Pusulası kalbi ve vicdanı olan insanlar;
- Kendileriyle birlikte tüm yaşama saygı duyar.
- Eylemlerinde görünmez ağlarla bağlı olduklarını hissettikleri bütünün olası kazanım veya kayıplarını göz önünde bulundurur.
- Tüm bu görünmez bağların içinde pek çok şeyin bireysel olamayacağı gibi mutluluğun, acının, güvenliğin de bireysel bir mesele olmadığının bilincindedir.
- Biri acı çekiyorsa kendinin de bu acıdan bağımsız olmayacağı ve bir başkası güvende değilken kendinin de güvende hissedemeyeceği gerçeğini kalbinde taşır.
Bu sebeplerdendir ki; 21 Ocak sabaha karşı Grand Kartal Otel’de ihmaller, umursamazlıklar, utanmazlıklar, kanunsuzluklar, vicdansızlıklar, kalpsizlikler sonucu yaşanan yangın felaketini kalbimiz, vicdanımız, ruhumuz taşıyamıyor.
Kamuoyuna yansıyan tüm ayrıntılar yaşanan felaketin yönetim ve denetim zafiyetiyle birlikte çürümüş ve yolsuzluklarla dolu bir sistemin sonucu olduğunu gösteriyor.
Ama her şeyden öte felaketin yaşanmasının tam da merkezinde bir parçası olduğu bütünü yok sayan, önce ve yalnızca kendi çıkarlarının peşine düşen liyakatsiz, ahlaksız, utanmaz, vicdansız, kalpsiz insanlar bulunuyor.
Rant, güç, para uğruna kalp-vicdan pusulasını yitirmiş insanların ihmalleri, umursamazlıkları ve ahlaksızlıkları yüzünden kayıplar yaşamaktan yorulduk artık!
İnsan yaşamının değerinin hiçe sayıldığı, derin bir ahlaki çöküşün yaşandığı, yöneticilerin her şeye yetkilerinin olduğu ama yalnızca işlerine gelen şeylerden sorumlu oldukları, yönetim ve denetim zafiyetlerinin bedelinin insan canıyla ödendiği bir ülkede kendimizi nasıl güvende hissedeceğiz?
Bir ülkede güvenliği tesis etmek üzere belli konularda gerekli önlemleri almak ve denetimleri yapmak devletin görevidir, vatandaşların değil.
Fakat bedelini her seferinde masum vatandaşlarımızın canı ile ödediğimiz akıl almaz ihmaller, yöneticilerin bu görevi layıkıyla yerine getirmediğini gösteriyor.
Bu şartlarda bir sonraki muhtemel felaketin kurbanı olmamak için yine iş başa düşüyor!
Hem kendimizin hem de yakınlarımızın can güvenliğini korumak istiyorsak daha tedbirli davranmaktan ve bu farkındalığı hayatın her alanına yaymaktan başka çaremiz yok!
Bunun için işe bu farkındalığı kendi yetkinliğimiz ve kaynaklarımız dahilinde çocuklara, gençlere yaymakla,
Kapalı bir alana girdiğimizde (sinema, tiyatro, stadyum, kapalı spor salonları, otel, apartman vb.) ilk iş olarak acil çıkışları kontrol etmeyi bir alışkanlık haline getirmekle,
Karayolları kullanımında risk algımızı geliştirmek ve defansif sürüşü tercih etmekle,
Yaşadığımız yerin varsa deprem riskinin farkında olmakla ve dayanıklılığının takipçisi olmakla başlayabiliriz.
Art arda maruz kaldığımız felaketlerle pek çok insanın travmatize olduğu, ekonomik krizler sebebiyle çoğu insanın hayatta kalma telaşıyla boğuştuğu, tüm bu sebeplerden pek çok insanın ruh sağlığının bozulduğu, sağlıksız ruh halleriyle insanların duyarsızlaştığı, vicdanların felç olduğu ve acı bir şekilde insani bağların kopmaya yüz tuttuğu bir süreçten geçiyoruz.
Pek çoğumuz Şükrü Erbaş’ın dediği gibi ‘‘bir çürümenin ortasında utancımıza tutunmuş, iyi şeyler düşünerek yaşamaya çalışıyoruz.’’
Herkese içinden geçtiğimiz bu zor günlere direnme ve umut ederek hayata devam etme gücü diliyorum.
İlksen Utlu kimdir?
Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı.
Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.
10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı.
Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor.
Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor.
Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor.
|