2025 yılı maalesef Los Angeles’ta meydana gelen yangın felaketiyle başladı.
İklim krizi sebebiyle sekiz aydan uzun bir süredir yağmur görmeyen bölge karşı karşıya kaldığı kuraklık dolayısıyla yangına açık bir hale geldi. Kuraklıktan dolayı çıkan ya da bazı görüşlere göre çıkarıldığı varsayılan yangın esen şiddetli rüzgarların da etkisiyle kısa sürede çok geniş bir alana yayıldı. Ve çok sayıda insanın ve canlının tarif edilmez acılar içinde zarar görmesine, hayatını kaybetmesine sebep oldu.
Uzaktan görüntülerini izlemenin bile insanın içini yaktığı bu yangınlar, ateşin kontrol edilemediği taktirde nasıl da yıkıcı ve yok edici bir güç barındırdığının çok sert bir hatırlatması oldu hepimiz için.
Halbuki ateş en basit tanımıyla evrenin var olmasını sağlayan, canlı, cansız tüm varlıkların ana yapısını oluşturan dört temel elementten biri.
Ateş elementi enerjidir, hareketliliği ve canlılığı temsil eder. Ateş, insanı harekete geçiren enerjidir.
Aynı doğada olduğu gibi ateş diğer tüm elementler gibi insan varlığı için de yaşamsaldır. Fakat zaman zaman içimizde yükselen ateş de farkındalıklı bir şekilde kontrol edilmediği, dengelenmediği veya dönüştürülemediği taktirde tahribata yol açar.
Diğer yandan ateş, insanlar için dünya üzerinde yaşamı mümkün kılan, insanlık tarihindeki en önemli buluşlardan ve dönüm noktalarından biridir.
- Ateş, soğuk havalarda ısınmayı sağlayarak insanların daha zorlu iklimlerde hayatta kalmasına olanak tanımıştır.
- Yırtıcı hayvanlara karşı bir savunma mekanizması olarak kullanılmıştır.
- Yiyeceklerin pişirilmesini mümkün kılmış, böylece yemekler daha kolay sindirilebilir hale gelmiştir.
- İnsanları bir araya getiren bir unsur olmuş, etrafında sosyalleşme ve hikâye anlatma gibi toplumsal etkinliklerin merkezi haline gelmiştir.
Tarihler boyunca evlerin merkezi ateşin, ocağın olduğu yer olmuştur. Çünkü kontrollü ateş etrafına toplar, bir araya getirir, ısıtır, besler ve doyurur.
Gözlemim o ki; ilkel insanların ateşin etrafında toplandığı gibi bugün de insanlar hala evlerde ocağın olduğu mutfakta, ya da soba veya şöminenin olduğu mekanlarda bir arada bulunmayı tercih ediyor çünkü bu hal insanlarda daha samimi, sıcak bir his uyandırıyor.
Aynı şekilde son dönemde restoranlarda açık mutfağın daha çok tercih edildiğini gözlemliyorum. Açık mutfak ve gerçek ateşin yaydığı sıcaklıkta bir aydınlatma kullanan restoranların insanların ilkel kodlarında kayıtlı olan ateşin etrafında sosyalleşme alışkanlığını hatırlattığını ve ortamın samimiyetini, sıcaklığını arttırdığını düşünüyorum.
Ev sıcaklığında ‘Cozy’ bir restoran deneyimi
Geçtiğimiz günlerde deneyimlediğim, Etiler’in yenisi ‘Cozy’ tam da yukarıda bahsettiğim gibi açık mutfağı, yumuşak aydınlatması ve yemek masalarında ışık kaynağı olarak kullanılan mumlardan etrafa yayılan sıcacık ışığıyla, şık ve samimi bir buluşma noktası olmuş.
Cozy
Restoran, uzun zamandır metruk bir halde duran 40 yıllık müstakil bir Etiler yapısına yeniden hayat vermiş.
Restorandan içeri adımımı attığım an; ışığı, dokusu, renkleri ve gözüme çarpan şık detaylarından hareketle buraya kadın elinin değdiğini hissettim.
Hislerim beni yanıltmadı. Mekanın tasarımında zevkli bir kadının imzası bulunuyor. Cozy, Rezzan Benardete Interiors’ın binadan aldığı ilhamla tasarlanmış.
Özenle seçilmiş tabaklardan, el yapımı olduğu hemen anlaşılan işlemeli masa örtüsü ve mendil detaylarına, sanat eserlerinden, mekanın ışığına imza atan mumlara, mekana can katan bitki tercihlerinden masaların üzerinde kullanılan çiçeklere kadar pek çok ayrıntıda özenli kadın dokunuşu kendini açık bir şekilde hissettiriyor.
Bir araya gelen tüm bu detaylar, mekanın adının çağrıştırdığı sıcaklığın ve samimiyetin hissedilmesini sağlıyor.
Cozy İstanbul
Mekanda operasyonu sektörün deneyimli ismi Emrah Gencer üstleniyor.
Menüde ise Şef Hüseyin Kılıç’ın imzası var.
Menü ‘comfort food’ kavramını gastronomik bir seviyede ele alma iddiasında.
Yemeklerin çoğu paylaşıma açık.
Menüde öne çıkanlar arasında Kivili Tuna Tartar, kış sebzeleriyle hazırlanmış Sebze Tabule, odun fırınından dilli, gravyerli pide ve pizzalar, ev yapımı makarnalar ve şarap sos ile hazırlanmış Chateubriand var. Tatlı olarak da Yanık Tiramisu Sundae denemenizi tavsiye ederim.
Fiyatlar aynı ölçekteki diğer restoranlarla aynı seviyelerde geziyor.
Cozy’nin büyük bir heyecanla ve emekle çıkılmış olan lezzetli ve keyif veren yolculuğunun uzun soluklu olmasını dilerim.
Bir sergi önerisi
Yazımı sonlandırmadan geçtiğimiz hafta sevgili arkadaşım Döne Otyam’ın nazik daveti ile açılışına katıldığım, görme fırsatı olan herkesin de ruhunu ateşleyeceğine, yaratıcılığını canlandırarak harekete geçireceğine inandığım bir sergi önerisinde bulunmak istiyorum.
Sokak jargonundan çocuk imgelerine, gölge oyunundan slogana varan çeşitlilikte ürettiği eserleriyle öne çıkan Gökhan Tüfekçi, namı diğer Kara Gözlüklü Kaptan, ‘Şeytanımız Bol Olsun’ adlı sergisiyle Meshru İstanbul’da.
Meshru İstanbul
Geleneksel resim üslubu yanında üç boyutlu eserlerden ve Tüfekçi’nin sergi mekanın duvarlarını kullanarak gerçekleştirdiği duvar resimlerinden oluşan bu renkli sergiyi 10 Ocak- 16 Mart tarihleri arasında ziyaret edilebilirsiniz.
Kısa bir süre önce İstanbul kültür-sanat hayatına katılan Meshru İstanbul, sanatın farklı disiplinlerini, yenilikçi isimlerini ve ustalarını bir araya getirmek ve bir buluşma noktası olmak üzere yola çıkmış olan bir sanat alanı. Sergi mekanı, Pera’da Meşrutiyet Caddesi üzerinde bulunan, mimar Alexandre Vallaury tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiş olan eski Union Française binasında, Minoa Pera’nın yeni üst kat komşusu.
Meshru’ya ulaşmak üzere Union Française binasına giriş yaptığınızda sizi ilk önce daha önce de hakkında yazdığım Minoa Pera karşılayacak. Buraya gelmişken sergi öncesi veya sonrası Minoa Pera’nın kitaplarla çevrili ilham dolu dünyasında gezinmenizi ve kafesinde oturarak bir çay-kahve eşliğinde aldığınız kitapları karıştırmanızı tavsiye ederim.
Herkese, içindeki ateşi hissedebildiği, farkındalıklı bir şekilde bu gücü yönetebildiği, dönüştürebildiği ve yaratıcı bir şekilde hayata geçirebildiği keyifli bir hafta dilerim.
İlksen Utlu kimdir?
Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı.
Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.
10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı.
Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor.
Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor.
Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor.
|