13 Ocak 2019

Tütsü yüzyıllardır tütüyor

Kıbrıs Türk lehçesinde bir şey için güzel kokuyor denmiyor, güzel tütüyor deniyor

Ne derseniz deyin, ister alışkanlık ya da gelenek olarak ifade edin, dün olduğu gibi bugün de “tütsü”, küreselleşen dünyanın hem tüten ve hem de kokan bir aksesuarı…

Bilmiyorum sizin çevrenizde de benimki kadar tütsü kullanan var mı? Evinde ve iş yerinde tütsü yakan insanlarla o kadar çok karşılaşıyorum ki! Sanki hepsi, tütsünün verdiği o nahoş kokuyu derinden hissetme ve ince dumanını gözden kayboluncaya kadar izleme sevdalısı!..

Bugün bir dostumuza hediye almayı düşündüğümüzde nasıl aklımıza hemen parfüm, deodorant ya da ne bileyim losyon gibi güzel kokulu şeyler ilk planda geliyorsa, yüzlerce yıl önce de, yakıldığında hoş koku veren ağaç parçalarının tüm coğrafyalarda krallar, hanedanlar ve soylular arasında değerli bir hediye olarak kabul edildiği dönemler yaşanmış. Yani ne derseniz deyin, ister alışkanlık ya da gelenek olarak ifade edin, dün olduğu gibi bugün de, “tütsü” küreselleşen dünyanın hem tüten ve hem de kokan bir aksesuarı…

Asya ülkelerine seyahat etmişler bilirler, tütsü oralarda günlük yaşamın önemli bir parçası gibidir. Bırakın yaşanılan mekânlarda tütsü kullanmayı, oralarda arabalarda hatta sokaklarda bile tütsü yakılıyor. Bunda tabii ki, Hinduizm, Budizm ve Konfüçyüs inancı gibi içinde binlerce öykü ve mitolojik figür taşıyan inanç sistemlerinin günlük yaşama geçmiş olan alegorilerinin yansıması da mevcuttur. Şu bir gerçek ki, gerek çok tanrılı dinlerde, gerekse de sonrasında, insanlar ibadet ettikleri mekânların güzel kokmasına gayret etmişler. Semavi dinlerin kitaplarında Hint sümbülü, günnük, mür, mesh yağı, laden ve tarçın gibi hoş kokulu ağaçların ve çiçeklerin geçtiği satırlar var.

Kıbrıs’ta “tütmek”, kokmak demek  

Tütsüleme aynı zamanda özellikle et ve balık ürünlerinin bozulmadan saklanması için yapılan bir işlem ama ben bu konuya hiç girmeyeceğim; benim bahsedeceğim yakıldığında mekânlarımızı kokutan tütsü.  Adı üstünde, dilimize “tütmek” sözcüğünden girmiş. Mesela Kıbrıs Türk lehçesinde bir şey için güzel kokuyor denmiyor, güzel tütüyor deniyor. Kıbrıs ‘ta kokmak olumsuz anlamda yani “kokuşmuş” nesneler için kullanılıyor.

Tütsünün Batı dillerindeki karşılığı ise “yanmak” fiililinden türeme “incense” kelimesi.                                         

İnsanlık tarihinde kokunun ilk kullanımı, bazı ağaç kabuklarının, yaprakların ve kurutulmuş çiçeklerin kokuları açığa çıkıncaya kadar ısıtılıp, yakılması yoluyla olmuş. Tarih boyunca, gerek mutlu, gerekse de üzücü olayların çoğu yakılan tütsülerin dumanı ve güzel kokuları ile ilişkilendirilen ritüellerle canlandırılmış.  Mesela Eski Mısır’da tütsünün cenazelerde Tanrı’ya armağan olarak sunulduğu dönemler var. Tütsü olarak kullanılan ağaç ve çiçekler çok tanrılı dönemin özellikleri uyarınca kutsal varlıklarla ilişkilendirilmiş hatta bazıları ile birlikte anılır olmuş. Mesela, mavi lotus çiçeğinin kurutulup tütsü olarak yakılması tanrıça Nefertem’i çağrıştırmış ve aynı zamanda da ölümsüzlüğün simgesi olmuş.

Bilge Kağan da “tütsülemiş”

Tütsü kullanımı ve güzel kokuya olan ilgi, zaman süreci içinde araştırmalara ve arayışlara da zemin hazırlamış ve yüzlerce yıllık denemelerden sonra ilk olarak Araplar bitki özlerini damıtıp, tat verici ve parfüm olarak kullanılabilen doğal bitki yağlarını bulmuşlar. Damıtma sisteminin icadı ve geliştirilmesi aynı zamanda modern kimya bilimi için de önemli bir adım olmuş.  

Orta Asya’da ibadetlerde güzel kokulu otlar ateşe atılmış, tütsüye çok önem verilmiş. Bilge Kağan Abidesi’nin güney yüzünde, Bilge Kağan’ın babasının ölümü üzerine düzenlediği yas töreninde bol miktarda sandal ağacının koku vermesi için kullanıldığı yazıyor.

Antik Roma’da da tütsü kullanımı oldukça yaygın görünmekte. Yerel kutlamalarda masalar naneyle ovuluyor yastıklara fesleğen yaprakları dolduruluyor; üretilen lavanta yağı ve suyu, biber ve anasonla çeşnilendirilerek buhur elde ediliyormuş. Bu dönemlerde Akdeniz’de yapılan ticarette kokulu ağaç parçacıklarının da payı var. Hıristiyanlığın kabul edilmesi sonrasında kilise gelenekleri içinde de yer alan tütsü kullanımı farklı mezheplerdeki farklı kullanım şekilleriyle günümüze kadar gelmiş. İlginçtir, Amerika’ya ilk gidenlerin yerli halkın kullanımında gördüğü Palo Santo ağacı tütsüsü bugün de yaygın olarak aranılan kokular arasında.

Amerika'ya ilk gidenlerin kullanımına şahit olduğu palo santo ağacı parçacıkları, bugün hala beğeni ile kullanılan ve rağbet gören doğal tütsüler arasında.

Osmanlı’da da “buhurdanlık” olarak var

Tütsü Osmanlı’da da var. Reçinesi yandığında güzel koku veren ağaç parçacıklarının gül suyu içinde kaynatılmasıyla elde edilen karışıma amber, misk, sümbül ve lavanta gibi farklı çiçekler katılarak elde edilen “buhur suyu” bir çeşit tütsü olarak kullanılmış. Bugün başta Topkapı sarayı olmak üzere Osmanlı dönemine ait eserlerin sergilendiği müzelerimizin çoğunda, üzerlerinde bilimsel araştırmalar yapılacak kadar çok sayıda ve tipte buhurdanlık tipleri var. Evler, camiler, medreseler hatta kahvehaneler bile bugün tekrar göz önüne çıkmaya başlayan buhurdanlıklar içinde yanan buhur suyunun yaydığı kokuyla bezenmiş yıllarca.

Osmanlıda “koku” çok derin bir alan ve bu konuda araştırmaları olan değerli hocalarımız mevcut. Genel olarak koku satan kişiye Arapçadan gelen “attar” denmiş ve bu kelime zaman içinde evrilerek “aktar”a dönüşmüş. Ve bugünkü anlamıyla aktar kelimesi, zaman içinde çok geniş bir yelpazede malzemelerin satıldığı dükkânların genel adı olmuş. 

Osmanlıda koku satan esnafların adı “ud-i amberciyan”. Bu kişiler buhurdanlıklarda yakmak için amber, öd ve sedir ağacı parçacıkları ile gül ve lavanta suyu gibi güzel kokulu yağlar satarlarmış. Tütsü Anadolu’da cenazelerin yıkanması ve toprağa verilmesi sırasında da kullanılmış. Büyü bozan, kem gözlerden koruyan, arındırıcı özellikleri olduğuna da inanılmış.

Tütsü “toplayıcılığı”

Günümüzde devasa boyutlara ulaşan kozmetik dünyası içinde, her geçen gün yeni sentetik tütsü kokuları için yoğun bir arayış olsa da, geleneksel anlamda en çok tercih edilen tütsülerin başında sandal, sedir, tarçın, gül, lavanta, vanilya, defne, adaçayı, sığla, öd, misk, laden, pelesenk, günlük ve çam ağacı kokuları geliyor.

Yakan çok ama bilmiyorum benden başka tütsü koleksiyonu yapan var mıdır? Şu ana kadar karşılaşmadım ama mutlaka meraklıları vardır, diye düşünüyorum. Bir de tütsünün yakıldığında külünü muhafaza eden tütsülükler ve buhurdanlıklar var ki, tipleri ve çeşitleriyle tam bir dipsiz kuyu; ne siz sorun, ne ben söyleyeyim…

Arındırıcı, keyif verici, rahatlatıcı, meditasyon amaçlı veya ibadet sırasında dualara eşlik eden özellikleriyle güzel koku veren tütsüler… Dünyanın her köşesinde tütmeye ve kokusunu yaymaya devam ediyor.

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!..

Yazarın Diğer Yazıları

Koleksiyoncunun kaleminden: 2025 öngörüleri tahmin mi, kehanet mi?  

The Economist dergisinin gelecek yıl için beklentileri “belirsizlik” ve “istikrarsızlık” içerikleriyle dolu

Koleksiyoncunun kaleminden: İmzanın tarihi

Kimliği doğrulamak, metni onaylamak, bir fikre katılmak ve yapılanı sahiplenmek için atılan imzanın ardında 5 bin yılı aşkın bir tarih var

Koleksiyoncunun kaleminden: Da Vinci’den önceki ve sonraki “Son Akşam Yemeği” tablolarının öyküsü

“Son Akşam Yemeği” temalı çizimler Leonardo Da Vinci’den tam 1300 yıl önce de tasarlanmış

"
"