Rusya dört Ukrayna bölgesini işgal ve ilhak etti. Ama her iki taraftan da on binlerce ölü, yaralı ve korkunç bir yıkım olduğu ortada.
"Önceden hesaplanamayan" güçlü uluslararası tepki, BM'de çok büyük farkla geçen kınama kararları, ekonomik yaptırımlar, birkaç Ukrayna kentinde katliam, işkence ve tecavüz iddiaları, tartışmalı ve Rusya'nın prestijini zayıflatan çok sayıda konu…
Çin ve Hindistan gibi Kremlin açısından özel önem taşıyan "dost" devletlerin hoşnutsuzluğu…
Dört bölgedeki hızlı referandumların dünya arenasında, hatta en yakın komşularda bile kabul görmemesi, önceden "asla olmayacak" denilen seferberliğin zorunlu olarak gündeme gelmesi, ayrıca oldukça beceriksiz biçimde organize edilmesi, bazı Rusya bölgelerinde yavaş yavaş protesto kıvılcımlarının çıkarak yayılması…
Şu sıralara kadar enerji fiyatlarının yükselmesiyle idare edilen (hatta zaman zaman övünülen) mali durumda giderek sıkıntılı gelişmelerin artması ve kış şartlarında (AB'nin Rus petrolünden ve gazından önemli ölçüde vazgeçmesinin de etkisiyle) ortaya çıkabilecek ekonomik kriz ihtimali…
Rusya halkının önemli bölümünün Kremlin'e büyük destek vermesine karşın, son haftalarda (en çok da seferberlik kararı sonrasında) reytinglerin düşme eğilimi göstermesi…
Çok yavaş da olsa yönetici elitler arasında, özellikle de "siloviki" denilen haber alma, ordu ve diğer (genelikle şahin) kanatların sözcüleri arasında gerilimin yükselmesi, iç kavgaların büyüme eğilimi…
Ordunun beklenmedik kadar fazla başarısızlıkla karşılaşması, teknoloji ve savaş taktikleri bakımından geri kalmışlığı, son dönemde belirgin olarak yorulması…
Bu ve başka nedenler Putin'i artık savaşı bitirmeye veya - bitirmek değilse bile - ara vermeye zorluyor. Barış anlaşması imzalamak değilse bile ateşkesi sağlamak artık Moskova açısından ciddi bir ihtiyaç haline gelmiş durumda.
* * *
Ne var ki Rusya'nın geleneksel özellikleri, "büyük devlet" imajı ve alışkanlıkları, uluslararası siyaseti ve ilişkileri güç üzerinden dizayn etme geleneği, muhataplarına "Haydi, artık masaya oturalım" demeyi neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Putin masaya "karizmayı çizdirmeden" oturmak istiyor. 2021 yazından bu yana "artık Rusya'dan ayrı bir ülke ve halk olarak tanımadığı" Ukrayna'nın yönetimi ile değil, Batı'yla görüşmeyi amaçlıyor. Daha net konuşursak, masaya oturduğunda karşısında ABD Başkanı Biden olsun istiyor.
Bu tablo ne Washington'ın ne de öteki Batılı başkentlerin hoşuna gidiyor.
Kimilerine göre "haydut devlet" olarak görülme aşamasındaki (13 Ekim'de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından "terörist devlet" ilan edilen) Rusya, artık uluslararası görüşmelerde masada oturmamalı, otursa bile Biden-Putin gibi üst düzey bir platforma izin vermemeli…
Ama diğer taraftan savaşın durdurulması, herkesin gündeminde olan bir konu.
Nasıl olacak?
Ne zaman ve ne şekilde nokta konulacak savaşa ya da en azından ateşkese gidilecek?
Uzun süredir 15-16 Kasım'da Endonezya'da düzenlenecek olan G-20 zirvesinin bu açıdan önemli bir aşamaya sahne olabileceği beklentisi kulislerde dile getiriliyordu. Ama zaman azaldı ve bu ihtimalin gerçekleşmesi hiç kolay değil.
Batı/Ukrayna ile Rusya arasında etkili bir arabulucu bulmak da zor (Çeşitli konularda Rusya ile Ukrayna arasında bu rolü oynayan Türkiye, masanın yüksekliği arttıkça yetersiz kalıyor).
Bir sürpriz olur mu?
Söz gelimi, dünyanın en büyük iki gücü olan ABD ve Çin'in ortak bir inisiyatifi gündeme gelebilir mi?
Bilemiyoruz.
Üstelik Moskova "Elimi silahtan çekerim ama ele geçirdiğim Ukrayna topraklarını iade etmeyi düşünmem ve bunu kimseyle tartışmam" diyor.
Kiev altta kalır mı! "Sadece son aylarda kaybedilen dört bölgeyi değil, Rusya'nın 2014'te işgal ettiği Kırım'ı da geri istiyoruz" diyor. Dahası "Putin'le asla görüşmeyeceğiz, görüşme ancak bir sonraki Rus liderle mümkün olabilir" diye yasa çıkarıyor.
Zor. Çok zor…
* * *
Rusya açmazda.
Rusya bunalıyor.
Rusya giderek daha fazla sıkıntı çekiyor.
Kimsenin kendisinin panik içine girdiğini düşünmemesi için "güçlü nükleer devlet", hatta "eski Sovyet coğrafyasında kader belirleyici faktör" olarak karizmayı korumaya çalışarak bir dizi adım atıyor.
"Bakın yoksa nükleer bomba kullanırım" diyor.
"Bakın yoksa Odessa'ya ve başka Ukrayna şehirlerine de girerim" diyor.
"Bakın yoksa Ukrayna'yı elektriksiz, susuz, kanalizasyonsuz bırakıp halkını perişan ederim" diyor.
"Bakın Ukrayna ‘kirli bomba' patlatacak" diyor.
"Bakın Kiev ve Batı, Rusya'yı tehlikeli virüs taşıyan sivrisineklerle vuracak" diyor (bu cümleyi yazarken gülmemeye çalıştım).
"Bakın Avrupa'ya ne petrol veririm ne de gaz, verirsem de Türkiye üzerinden kendi şartlarımda satarım" diyor (hem de AB ülkelerinin Rus enerji kaynaklarından önemli ölçüde vazgeçtiği şartlarda söylüyor bunu).
"Bakın tahıl koridoru anlaşmasından çıkarım/çıktım; dünya açlıktan kırılacak" diyor ama sonra anlaşmaya geri dönüyor.
"Bakın" ile başlayan bu ve başka bütün cümlelerin devamında kafasında - bir türlü yüksek sesle dile getiremediği - aynı ışık yanıp sönüyor:
"Haydi, artık anlayın beni!
Anlaşma masasına oturmam kolay değil ama oturmam lazım. Bütün bu tehditlerim sizi o masaya oturtabilmek için.
Duyun beni!"
Hakan Aksay kimdir?
Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.
Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.
Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da ‘3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.
2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.
|