23 Ağustos 2024

"Türkiye kıyılarındaki tarihi alanlar sular altında kalabilir"

Yeni bir çalışmada, iklim değişikliği nedeniyle deniz suyu seviyelerinde beklenen yükselmenin Türkiye ve Yunanistan kıyılarındaki tarihi alanları nasıl etkileyeceğini incelendi. 55 tarihi alanın sular altında kalma riskinin 'çok yüksek' veya 'yüksek' olduğu tespit edildi. Muğla'nın Datça ilçesindeki Knidos Antik Kenti'nin yanı sıra Kaunos ve Elaia antik kentlerinin, en olumlu senaryoda dahi yüzyıl sonuna kadar sular altında kalabileceği tahmin ediliyor

Doç. Dr. Enes Zengin

Yeni bir çalışmaya göre, küresel iklim değişikliği nedeniyle deniz seviyesinde beklenen yükselme, Türkiye'nin ve Yunanistan'ın sahil şeritlerinde yer alan 150'ye yakın arkeolojik alanı ve tarihi yapıyı tehdit ediyor. Muğla'daki Knidos ve Kaunos antik kentleri ile İzmir Bergama'daki Elaia Antik Liman Kenti, 'çok yüksek' risk altında olan ve en olumlu senaryoda dahi kısmen ya da tamamen sular altında kalması beklenen tarihi alanlar olarak öne çıkıyor. 

Knidos antik kenti

Sular altında kalma riskini çok yüksekten çok düşüğe beş seviyede değerlendiren çalışmada, Türkiye ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz kıyılarında yer alan 464 tarihi alanın risk durumu incelendi. Buna göre 34 alanın 'çok yüksek', 21 alanın 'yüksek', 25 alanın ise 'orta' seviye risk altında olduğu tespit edildi. 

Deniz suyu seviyelerindeki yükselmenin üç metreyi bulduğu ve 'orta' seviye risk altındaki alanları da etkilediği bir senaryoda, Aydın'da Efes Limanı, Efes Antik Kenti, Milet Antik Kenti, Güvercinada Kalesi; İzmir'de Klazomenai Örenyeri; Antalya'da ise Olimpos ve Patara antik kentleri gibi önemli tarihi alanların kısmen veya tamamen sular altında kalabileceği hesaplanıyor. 317 alanın ise en olumsuz senaryoda öngörülen beş metrelik yükselmede dahi tehlikede olmadığı tespit edildi. 

Kaunos antik kenti

Yüzyıl sonuna kadar bir metrelik yükselme bekleniyor

Deniz seviyelerindeki yükselme, temel olarak kara-buz kütlesindeki azalma ve okyanus suyunun ısıl genişlemesi nedeniyle meydana geliyor. Ancak küresel ısınma nedeniyle olağan döngünün üzerinde artan bu yükselme, dünyanın her yerinde aynı şekilde gerçekleşmiyor ve ve yerel olarak farklılık gösteriyor. Yazarı olduğum çalışmada da hem küresel olarak hem de Akdeniz Havzası'nda 2300 yılına kadar deniz seviyesinde meydana gelmesi muhtemel yükselişe dair senaryolardan yola çıkılararak etkilenmesi muhteml olan Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyıları ile Yunanistan'da bulunan tarihi alanlara yönelik bir çalışma yapıldı. 

Her ne kadar hem ülkelerin hem de küresel şirketlerin karbon emisyonlarının azaltımasına yönelik taahhütleri olsa da, önümüzdeki on yıllarda emisyonların ne ölçüde sınırlandırılabileceği net değil. Dolayısıyla küresel ısınmanın kaç dereceye ulaşacağını da tam olarak bilemiyoruz. Bunun yanı sıra, bu ısınmanın tetikleyeceği, özellikle yerbilimleri ile ilişkili, karmaşık fiziksel süreçlere dair de belirsizlikler bulunuyor. Söz konusu bu kısıtlamalar da göz önüne alınarak ortaya tüm tahminleri kapsayacak şekilde, Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Okyanus Hizmetleri (National Ocean Service) tarafından 2022 Yılı Deniz Seviyesi Yükselimi Teknik Raporu ve literatürdeki diğer çalışmalardaki veriler de dikkate alınarak yüzyıl sonunda deniz suyu seviyelerindeki yükselmenin 0,3 metre ile 2,0 metre arasında değişeceğine yönelik öngörülerden yola çıkılarak 2300 yılına kadar meydana gelmesi muhtemel beş farklı senaryo oluşturuldu. Bu senaryolarda 1,0 ile 5,0 metre arasında değişen ve birer metrelik deniz seviyesi yükselimi senaryoları kullanıldı. Metodolojisi açıklanan ve yazarı olduğum bu çalışmada, Türkiye ve Yunanistan kıyılarında yer alan ve sular altında kalma tehlikesi bulunan tarihi alanlar tespit edildi.

Tarihi MÖ 5000 yılına uzanan ve dünyanın en eski tarım topluluklarından bazılarının aralarında bulunduğu Ege uygarlıkları, Türkiye'nin ve Yunanistan'ın UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan çok sayıda tarihi alana ev sahipliği yapmasının da başlıca nedeni olarak açıklanabilir. Bu listede Türkiye'den 19, Yunanistan'dan ise 18 alan yer almakla birlikte Türkiye'den 84, Yunanistan'dan ise 14 alan ise, listeye eklenmek üzere aday gösterilen alanların dahil edildiği UNESCO Dünya Geçici Miras Listesi'nde bulunuyor. 

Türkiye ve Yunanistan'da 147 alan risk altında

Türkiye'de ve Yunanistan'da kıyı şeridine yakın bölgelerde yer alan 464 tarihi alan için risk değerlendirmesi yapan çalışmada, bir metrelik yükselme söz konusu olduğunda 34 tarihi alanın (toplam alanların yüzde 7'sinin) doğrudan risk altında olacağı hesaplandı. 

Bekleneceği üzere, deniz suyu seviyesinde gözlenen her bir metrelik artışta, tehlike altındaki tarihi alanların sayısı da artıyor. Yükselmenin iki metreyi bulması durumda 53; üç metrede 80;  dört metrede 106 ve beş metrede ise 147 alanın doğrudan ya da kısmen sular altında kalma risk bulunuyor. 317 tarihi alanın ise deniz seviyesi yükselimi kaynaklı bir risk altında olmadığı görülüyor. 

Knidos yüzyıl sonuna kadar sular altında kalabilir

Türkiye'deki önemli tarihi alanlar arasında bulunan ve elde edilen sonuçlara göre sular altında kalma riski 'çok yüksek' tespit edilen alanlar arasında Muğla'daki Knidos ve Kaunos antik kentleri ile İzmir Bergama'daki Elaia Antik Liman Kenti ve Seferihisar'daki Teos Antik Limanı da yer alıyor. 

Bu önemli merkezlerin yanı sıra, daha orta ve küçük ölçekli yedi tarihi alanın da su altında kalma riskinin 'çok yüksek' olduğu tespit edildi. 

Aynı senaryoya göre Yunanistan'da ise Sissi, Pavlopetri ve Lokris antik kentlerinin de 'çok yüksek' risk altında olduğu görülüyor. Yunanistan'da bu üç alana ek olarak 20 orta ve küçük ölçekli tarihi alan da 'çok yüksek' risk altında bulunuyor.

Yükselme önlenemezse Efes, Olimpos ve Milet de sırada

Küresel ısınmanın sınırlandırılamadığı ve deniz suyu seviyelerindeki artışın üç metreyi bulduğu bir senaryoda ise Türkiye'nin en önemli antik kentleri arasında yer alan Efes, Olimpos, Patara ve Milet gibi alanların da bir bölümü sular altında kalabilir. 

Sular altında kalma riskinin 'yüksek' olduğu tespit edilen, dolayısıyla iki metrelik yükselmeden etkileneceği öngörülen tarihi alanlar arasında İzmir'in Urla ilçesindeki Klazomenai Nekropolisi, Antalya'daki Aperlai ve Limyra antik kenti, Muğla'daki Larymna (Loryma) Antik Kenti gibi önemli alanlar bulunuyor. 

Deniz seviyesinde üç metrelik bir yükselme gözlenmesi halinde ise Efes'in hem tarihi limanı hem de örenyeri; Olimpos ve Patara örenyerleri ve Kuşadası'ndaki Güvercinada Kalesi'nin bir bölümü de etkilenebilir. 

Kazı ve koruma çalışmalarında önlem alınmalı

Tarihi alanlar, insanlığın geçmişi ile bağlantı kuran, önemli alanlar; hem insanlığın gelişimi hem de eski dönemlerin gelenek ve görenekleri hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlıyorlar. Bu alanlar ayrıca geçmiş dönemlerde meydana gelmiş birçok jeolojik olayın anlaşılabilmesi içinde adeta birer laboratuvar işlevi görüyor. Bilimsel önemlerinin yanı sıra, tarihi alanlar turizm merkezi olarak da büyük önem taşıyorlar. Her yıl milyonlarca insan tarafından ziyaret edilen bu alanlar, tarihsel farkındalığı artırmaya da büyük katkı sunuyor. Ne yazık ki iklim değişikliği nedeniyle deniz seviyelerinde beklenen yükselme, özellikle kıyı şeridinde yer alan tarihi alanları tehdit ediyor. 

Tarih boyunca insanlık; nehirler, göller, denizler ve okyanuslar gibi su kaynaklarına yakın yerlerde yerleşim kurma eğiliminde oldu. Daha verimli tarım arazilerine sahip olmak, su ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilmek ve ticaret limanları kurabilmek, bu tercihin temel nedenleri olarak sayılabilir. 

Ne var ki suya yakın yaşamak çeşitli riskleri de beraberinde getiriyor. Bu bölgeler tarih boyunca heyelan, erozyon, sel ve küresel jeolojik süreçler nedeniyle sular altında kalmak gibi doğal tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. Bugün ise iklim değişikliği ile birlikte dünya genelinde buzulların ve buz örtülerinin erime hızının artması, bu tarihi alanları da dolaylı olarak tehdit ediyor. 

Arkeolojik kazı ve koruma çalışmaları tüm dünyada yoğun bir şekilde devam ediyor. Ancak uzun zaman alan bu çalışmalar, ciddi iş gücü ve titiz bir çalışma gerektiriyor. Bu nedenle tarihi alanlara yönelik yapılacak çalışmaların kısa, orta ve uzun vadeli dış etkenlere göre planlanması, yani iklim değişikliği nedeniyle su seviyelerinde beklenen yükselmenin de dikkate alınması, kaçınılmaz bir gereklilik olarak öne çıkıyor. 


Kaynak Makale: Inundation risk assessment of Eastern Mediterranean Coastal archaeological and historical sites of Türkiye and Greece

Doç. Dr. Enes Zengin kimdir?

Doç. Dr. Enes Zengin Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. 

Zengin, Lisans (2009) derecesini Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği, Yüksek Lisans (2013) ve Doktora (2019) derecelerini ise Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden almıştır. 2016 yılında 6 ay süreyle University of Aberdeen'de (İskoçya - Birleşik Krallık) doktora sırası araştırmacı ve 2021 yılında 1 yıl süreyle TÜBİTAK 2219 - Yurt Dışı Doktora Sonrası Araştırma Burs Programı kapsamında The University of British Columbia'da (Kanada) doktora sonrası araştırmacı olarak bulunmuştur.

Uzmanlık Alanları: Coğrafi Bilgi Sistemleri, Doğal Afetler, Kaya-Zemin Mekaniği, Kentsel Jeoloji, Mühendislik Jeolojisi

           

İklim Masası Hakkında

İklim Masası, basına bilimsel temelli iklim haberleri servis etmek amacıyla kurulmuştur. İklim değişikliğini, ekonomiden tarıma, biyoçeşitliliğe etkilerinden toplumsal sonuçlarına, tüm yönleriyle ele almayı hedefleyen bir haber ajansıdır.

Bilim insanları tarafından İklim Masası için kaleme alınan haber metinleri, gazetecilere ve basın kuruluşlarına ücretsiz servis edilir.

Gazeteciler, haberi hazırlayan bilim insanını ve İklim Masası'nı referans göstermek kaydıyla, metinlerin tamamını veya bir kısmını kullanmak ve metinlerden alıntı yapmak konusunda özgürdür.

İklim Masası, iklim değişikliğiyle ilgili basında yer alan haberlerin nicelik, nitelik ve konu çeşitliliği bakımından gelişmesini hedeflemektedir. İklim değişikliği konusundaki çalışmaları daha görünür kılmayı, yeni araştırmalara ilham vermeyi ve iklim değişikliği konusunda üretilen akademik bilgiyi bir araya getirerek gazeteciler için güvenilir bir bilgi kaynağı oluşturmayı amaçlar.

* T24, İklim Masası köşesini herhangi bir kurumdan karşılık almadan yayımlamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Karbon denkleştirme kredileri, emisyonları azaltmada neden yetersiz?

Bilim Temelli Hedefler İnisiyatifi'nin 2023 İzleme Raporu, net sıfır emisyon hedefi belirleyen şirketlerin sayısında önemli artış yaşandığını gösteriyor. Ancak bu hedeflerin başarısı, şirketlerin satın aldığı karbon kredilerinin etkinliği ile doğrudan ilişkili. Ne var ki rapora göre karbon kredileri çoğunlukla etkili olmadığı gibi, gerçek karbonsuzlaşma çalışmalarını da yavaşlatma riski taşıyor. Gönüllü karbon piyasalarının geleceği ve iklim değişikliği ile mücadelede etkili bir çözüm haline gelebilmesi, şeffaflık ve yönetişim alanında kapsamlı iyileştirilmeler gerçekleştirilmesine bağlı

Türkiye, elektrik talebinin en az yüzde 40'ını yüzen güneş panelleri ile karşılayabilir

Yeni bir çalışmaya göre, Türkiye'deki yapay su rezervuar yüzeylerinin yüzde 10'unun yüzen güneş panelleri ile kaplanması, ülkenin elektrik talebinin yarıya yakınını karşılayabilir. Aynı zamanda buharlaşmayı da önleyen bu paneller, Ankara'nın bin günlük su ihtiyacını karşılamaya yetecek miktarda su tasarrufu sağlayabilir. Yüzen fotovoltaik yatırımları bir yandan Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını azaltırken, bir yandan da ülkenin sera gazı salımlarının yüzde 14'üne denk gelecek kadar karbon salımını engelleyebilir

"Olimpiyatların sürdürülebilirliği artmıyor, azalıyor"

Son 30 yılda düzenlenen 16 olimpiyat oyununun ne ölçüde sürdürülebilir olduğunu değerlendiren bir çalışmaya göre, "yeşil" söylemlerdeki artışa rağmen olimpiyatlar giderek daha az sürdürülebilir hale geldi. Tarihin "en yeşil" olimpiyatını düzenleme iddiası bulunan Paris de bir istisna değil. Henüz yayımlanmamış hesaplamalara göre Paris Olimpiyatları, en sürdürülebilir oyunlar listesinde üst sıralarda yer alamayacak. Olumsuz gidişatın önemli bir sebebi, olimpiyatların boyutunun giderek büyümesi

"
"