Önceleri Youtube’un video çekme ve izleme alışkanlıklarımızı değiştirmesi ve kendi ünlülerini yaratmasına önyargılıydım. Televizyon yıldızları yeterli değil miydi? “Evet arkadaşlar” diye başlayan bu videolar gerçekten gerekli miydi? Müzik yapmak isteyenler için videoda kendini göstermek şart mıydı?
Bu sorular 2014 yılında Londra’da Youtube’un “Summer In The City” etkinliğine katılana kadar aklımdaydı. Oysa 8 bin 500 kişinin katıldığı bu etkinlikte Youtube’un o dönemdeki en ünlü yıldızları ile tanışma, onların fanlarını gözlemleme şansı yakalamıştım ve adeta zihnim açılmıştı! Yepyeni bir dünya vardı önümüzde! Ünlü olmanın tamamen kendi kendini pazarlama ve yeteneklerini kullanma ile doğru orantılı olduğu bu dünyada Youtube’un daha önce fark etmediğim güzellikleri ile de tanışmıştım.
Örneğin engelli gençler için artık yaşıtları ile bir araya gelmek daha kolaydı. Sadece güzel, beyaz erkekler ve kadınlar değildi ünlü olma şansı yakalayan. Ekran karşısında herkes eşitti. Ünlü olan da ünsüz olan da. Ne kadar çalışkan olup ne kadar iyi içerik ürettiğine bağlı olarak renk, din, dil, ırk, tercihler, farklılıklar olmadan eşit şanslara ve şartlara sahiptin. Hepsinden önemlisi bu dünya aslında yepyeni olasılıkların, yeni bir çağın kapısını aralıyordu çünkü en çok gençlere ve çocuklara hitap ediyordu.
EKRAN KARŞISINDA HERKES EŞİT
Çok değil; sadece 5 yıl sonra bugün; o açılan kapı sayesinde, yolda çarpıştığımız sıradan insanın bile “Youtube ünlüsü” olma olasılığı var. 15 dakikalığına ya da kalıcı olarak. Üstelik bu ünlüler dudak uçuklatan rakamlar kazanıyor, o hayatlara özenen takipçileri peşlerinden sürüklüyorlar. Tabii ki her ünlü o şöhreti hak etmiyor ama hala 5 yıl önceki kural geçerli: Çok çalışan, iyi ve düzenli içerik üreten, var olan yeteneğini iyi kullanan herkes için eşit olanaklar mevcut. (Bu sadece kendini pazarlama, iyi dudak kıvırma, saçını kolayca maşalama, oyun oynama, konuşma gibi bir yetenek de olabilir, yetenek yetenektir!)
Youtube’un yaratıcıları için olan blogundaki bilgilendirici videolardan bir görüntü
Ve biz artık bu videoları kesintisiz izlemek, internetsiz ortamda da izleyebilmek ve takip ettiğimiz kişilere daha kolay ulaşmak ya da zevkimize uygun içeriğe ulaşmak için para ödemeye de hazırız. Tıpkı istediğimiz müzikleri kesintisiz dinlemek için aboneliklerimiz olduğu gibi.
NEDEN VE NEYE PARA ÖDÜYORUZ?
Youtube, videolara reklam almaya başladığında üzülen kullanıcılar arasındaydım. Hele ki bu reklamların sayısı artıp sinir bozucu noktaya vardığında Youtube ile ilişkimizi de sorgulamaya başladığımı itiraf edebilirim. Sene 2019 olmuşken hala daha mobil cihazlarda Youtube kullanırken başka aplikasyon açmak ya da ekranı kilitlemek, izlediğin videonun/dinlediğin şarkının da kapanması demek olduğu için de şaşkındım.
Bu nedenle Youtube Music direktörlerinden Waleed Diab ile görüştüğümüzde ilk sorum bu oldu. En çok beklenen özellik olan ekran kapalıyken bile Youtube’u kullanabilme özelliğinin sadece abonelik paketlerinde olması bir pazarlama stratejisi miydi? “Tam olarak öyle değil.” dedi Waleed. Neden abonelik sistemini tercih ettiklerini açıklarken. “Bu özelliklerin değerli özellikler olduğuna inanıyoruz ve hak sahiplerinin de haklarını almaları gerektiğini düşünüyoruz. Müzik sektörü “offline müzik dinleme” alışkanlıkları üzerine gelişiyor. Yani telefonuna, tabletine izlemek ya da dinlemek istediğin şeyleri indirme ihtiyacı duyuyorsun. Bu servislerin sağlanması ise ciddi anlamda maliyetli. Özellikle de hak sahiplerine ödenen paylar çok yüksek. Sadece reklam gelirleri ile bu payların sağlanması ve ödenmesi mümkün değil.” Bu noktada sözünü keserek onca reklamın yeterli olmamasının çok da inandırıcı olmadığını söylüyorum. “Reklamlar çok ve reklam kazançları da çok ama premium hizmeti verirken hak sahiplerine düşen payın maliyeti bu kazançlardan da çok.” Aslında bu açıdan düşününce haklı olabilir yani evet, premium servislere para ödemek için birinci sebebi not etmiştim.
Waleed Diab ve Heja Bozyel
“Müzik yayımcıları, müzisyenler, plak şirketleri, dağıtımcılar bunların hepsi bizim iş ortaklarımız. Ve biz iş ortaklarımızı da düşünmek zorundayız. Ki müzik sektörünün ekonomiyle doğru orantılı olduğunu düşünürsek kullanıcıların taleplerini karşılamak için yapmamız gerekenleri ücretsiz sağlamamız mümkün değildi. Reklam gelirlerinin büyük payı hak sahiplerine gidiyor. Şimdi abonelik kazançlarından da payları olacak. Biz de kullanıcıya reklamlı, ücretsiz platform ya da aboneliğe bağlı servislerin getirdiği hizmetler arasında seçim yapma imkanı sunuyoruz. Böylece her iki şekilde de kullanıcılar platformu diledikleri şekilde kullanma özgürlüğüne sahip olurken yaratıcılar ve sektör tarafı da haklarını alabilecek ve daha çok yaratabilecekler.”
Bu duruma kullanıcı olarak baktığımda; tabii ki aboneliği tercih edip bunun zaten ihtiyaç duyduğum ayrıcalıklarını kullanmayı tercih ediyorum. Fakat burada başka bir soru daha var: Halihazırda farklı müzik servisleri için para ödeyen biri olarak, şimdi hangi müzik servisine neden para ödeyeceğim? Bunun cevabını almak için en çok kullandığım ücretli servisleri gözden geçirdim: Spotify, Apple Music, Tidal. Spotify’yı daha Türkiye’ye gelmediği dönemden yani çok uzun yıllardır severek kullanıyorum ve o kadar uzun zamandır aboneyim ki şarkı listelerime baktığımda kişisel tarihimin bir 10 seneye yakını önümde duruyor. Apple Music’i sevsem de ve bu servise özel “exclusive” işler çok cezbedici olsa da maalesef eleniyor. Tidal ile çok haşır neşir olamadığımı itiraf etmem gerekli… Bir de “yerli malı yurdun malı” ayrıcalığı ile Fizy var ama ilk kullandığım dönemki heyecanı burada koruyamadım.
ŞARKI İSİMLERİNİ UNUTANLAR İÇİN
Youtube Music’i telefonuma indirip hesabımı açarken oldukça güzel bir arayüzle karşı karşıya olduğumu gördüm. Hesabımı aktive edip Google hesabımla eşleştirince de bu kez de onlarca kedi ve panda videosunun da dahil olduğu “Youtube ile Heja’nın müzik ve video zevklerinin gelişimi” adlı belgeseli izler gibi eski Youtube listelerimle yüzleştim. Anında senkronize olmuştu. Google Home ve Google asistan da kullandığım için sesli arama dahil, Google ürünlerinin arama özelliklerinin şahaneliğine alışkınım. Bir defa da burada denemek istedim çünkü yabancı dergilerde bu konuda çok olumlu yorumlar okumuştum.
Ayrıca şarkı ve sanatçı isimlerini değil de sadece sözlerden bazılarını hatırlayan hafızam, minicik bir harf hatası ile bile sonuçsuz kalan Spotify’ın arama özelliğinde pek de faydalı olmuyordu. Hem yeni olmayan hem de oyun oynayabileceğim bir şarkı olan Mustafa Sandal’ın “Onun Arabası Var” şarkısını seçtim aramak için. Diyelim ki Mustafa Sandal adını hatırladım, araçlı falan bir şarkısı vardı ama neydi hatırlayamadım… Apple Music, Spotify ve Youtube Music’de aynı anahtar kelimeler yani “Mustafa Otomobil” kelimeleri ile arama yaptım. Çıkan sonuç: Youtube Music abone olmam için ikinci 100 puanı da açık ara farkla kaptı. İşte resimlerle arama sonuçları:
Spotify’da sonuç yok…
Apple Music de aramayı sonuçsuz bıraktı.
Youtube Music “otomobil” ve “araba” eşleşmesini yaptı ve şarkıyı buldu
KİŞİSEL LİSTELERİNİZ NASIL DAHA İYİ OLUR?
Arama konusunda böylesine akıllı olan bir platformun daha fazla kişisel liste sunmasını beklerdim. Bu beklentimi dile getirdiğimde bu konu üzerinde de çalışıldığını, lokasyon bazlı ya da farklı durumlara uygun kişisel listelerin zamanla artacağını söyledi Waleed.
Youtube Music’teki listelerin sadece insan ya da sadece makine tarafından hazırlanmadığının, insan süpervizörlüğünde yapay zeka tarafından hazırlandığının altını çizdi. Bu sistemi en iyi şekilde kullanmak ve size en uygun listelerin hazırlanmasını sağlamak da sizin elinizde. Çünkü Youtube Music sadece dinlediğiniz şarkıya göre beğenebileceğiniz yeni seçenekler sunmuyor. Dinleme-like etme ve listeye kaydetme ya da kanala abone olmaya göre değişen kriterlere bağlı olarak kişisel yeni listeler hazırlayıp ve öneriler getiriyor. Yani Youtube Music üçüncü 100 puanı da aldı.
Bütün internet platformları hatta akıllı telefonlarımızla olan güven problemimiz son zamanlarda iyice arttığı için video izlenme oranlarına ya da lokasyon bazlı hizmetlerdeki güvenlik konularını da sordum Waleed’e: “Bu konu için özel ekiplerimiz var. Videoların izlenme oranlarını kontrol edip hiçbir müdahale olmamasını garantiye almaya çalışıyorlar. Kullanıcılarımızın bize güvenmemesi hem bizim açımızdan hem reklamverenler açısından hiç güzel bir durum değil. Sağlıklı bir eko sistem oluşturmaya ve kötü niyetli kullanıcıları ayırmaya çalışıyoruz. Ancak teknoloji hem iyi hem de kötü amaçlarla kullanılabiliyor. Biz her zaman bir adım önde olup onlardan daha akıllı davranmaya ve kullanıcılara en doğru istatistikleri vermeye çalışıyoruz. Her seferinde mükemmel olmayabilir ama her adımda en iyi ve en doğru sonucu vermek için elimizden geleni yapıyoruz.”
Bu konuda dürüst bir cevap almak içimi rahatlattı ama sosyal medya platformlarında (Youtube’a özel bir durum olmadan) her rakama inanmamayı tercih ediyorum kendi adıma. Yine de ücretli kullandığım servislere eklendi Youtube Music.
PLATFORM NASIL GELİŞİR?
Aynı şarkıların farklı kişiler tarafından seslendirilmiş ya da farklı kanallar tarafından yüklenmiş olması durumunda orijinal içeriğe, sanatçının kendi kanalına ulaşmayı kolaylaştıcaracak “mavi tık” tarzı uygulamalar da olunca platform daha da kullanıcı dostu olacak ve güven konusu da biraz daha sağlamlaşacaktır.
Henüz yanıt alamadığım konu müzik ve ses kalitesi hakkında oldu. Ses kalitesinin diğer platformlardan daha iyi ya da daha kötü olması, her şarkının aynı ses oranında bulunmaması gibi konuların en yakın zamanda düzeltileceğini düşünüyorum. Tabii Youtube’un tamamen bir yaratıcı platformu olduğunu düşünürsek her içeriğin aynı ses kalitesinde olmasını beklemek de pek gerçekçi olmuyor. Orijinal içeriklerin ses kalitesinin önemi ayrı. Ama bu konuda bir cevap aldığım anda yine bir pazar yazısında paylaşacağım!
Not: Müzisyenler için tavsiyeleri de içeren Waleed Diab ile soru-cevap şeklindeki röportajımıza şuradan ulaşabilirsiniz: Röportaj için tıkla!
Not: Youtube Music ve Youtube Premium abonelikleri ve ücretlerini şuradan öğrenebilirsiniz: Youtube Türkiye için tıkla!