03 Şubat 2020

Luanda Leaks: Afrika’nın en zengin iş kadını Isabel dos Santos servetini nasıl elde etti?

"Luanda Leaks" gelişmeleri, Isabel dos Santos ve ailesini ülkenin geleceğinin dışına itmiştir. Devlet başkanı Jlo, yolsuzluklara karşı mücadelede önemli bir muharebe daha kazanmıştır

Eski Portekiz sömürgelerinden 30 milyon nüfuslu Angola, Afrika’nın petrol zengini dört büyük ülkesinden biridir. İhracatının yüzde 90’ı, bütçe gelirlerinin yüzde 70’i, petrol satışlarından elde edilmektedir. Petrol fiyatlarının rekor düzeylere yaklaştığı bereketli dönemde ihracat gelirinin 60 milyar dolara kadar yükseldiği olmuştur. Ancak, ülkenin bu ana kaynağı sayesinde kurulan ve hizmet veren kamu işletmeleri bünyesindeki yaygın ve köklü yolsuzluklar, Angola’nın ekonomik sıkıntılarını arttırmakta, sosyal gerginliklere yol açmaktadır. 2017 yılı ülkenin siyasi tarihinde bir köşe taşı mahiyetindedir. Sömürgeci Portekiz’in 1975 yılında çekilmesinin ardından başlayan ve 27 yıl süren iç savaşı, SSCB ile Küba’nın siyasi ve askeri desteğiyle kazanan, MPLA adlı kurtuluş örgütünün lideri Eduardo dos Santos, ülkeyi 38 yıl yönettikten sonra, 2017 yılında düzenlenen seçimlere katılmamış, ancak işaret ettiği savunma bakanı Joao Lourenço, (JLo) iktidar partisi MPLA’nın adayı sıfatıyla, halkın oylarıyla cumhurbaşkanı görevini devralmıştır.

2014 yılından itibaren petrol fiyatlarındaki ciddi düşüşler neticesinde döviz rezervleri eriyen ve bütçesi açık vermeye başlayan Angola’da, yeni devlet başkanı JLo ekonomik sıkıntıları aşmak üzere 2018 yaz aylarında IMF’ye başvurmak zorunda kalmıştır. Önerdiği acı reçetelerle tüm dünyada nam salan global finans kuruluşundan 3,7 milyar dolar kredi alan Lourenço’nun ülke ekonomisini selamete çıkarabilmesi için birçok cephede mücadele etmesi gerekmektedir. Ekonominin çeşitlendirilmesi yanında, rüşvet ve yolsuzlukların ortadan kaldırılmasını iki temel hedef olarak ilan eden Lourenço, görevi devraldıktan birkaç ay sonra, 2016 Haziran ayında devletin petrol kuruluşu Sonangol’un başına getirilen eski liderin büyük kızı Isabel dos Santos’u 2017 Kasım ayında görevden almıştır. Bu hamleyle yetinmeyen başkan, daha sonra, devletin 5 milyar dolar değerindeki varlık fonunu 2013 yılından itibaren yöneten eski liderin oğlu Jose Filomeno’nun da işine son vermiştir. Medya ve reklam sektörünün önde gelen ismi, eski liderin küçük kızı, milletvekili Welwitschia ise, sıranın kendisine geldiğini görerek ülkeyi terk etmiştir. Adı geçenler hakkında devletin parasını yasadışı yollarla zimmete geçirmek ve kara para aklamak suçlarından soruşturmalar açılmıştır. Soruşturmaların tamamlanmasıyla, 2019 aralık ayında, Isabel dos Santos ve kocası aleyhinde, devleti bir milyar doları aşan meblağda kayba uğratmaktan ötürü, Jose Filomeno aleyhinde ise varlık fonundan yarım milyar doları zimmetine geçirmekten dolayı dava açılması kararlaştırılmıştır. Mahkeme ayrıca Isabel dos Santos’a ait ülke içi varlıkları dondurmuştur. 

Angola yönetimi ile önceki cumhurbaşkanının ailesi arasında yukarıda özetlenen yolsuzluk iddialarına dayalı siyasi ve iktisadi bilek güreşi devam ederken, 19 Ocak günü, hiç beklenilmedik bir şekilde, uluslararası medyada, Isabel dos Santos’un 2,1 milyar dolara ulaşan servetini Angola ekonomisinden "hortumlamak" suretiyle elde ettiğine dair haberler yayınlanmıştır. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun 750 bin civarında belge üzerinde yapılan araştırmalara dayanarak ortaya attığı iddialarda, söz konusu servetin nasıl oluşturulduğuna dair işlemlere ve bu işe yardımcı olan finans kuruluşları, paravan şirketler, avukatlık büroları ve vergi cenneti ülkelere ait ayrıntılı bilgilere yer verilmektedir. "Luanda Leaks" manşetiyle basına yansıyan iddialarda, Isabel dos Santos ve sanat eserleri koleksiyoncusu kocası Sindika Dokolo’ya ait, toplam 41 ülkeye yayılmış 400 şirket bulunduğuna, bu şirketlerin yüzde 60 kadarının Angola ve Portekiz’de kurulduğuna, Angola’daki şirketlerde 20 bin kişinin çalıştığına dikkat çekilmektedir. Isabel dos Santos, "Luanda Leaks" iddiaları karşısında, kendisinin ve ailesinin siyasi bir saldırıya maruz kaldıklarını, devlet başkanı Joao Lourenço ile dos Santos ailesi arasında siyasi hesaplaşma yaşandığını, ülkesini savunmak ve ülkesine hizmet etmek için her şeyi yapacağını, gerekirse başkanlık seçimlerine katılacağını ifade etmiştir.

Angola makamları, "Luanda Leaks" kapsamında ortaya çıkan yeni iddia ve delillerle birlikte, Isabel dos Santos hakkındaki soruşturmanın genişletileceğini, görevli savcının Lizbon’a giderek Portekiz makamlarıyla işbirliği halinde soruşturmayı derinleştireceğini duyurmuş, mahkeme önüne çıkmak üzere Luanda’ya dönmediği takdirde uluslararası arama emri çıkarılacağı vurgulanmıştır. Öte yandan Portekiz makamları tarafından, Isabel dos Santos’un yatırımlarını bu ülkede hangi koşullarda gerçekleştirdiğine dair bir araştırma başlatıldığı basına yansımıştır. Bu arada, basına sızan belgelerde, Eurobic adlı Portekiz bankası aracılığıyla şaibeli işlemleri gerçekleştirdiği ileri sürülen, Isabel dos Santos’un bankacısı Nuno Ribeiro da Cunha skandalın ardından intihar etmiştir.

"Luanda Weaks", bir ülkenin kurucu önderi kabul edilen, "barışın mimarı" lakabını kullanan ve ülkeyi 37 yıl idare eden bir tarihi lider ile aile fertlerinin, yıllar sonra, ülke kaynaklarını hortumlayarak kişisel servetlerini rekor düzeylere çıkarmalarının hikayesi olarak hatıralarımızda yer edecektir. Yasadışı edinilen servet sayesinde Avrupa’nın jet sosyetesine dahil olup medya yıldızları haline dönüşen, ancak sahte balonun patlamasıyla itibarlarını kaybederek yurt dışında yaşamak mecburiyetinde kalan bir Afrika hanedanının dramı söz konusudur. Bu dram maalesef sadece Angola’ya mahsus değildir. 

Angola yönetimi ve bir kısım üst düzey generallerin yolsuzluklara bulaştıkları hususu Afrika’yı izleyenler için yeni bir gelişme değildir. Okurlarımız, T24‘de yayımlanan 31 Ağustos 2018 tarihli yazımızda, dos Santos ailesinin, Forbes Dergisinin en zengin Afrika’lılar listesine dahil olduklarına değindiğimizi hatırlayacaklardır. Angola’daki yolsuzluğun boyutlarını merak edenler için, bu ülkede görev yapan Fransız gazeteci Estelle Maussion’un 2019 sonbaharında yayınladığı "La dos Santos Company – Mainmise sur l’Angola" başlıklı araştırma-roman karışımı kitabını tavsiye edelim.

Angola’nın acı gerçeklerine dönersek, "Luanda Leaks" gelişmeleri, Isabel dos Santos ve ailesini ülkenin geleceğinin dışına itmiştir. Devlet başkanı Jlo, yolsuzluklara karşı mücadelede önemli bir muharebe daha kazanmıştır. Ancak Angola kamuoyu, başkanın etrafındaki grup içinde yolsuzluklara karışmış başka isimlerin de bulunduğunu söylemekte, diğer suistimallerin de üzerine gidilmesini ve mücadelenin diğer hedefleri de kapsamasını yüksek sesle dile getirerek şikayet etmektedir.

Diğer yandan, Başkanın daha önemli sorunu, 2014 yılından itibaren düşüşe geçen ekonomiyi canlandırmak, istihdam ve büyümeye geri dönüşü sağlamaktır. Ekonomik kriz nedeniyle bir iki yıl önce 100 bin civarında Çinli işçi ve iş adamının ülkeyi terk ettikleri hatırda tutulmalıdır. Başkan Joao Lourenço, "Luanda Weaks" skandalı üzerinden yolsuzlukların sona erdiği, kurumların temiz ve şeffaf hale geleceği, ekonominin çarklarının dönmeye başladığı ve imtiyazlılar döneminin kapandığı mesajını verebilirse, yatırımcılar ülkeye tekrar geri dönecek, yarım kalan inşaatlar canlanacak ve şantiyelerde vinçler tekrar yükselecektir. Petrol zengini Angola’da, günümüzde, fakir kesimin hala yüzde 30 seviyelerinde bulunması kabul edilemez bir ayıptır.

Yazarın Diğer Yazıları

Sudan'da devam eden ordular savaşında Rusya taraf değiştirdi, BAE dünyaya meydan okuyor

Sudan'da 25 milyon insanın önümüzdeki dönemde açlıktan ölmelerini önlemenin yegâne yolu, RSF güçlerine sağlanan desteğin kesilmesiyle mümkün hale gelebilecek ateşkesin ilanından geçmektedir. Sudan’ı dost kabul eden ülkeler (Ankara dahil), petrol zengini BAE yönetimine, bir arada, çekinmeden ve yüksek sesle, General Hemedti ile ilişkiyi kesmesini duyurmalıdır/buyurmalıdır

İsrail futbol ve basketbol takımlarına niye yasak getirilmiyor?

Yakın gelecekte, İsrailli sporseverlerin artık yurt dışına takımlarını desteklemek üzere seyahat etmeleri giderek sıkıntılı hale gelecek, belki de mazide kalacak. İsrail'in bölgedeki saldırgan politikası devam ettiği sürece, İsrail vatandaşları ABD dışında bir yerlere seyahat edemez durumda kalacaklar

ABD, İsrail, Moldova ve Arjantin, hepsi Küba'ya karşı

Son ABD seçimlerini bir yandan T.C. vatandaşı bir yandan Küba dostu kimliğiyle izledim, aklı başında insanlar grubu içinde yer alıp Kamala Harris’in kazanmasını arzu ettim. Maalesef yine Trump kazandı, mazlum Küba halkının çilesi yine devam edecek

"
"