25 Şubat 2025

Kazanan kaybediyor, acı acı gülümsüyorum

Şu üç günlük hayatta kazanmak her şey değildir, bazen kazanan kaybeder! Büyük kaybeder

Son zamanlarda şu hikâyeyi sık sık hatırlıyorum:

Amerika’da siyahlara oy hakkı tanındıktan sonra ırkçı Güney eyaletlerinden birinde seçim günü siyah derili bir seçmen sandık başına gitmiş.

“Nüfus kağıdı?” demiş sandık başkanı. 

Uzatmış. 

İkamet senedi, onu da vermiş.

Evinin tapusu. O da hazırmış.

O günedek ödediği vergilerin makbuzları.

Buyurun burada.

Öğrenim belgeleri., diplomalar. Alesta.

Başka?

“Son bir şart var demiş” sandık başkanı. “Şu kağıttaki cümleyi okuyun, oy kullanabilirsiniz.”

Adam kağıda bakmış, Çince bir cümle. Acı acı gülümsemiş

“Ne yazıyor?” diye sormuş sandık başkanı

“Bu seçimde de siyahlar oy kullanamayacak yazıyor.”

İmamoğlu’nun Çincesi

Cumhurbaşkanı aday adayı olan Ekrem İmamoğlu’na yapılanlar bu türden acı acı gülünecek bir olay değil midir?  Soruşturma üstüne soruşturma… Belli ki sonunda ona da Çince bir metin uzatacaklar ve “Oku bakalım!” diyecekler.

Başta geçmişten örnek verdim ama bu gibi olaylar son zamanlarda dışarda da sık sık yaşanıyor.

Örneğin Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna Başkanı Zelensky’e yaptıkları da beni acı acı gülümsetenler arasında.

Ne diyor Trump?  “Seni Putin’e yem etmemi istemiyorsan şu şu şartları yerine getir, bir de en değerli madenlerini bana vereceksin!”

“Nasıl olur, benim onlara ihtiyacım var!”

“Orası beni ilgilendirmez, ben Amerika’yı yeniden büyük yapacağım!”

“Etme eyleme… Bu bir şantaj!”

Nafile. Sonunda Trump adamın eline Çince bir kâğıt tutuşturur. Madenler Amerika’nın olur.

Ya Netanyahu’nun Filistin halkına yaptıkları?

Orada acı acı gülümsemenin gözyaşlarıyla karışık olduğunu itiraf ederim.  Adam gariban Filistin halkını öz vatanından atmak için şart üstüne şart koşuyor. Gazze bitti? Şimdi Batı Şeria’ya saldırıyor.  Aslında üzerinde “sizi burada istemiyorum” yazan Çince yazı hep elinde. Trump amcası ver deyince verecek…

Bir de bizde arkası gelmeyen şu belediyelere kayyım atamaları var.  Aday adayı resmi koşulların hepsini karşılıyor, ona “temizsin buyur gir seçime deniyor; üç ay sonra eline Çince yazının bir benzeri tutuşturuluyor. Uygun değilsin!

Acı acı gülümsemek bile istemiyor insan.

Hukuk ve hakkaniyet

Yarım asır kadar önce İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk Felsefesi derslerinde, hayvanlarda da tek tük rastlansa da hakkaniyet duygusunun insani bir duyarlık olduğu öğretilmişti.  Bu duygu örgütlenip kurumsallaşınca, toplumsal hayat için vazgeçilmez olan hukuk ve adalet ortaya çıkıyordu. O duyarlık olmayınca hukuk guguklaşıyor, haksızlıklara engel olacağına onların silahına dönüşüyordu.

Hukuk, ancak hakkaniyete uygunsa kamu vicdanını tatmin eder. 

Diyelim, Tayyip Erdoğan Anayasa uyarınca seçime giremeyeceğine göre bir başka aday gösterildi. Anketlere göre seçimi kazanması kuvvetle muhtemel görünen İmamoğlu saf dışı bırakıldıktan sonra seçime girip “kazanan” kişi kendisini gerçekten kazanmış sayabilir mi?  Hak etmediği makam odasına vicdan huzuru içinde girebilir mi Yoksa içindeki küçük ses ona sık sık gerçeği hatırlatıp durur mu? O zaman yüzü kızarır mı?

Dahası, adının tarihte Trump ve Netanyahu gibi fırsatçılarla yan yana anılmasına gönlü razı olur mu?

Şu üç günlük hayatta kazanmak her şey değildir, bazen kazanan kaybeder! Büyük kaybeder.

Yazarın Diğer Yazıları

Özgürlük tek başına tehlikelidir: Bana eskortunu söyle, sana ne istediğini söyleyeyim!

Musk ve çevresindeki “libertarian”lara göre özgür bir ülkede herkes, ne kadar incitici ve ağır olursa olsun her istediğini söyleyebilmelidir. Mutlak bir hakta sınırlama olamaz. Kimilerine pek özgürlükçü görünen bu sav aslında çürüktür; ilk sorgulamada faşizmin tuzağı olduğu ortaya çıkar

Pembe ekran özlemi: RTÜK Başkanı’nın “maksatlı” yorumu!

“Maksatlı yorum” ne demek? Her yorumun bir maksadı vardır: “Bu konuda sert bir yorum yapayım da tembel iktidar kesin önlemler alsın, insanlar ölmesin” demek elbette maksatlıdır ve yorumcunun görev alanı içindedir

Namık Kemal’den 150 yıl sonra hürriyet yine tehlikede

Heyhat: Biz hürriyet düşmanlarına Namık Kemal kadar yüksek sesle meydan okuyamıyoruz!

"
"