi olarak size bir tespit söyleyeyim... “Balık çiftlikleri, endüstriyel ölçekte faaliyette bulunmaları halde, deniz kirliliğine sebep olurlar.”      

AKP yönetimine gelince, denizi temiz tutmak bahanesi ile balık çiftliklerini koylardan açık denize taşıdılar. Yerine turistik tesis yaptılar.

Açık deniz ile kıyı balık çiftliği arasında çok fark var.

Sahillerde yapılan artizanal üretim yerine mecburen çok büyük montanlarda, yani endüstriyel balıkçılığa geçilmiş oldu.

Ben çiftliğimi taşıyamadım, kapattım. Kirliliğe sebep olan “durumu” ortadan kaldıracak bir sistem geliştirdim. Hatta bu “sistem” ile NTV’nin düzenlediği “TÜRK MUCİT” yarışmasını kazandım.

Bakanlık (TAGEM), Tarımsal Araştırma Geliştirme Gn. Md. desteği ve denetimi ile, Muğla Üniversitesi bilim adamları ile birlikte proje uygulaması yaptık. 18 ay sonunda projenin başarılı olduğu ispat edildi.

Aynı dalda çalışan İtalyan ve Yunan üniversiteleri ve şirketleri ile iş birliği yaparak bir AB projesi hazırladık. AB Komisyonu; Deniz İşleri ve Balıkçılık Genel Müdürlüğü ile görüşmeler sonunda, projenin uygulanabilir olduğunu ispat etmemiz halinde 8 milyon avro destek vermeyi kabul ettiler.

AKP’li siyasetçi ve bürokratlar, proje için sadece 2 yıl kullanılmak üzere 40 mt x 40 mt deniz alanı kiralamayı “Yasak yerde balık çiftçiliği yapacaksın değil mi uyanık!!” diyerek reddettiler.

Bu arada Seferihisar Belediye başkanı Sn. Tunç Soyer, “İzmir şeçimleri sonunda uygulama yapalım” dedi.

Başkan seçildi, bana randevu bile vermedi; komisyona havale etti; komisyonlar, guruplar kuruldu, dağıldı; hiç bir şey çıkmadı...

Muğla Belediye Başkanı Dr. Osman da görüşmedi; Beni Muğla B. Belediyesi Çevre ile ilgili bölümün başı; A.G. Hanım’a yolladılar. Aynı uzun hikâyeyi ona anlattım. Yarısını anladı, “Bizim yetkimiz yok, İl Tarım Müdürlüğü (Tarım Bakanlığı) ile görüşün!” dedi.

Kendisine basit bir sual sordum;

“Hayali olarak Bodrum, Marmaris, Fethiye gibi ilçelerimizden denizi kaldırsak ya da denizin kullanılamaz hale geldiğini düşünsek; geriye, turizm, yatçılık, balıkçılık vs. gibi deniz ilişkili endüstriler kalır mı?” diye sordum... Anlamaz nazarlar ile yüzüme baktı…

Derken yerel seçimler yapıldı, Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Bey Muğla B.Ş.B. oldu. Eski dostumdu. Görüştük. Uygulama için kendisi de katkıda bulunacak fikirler verdi.

Teklif verdim. Para pul istemediğimi, patentimi kullanabileceklerini söyledim. İnceliyorlar. Okuyucularımın takip ettiğini biliyorum. Tenkit edenler de oldu; "CHP iyi konuşur, ama bugüne kadar bir aksiyon göremedik" diyen epey oldu…

Top Ahmet Başkanın da…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Serdar Bostancı, Bolu yangını…

Turizm bakanlığı istediği kadar yüz milyonlarca dolar verip “Türkiye reklamı” yapsın, turizm müşterisi yüzde 90 word of mouth denilen “tanıdık tavsiyesi” ile bir yere gider. Bütün dünya 17 yüzyıl yaşayan Türk turizmini 2 gündür, “gidersem, benim de başıma bir şey gelir!” endişesi ile seyrediyor… Yani tanıdığa da ihtiyaç yok...

Yılmaz Özdil, teğmenler, siyasetçiler, okur mektubu…

Merasim alanı dışında bir alana teğmenlerin hepsi beraber koşuyor, şahsi malları olan kılıçları çekiyor, çatıyor ve “MUSTAFA KEMALİN ASKERİYİZ” diyorlar. BASTIR CİMBOM, HAYDİ KANARYA, KARA KARTAL” diye bağırsalardı da ifade verecekler miydi acaba?

Ak Parti Genel Başkanı konuşmaları

Enerji şahlanmasında neler olduğunu anlatmak için, denizde petrol ve gaz arayan gemilerimizin kaça alındığını; bu güne kadar maliyetlerini çıkartıp çıkartmadıklarına bir bakmak lazım... En az değerli para ile, en pahalı enerjiyi kullanıyoruz

"
"