06 Kasım 2024

Trump kazandı, sürpriz yaşanmazsa Ukrayna bölünebilir

Trump “ABD’nin altın çağı” için Ukrayna'yı veya bir bölümünü rahatlıkla feda edebilir, hatta feda edilecekler listesine bizzat Zelenski de girebilir

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski dün ABD başkanlık seçimlerini kazandığı netleşen Trump’ı mecburen kutlarken “ABD ile Ukrayna arasındaki stratejik ilişkileri” ele almak için görüşmeyi sabırsızlıkla beklediğini dile getirdi.

“Mecburen” dedim çünkü Ukrayna yönetiminin adayının Harris olduğu ortadaydı.

İki ülke ilişkileri şimdiye kadar ne kadar “stratejik” idi, bilemem ama asıl mesele, bundan sonra nasıl gelişeceği.

Volodimir Zelenski ve Donald Trump

* * *

Trump’ın bugüne kadar savaşla ve Ukrayna’yla ilgili çeşitli açıklamaları oldu. Mesela:

“Ben bu savaşı 24 saat içinde bitiririm.”

“Ben başkan olarak kalsaydım bu savaş hiç çıkmazdı, Rusya Ukrayna’ya giremezdi.”

Trump, her fırsatta “iyi tanıdığını” söylediği Putin’le sıkı ilişki içinde birçok sorunu çözebileceğinden emin görünüyor.

Ara sıra Rus lideri anladığını ifade eden empati dolu cümleler kuruyor.

Ama bazen de Ukrayna ile birlikte Rusya’ya da baskı yapmaktan, hatta ultimatom vermekten geri durmayacağını savunuyor.

Kiev’e karşı genellikle oldukça mesafeli.

Zelenski’yi defalarca eleştirdi. Hatta birkaç kez, işi onun “ABD’ye her gelişinde (?) 60 milyar doları kapan usta bir tüccar olduğunu” iddia etmeye kadar vardırdı.

* * *

Aslında tüccarlık unvanı Zelenski’den ziyade Trump’a yakışıyor. Ve Trump tipinde bir “tüccar başkan” açısından Donbas’tır, Herson’dur, bu tür bölge ve kentlerin kimin elinde olduğu pek önemli değil gibi. Yeter ki, ABD’ye yük olmasınlar.

Ukrayna ya da onun önemli bir bölümü, Trump’ın zafer konuşmasında vaat ettiği “ABD’nin altın çağı” için gerekirse her an feda edilebilir.

Feda edilebilecekler listesine bizzat Zelenski de girebilir. Eğer ABD desteğini çekerse savaş şartlarında onun lider olarak kalması zorlaşır.

Kaldı ki daha şimdiden Zelenski’nin 2022’de yüzde 90 civarında olan toplumsal desteğinin yüzde 60’ın altına düştüğü yolunda haberler çıkıyor.

Eski Ukrayna Başkanı Poroşenko, Zelenski’nin eski danışmanı Arestoviç gibi “Ukrayna başkanlık yarışı” için saha kenarında ısınma turlarına başlayan adaylar var. Tabii ki eski Başkomutan, bugünkü Londra Büyükelçisi Zalujni’yi de unutmayalım.

* * *

Buraya kadar pek çok bölge uzmanının ve siyasetçinin de paylaştığı öngörüleri sıraladım. Ama buna bir ek yapmalıyım.

Bazı analistler Harris’in kazanması halinde Amerikan politikasının değişmeyeceğini vurguladıktan sonra Trump’la ilgili olarak da “öngörülemezlik” (ne de olsa “adam kazandı”, saygısızlık olmasın diye “dengesizlik” demiyorum) faktörünün altını çiziyordu.

Seçim sonuçlarının ardından muhtemelen Putin’in gülümsemesinin bir kenarına sinmiş olan “yine de Trump’ın sağı solu belli olmaz” kuşkusundan bahsediyorum.

Bakarsın Rusya’ya karşı sert önlem ve yaptırımlara, hatta tehditlere başvurabilir.

ABD’nin “uluslararası fiyakası” bozulmasın diye Moskova’yı eleştirirken kantarın topuzunu kaçırabilir.

Kimilerine göre ise yeni dönemde Washinton’un petrol fiyatlarının düşmesine yol açması bile Rusya’nın Ukrayna’daki savaşa devam etmesini zorlaştırabilir.

Vladimir Putin ve Donald Trump

* * * 

İngiltere’deki Keele Üniversitesi’nin verilerine göre, ABD 24 Ocak 2022’den 31 Ağustos 2024’e kadar Ukrayna’nın askerî ihtiyaçları için 56,8 milyar dolar harcadı. Bu dönemde Almanya ve İngiltere’nin benzeri harcamaları 10,6 milyar Euro ve 9,4 milyar Euro oldu.

Bu veriler tüm ekonomik ve askerî yardım tablosunu ortaya koymuyorsa da, Ukrayna’nın savaşa devamının büyük ölçüde Amerikan desteğine dayandığını sergiliyor.

Dolayısıyla bundan sonraki gidişi belirleyecek en önemli etkenlerden biri, hâlâ Rusya’nın tavrı ve imkânları ise diğeri de yeni Amerikan yönetiminin kararları olacaktır.

Seçim kampanyası sırasında Trump'ın başkan yardımcısı adayı Vance tarafından açıklanan barış planına göre Ukrayna’nın ikiye bölünmesi öngörülüyor(du): Rusya'nın şu anda elinde tuttuğu Ukrayna toprakları ve “NATO'nun parçası olmama yükümlülüğünü üstlenen” tarafsız bir Ukrayna.

Trump bir sürpriz yapmaz da böyle bir yoldan ilerlerse 2025 yılı içinde Ukrayna ikiye bölünebilir.

Ya da topraklarının önemli bölümünü “uluslararası topluluğun da şartlı desteği” ile Rusya’ya teslim edip elinde kalanlarla küçülerek ateşkes anlaşmasına imza atar.

Ve silahlar susar.

Ta ki ilerde bir gün ya Ukrayna ya da Rusya tarafından yeniden savaşa başlanarak “hesabın tamamlanması” planının yürürlüğe konacağı zamana kadar.

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

Erdoğan’a saygıda kusur etmeyen ünlü Rus rejisör Pamuk’a ateş püskürdü

Bazı kültür insanları yazdığı, yönettiği, rol aldığı eserlerde eşsiz kahramanlık öykülerini yansıtsa da gerçek hayatta bunların çok uzağına düşebiliyor

Erdoğan, İmamoğlu, Yavaş, Commodus, Maksimus…

Mertlik Türk olmanın genetik bir sonucu değil. Ve tarihimiz sayısız entrika, tuzak ve kalleşlikle dolu

"
"