15 Şubat 2025

Eski sevgilinizle didişmeye devam ediyorsanız eğer…

“Eski sevgiliyi gömme etkinliği” diye bir gece düzenlemişler, gülen de olmuş bu "cenaze töreni"nde ağlayan da

Bir arkadaşımdan beklemediğim bir teklif geldi geçen hafta.

“Çok ilginç bir gece olacak 13 Şubat’ta. Gel birlikte gidelim.”

WhatsApp’tan gecenin duyurusunu-reklamını iletti.

Bir baktım… Aman Tanrım!

“Eski sevgiliyi gömme günü etkinliği…”

Ne kadar iddialı!

Tamam, şakayla karışık koymuşlar bu ismi ama saatli bombanın tiktaklarını daha bu duyuruyu gördüğünde duyulabiliyordun.

Merak ettim etmesine ancak birçok kalabalık etkinlik gibi buna da gitmek istemedim.

Ayrıca ben kendi “gömme etkinliklerimi” itinayla, büyük bir sessizlik içinde ve tek başıma düzenlerim.

Başkalarının törenlerine ise zorunlu olmadıkça katılmam.

* * *

Dün konuştuk arkadaşımla. Gitmiş ve epeyce eğlenmiş.

Gerçi ben anlattıklarının hepsini keyifli bulmadım. Ama “eski sevgili” deyince tek bir duygu olmayacağı aşikâr…

İlginç fotoğraflar iletti geceden.

Bir tanesinde gecenin adına uygun sloganlar ve pankartlar vardı:

“Sen artık başkasının problemisin!”

“Fenerbahçe gibisin, hiç mutlu etmiyorsun.”

“Aşkın mapushane, bense artık özgür!”

Arkadaşım bunları gülerek anlatıyor ama beni rahatsız eden bir şey var, tam çözemediğim.

“Bir ara helva dağıtıldı” diyor, “biten ilişkilerin anısına keyifle yedik.”

Bir de çarkıfelek düzenlemişler. Oynayan genç kıza “Instagram’da eski sevgiliyi blokla” çıkmış. Kız görevi yerine getirmek üzere harekete geçtiğinde görmüş ki, karşı taraf onu çoktan engellemiş.

“Bir kenara çekildi ve gözlerinden yaşlar süzüldü” diyor arkadaşım.

Gitmediğim etkinliğin tanımadığım bu katılımcısı için üzüldüm.

“Eski sevgiliyi gömme günü” mü olurmuş zaten!

Neyse…

Bir de konuyla ilgili şarkılar söyleyenler olmuş. Mesela, dört erkek çıkıp “Haydi güzelim, şeker ezelim / Bu sene de bekar gezelim” diye söyleyip oynayarak herkesi güldürmüş.

Sormadım ama gecenin şarkısı Murathan Mungan’ın sözleriyle can bulan “Maskeli Balo” olmalıydı herhalde.

“Yaredir sinede eski sevgili / Ne yapsan kolay unutulmaz / Ağlama geçmişe yaşadık bitti / Anılar bizi yalnız bırakmaz / Yalnızız yine de.”

Mesele, işte tam da bu şarkıdaki/şiirdeki hüzün ve gerçeğin kabullenilişi (“Yaktım gemilerimi / Dönüş yok artık geri”) bir yandan, diğer yandan da eski sevgiliye verilen değer…

İşte onun için “Eski sevgiliyi gömme günü” falan olmaz. Hem de “aleni bir tören” ile asla…

Anılar sessizlik ister. Ve yalnızlık…

Tek değilsen bile az kişi olman lazım…

* * *

Baktım da bu yıl çok fazla dişe (yüreğe) dokunur 14 Şubat yazısı göremedim.

Bırakın şimdi bana “bu ekonomik kriz ve bunca siyasi sorun arasında aşkın ve 14 Şubat’ın sırası mı?” falan demeyi.

Kapitalizmin hediye almayı körükleyen oyunlarını da anlatmayın.

Hatta çok gerilere gidip Roma’da 3. Yüzyıl’da hain İmparator Claudius’un zavallı Aziz Valentinus’u öldürtmesinden hiç bahsetmeyin.

Yaşadıysanız – ki yaşamışsınızdır mutlaka – siz de bu önemli günün fark edilmeyen mahzun gölgesinde kalan eski sevgilinizi/sevgililerinizi hatırlamayı deneyin.

Bu arada kendi içinizde eski sevgilinizle hâlâ didişmeye devam ediyorsanız eğer, faturayı anlamamış, ödeyememişsiniz demektir.

Bırakın hırçınlığı. Yenilgiyse de kabullenin artık.

Saygıyla, sevgiyle hatırlayın onları.

Bizi hatalarımızla seven, bazen değiştirmeye çalışan, çoğu kez bu hatalara yenilerini eklememize aracılık eden, birlikte olmaktan heyecan duyduğumuz, bize kendimizi daha iyi tanıtan, kapris yaptığımız, kaprisini çektiğimiz, kıskandığımız, bizi kıskanan, kavga ettiğimiz, özlediğimiz, kendisine döndüğümüz, bize tekrar kucak açan veya artık kabul etmeyen, isteyerek veya istemeden geride bıraktığımız eski sevgililerimizi...

Yazı burada bitti aslında…

Ne var ki daha önce de burada kullandığım sararmış bir mektup var hafızamda.

Uzun yıllar önce “uygarca” (!) ayrılıp kendisiyle “arkadaş” (!) kaldığımız zeki ve şakacı bir kadının bana gönderdiği ve yaşı geçmiş bütün bekârlara yönelik iğneli, hatta çuvaldızlı bir anonim “sevgililer günü kutlaması” (!) mektubunu bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum.

* * *

Bekâr Erkeğin Bir Günü

Gazı açıp tavayı koyacaksın. 

İki adet yumurta alacaksın. 

Birini yere düşüreceksin. 

Pencerenin önüne gidip bir sigara tellendirerek gençliğini hatırlayacaksın. 

Bu arada ekmek almayı unuttuğunu fark edeceksin. 

Bunları düşünmeyi bırakıp tavaya uzanacaksın. 

Elin yanacak. 

Küfür edeceksin. 

Son yumurtayı bir kenara bırakıp makarna paketine sarılacaksın. 

Sonra yumurtalı döşemeyi temizlemeye kalkıp bir bez arayacaksın. 

Bez bulamayınca gazete kullanmaya karar vereceksin. 

Kullanmak istediğin gazetedeki bir kadın fotoğrafına takılacak gözün. 

Evlenmek istediğini söyleyen bu güzel kadınla ilgili yazılanları son satırına kadar okurken heyecanlanacaksın.

Sonra gazetenin geçen yıldan kalma olduğunu görüp sinirleneceksin. 

Odaya geçip bir süre düşündükten sonra uzatmalı sevgilinin telefonunu çevireceksin. 

Tam onu bir restorana davet etmeye hazırlanırken kendi kendine “değer mi?” diye sorup vazgeçeceksin. 

Ekmek almak için bakkala gideceksin. 

Dönerken yolda köpeğiyle gezen güzel bir sarışına rastlayacaksın. 

Köpeğin hoşuna gideceksin. 

Sarışının hoşuna gitmeyeceksin. 

Sıkıntını dağıtmak için sinemaya gireceksin. 

Filmin ortasında makarnayı ateşte unuttuğunu düşünerek telaşla eve döneceksin. 

Ocağı yakmadığını göreceksin. 

Yemek tarifi kitabının yardımıyla başarısız bir deney daha yapacaksın. 

Bu arada camları temizlemek gerektiğini düşüneceksin. 

Sonra tatil günlerinin geçmek bilmediğini tekrarlayacaksın kendine. 

Kızının doğum günü olduğu aklına gelecek, telefona sarılacaksın. 

Doğum gününün bir ay önce olduğunu hatırlayıp duracaksın. 

Televizyonu açacaksın. 

Boş gözlerle bakarak ekrandakinin film mi, haber mi, reklam mı olduğunu anlamaya çalışacaksın.  

“Televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız” yazısını görünce bu çabandan vazgeçeceksin.  Acıktığını hatırlayacaksın.  

Hâlâ hislerinin seni uyardığı üzerine keyifle felsefe yapmayı deneyeceksin.  

Keyif alamayacaksın.

Işığı kapatacaksın.  

Yatağa gireceksin.  

Soyunmadığını fark edeceksin.  

Bir haftadır aynı giysilerle dolaştığın aklına gelecek.  

İlk aşkın canlanacak gözünde.  

Ama yüzünü tam çıkaramayacaksın. 

Küçükken ne olmak istediğini hatırlayacaksın. 

Doğum gününün yaklaştığını düşüneceksin. 

“Erkekler ağlamaz” sözü yankılanacak kulaklarında...

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Meğer Trump’ın bir Ukrayna planı yokmuş

ABD-Rusya görüşmeleri hızla ilerliyor, oldu bittiyle karşılaşmaktan çekinen Ukrayna yönetimi ise kaygılı

Rusların Türkiye’den ayrılma nedeni artık farklı

2022'de Rusya'dan ayrılan yüz binlerce insanın ilk adreslerinden biri Türkiye idi. Şimdi ülkemizdeki Rusların sayısı giderek azalıyor

Yağcılığınızı ölçülü yapın, aşırıya kaçarak liderinizi gömmeyin!

Putin'e övgüler yağdıran Dugin hızını alamadı ve "ölünce onu Lenin'in Mozolesi'ne koyalım" deyiverdi

"
"