31 Aralık 2024

Soru sormanın dayanılmaz ağırlığı

Tıkır tıkır işliyormuş gibi görünen bir ortamda zordur soru sormak. “Cahil’ ya da "münafık" olduğunuz izlenimini yaratabilir. Yapay zekâlı dünyada da soracak sorunuzun olmaması yalnız cehaletinizi ortaya koymakla kalmayacak, bu çok becerikli makineden yararlanamamak sonucunu doğuracaktır. Ne büyük israf!

2025’ hoş geldiniz!

Yeni bir çağdayız. Bu çağın en önemli özelliği, soruların cevaplardan daha önemli olmasıdır.

Cevaplar parmaklarımızın ucunda. Bir yapay zekâ programına, örneğin ChatGPT’ye soruyoruz. 15 saniye sonra cevap -bir cevap- elimizde.

Ya sorular? Onları kendimiz bulmak zorundayız!

İnsanlık binlerce yıl hep cevaplar üzerinden gitti. En net ve kesin cevap verenlerin en doğruyu bilenler olduğu sanrısıyla hareket etti. Sonuç öyle çıkmasa da yanlışta ısrar etti.

Bugün bile çoğumuzun kafasında günlük ıvır zıvırların ötesinde soru yok. Belki de hiç olmamış. Tamtakır kuru bakır.

Kendilerine verilen cevaplarla yetinmişler.

Eğitim kurumları da hazır cevaplar üzerinden çalışmış. Daha çok hafızlık öğretmişler. Hafızanın içine sızan soruları düşman casuslar gibi bastırmışlar.

Sorular soranları ve sorulanları korkutmuş.

Tamamen haksız da değiller. Özellikle felsefi ve dinsel konularda bazı sorular çıban ya da saatli bombalar gibidirler. Bir an gelir patlarlar. Tüm sistem dağılır.

Zordur soru sormak

Tıkır tıkır işliyormuş gibi görünen bir ortamda zordur soru sormak. “Cahil’ ya da "münafık" olduğunuz izlenimini yaratabilir.

Yapay zekâlı dünyada da soracak sorunuzun olmaması yalnız cehaletinizi ortaya koymakla kalmayacak, bu çok becerikli makineden yararlanamamak sonucunu doğuracaktır. Ne büyük israf!

Soru sormak için meraklı olacaksınız, bir; cesur olacaksınız, iki; soru soracak kadar bilgili olacaksınız, üç. Bir bilgi altyapınız olacak.

Böyle bir altyapınız yoksa ve soru soramıyorsanız dünyanın bütün bilgileri parmaklarınızın ucunda olsa neye yarar?

Enformasyonun seller gibi bastırdığı “dijital tufan” döneminin en yaygın cehalet krizine dönüşmesi bunu kanıtlamıyor mu?

Dumanlı dünya

Bir hikaye ile bitirelim:

Bundan yarım asır kadar önce, bir devlet büyüğümüzü Amerika ziyareti sırasında o dönemin en büyük bilgisayarına götürmüşler. Bilgisayar dediysem kocaman bir bina. “Efendim, buyurun bir şey sorun,” demişler.

Her şeyi bilen bizimki düşünmüş taşınmış, soracak bir şey bulamamış, yanlış bir şey söyleyip mahcup duruma düşmekten korkmuş, en sonunda: “Ne var ne yok?” demiş.

Bunu duyunca tüm sistemler karışmış. Makinenin çeşitli yerlerinden garip sesler ve dumanlar çıkmaya başlamış!

Şu anda ülkemizin ve dünyanın durumu gibi…

2025’e hoş geldiniz. “Ne var ne yok?” dostlar…


haluksahin.net'ten alınmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

2025’te laboratuvardayız hem de kobay olarak!

Hani diyorum, bizim laborantlar hazır karmaşık Suriye deneyi başarıyla sonuçlanmış ve dünyanın ülkeye bakışı değişmişken vurdukları iğneleri de değiştirseler

Genç erkekler “I-ıhh” derse kıyamet mi kopar?

Roman, istediğiniz yönde istediğiniz hızda koşabileceğiniz uçsuz bucaksız bir özgürlük çayırıdır. Orada her şey olabilir, yeter ki okuru inandırabilin. Eminim vakti gelince daha çok sayıda genç erkek de bunu keşfedecektir

Suriye kırılması: Kimler kazandı, kimler kaybetti? Ya Türkiye?

5 milyon dolayında göçmen ve sığınmacının hatırını ve yorgunluğunu da unutamayız...

"
"