15 Nisan 2023

Kemal Bey'e iki şans vermek

Kemal Bey "Cumhurbaşkanı olarak beni rahatlıkla eleştirebileceksiniz" dedi. Bu önemli bir söz. Türkiye’nin demokratikleşebilmesi biraz da buna bağlı. Bu olmadan olmuyor, balık baştan kokuyor

Evet, Kemal Kılıçdaroğlu'na bir şans değil, iki şans vermekten söz edeceğim.

Birincisi ortada: Seçimlerde onu desteklemek.

Ve bunu yaparken geçmişin kıvılcımlarına benzin dökmemek.

Kılıçdaroğlu CHP'nin başına geçtiği 2010 yılından itibaren ne yaptı, nasıl yaptı, ne yapmadı… Bunlar geride kaldı artık.

Kemal Bey'in CHP'yi dönüştürme çabası, ünlü Adalet Yürüyüşü, 2019 yerel seçimlerdeki başarısı, Millet İttifakı'nın kurulması ve güçlendirilmesindeki öngörüsü ve sabrı, SADAT'ın önünde yaptığı açıklamasından deprem bölgesindeki cesur çıkışına kadar bir dizi örnek tavrı…

Ve onun dışında kalan siyasi liderlik kariyeri…

Bize hata, eksik, yavaş, pasif gelen bir sürü kararı ve davranışı…

Hepsi geride kaldı şimdi.

Seçim sürecindeki tartışmalar, cumhurbaşkanı adayı kim olursa ne olur öngörüleri, zamanlamaya ilişkin farklı yaklaşımlar, üslupla ilgili eleştiriler…

Hepsi ama hepsi dünde kaldı.

Milletvekili adaylarının belirlenmesindeki tercihler…

Bitti, birçok insanın itirazlarına neden olmuştur muhtemelen ama o da artık dünde kaldı, geçmiş oldu.

Şu anda önümüzde tek bir tarih var: 14 Mayıs 2023.

Dün öyle ya da böyle düşündüğümüz ve hissettiğimiz her şey geçmişte kaldı.

Bugün, bugünümüz şu soluk aldığımız andan başlayarak 14 Mayıs'a kadar geçecek süredir artık.

Yarın ise, yarınlarımız ise 14 Mayıs veya belki 28 Mayıs'tan (umarım ve dilerim 14'ünden) sonrası olacak.

Seçimler kaybedilirse hayat bitmeyecek ama karanlık sürecek ve muhtemelen ülkemiz daha zor soluk alacak.

21 yıllık iktidar daha ne kadar uzayabilir, bunu düşünmek bile zor. Kaybedilen seçimlerden sonraki her yıl ya da ay veya hafta değil, her bir gün çok fazla uzayacak, çok daha ağırlaşacak.

Onun için bu seçimler kazanılmalı.

Kemal Bey Cumhurbaşkanı olmalı.

Aması fakatı, lamı cimi yok.

Kemal Kılıçdaroğlu'na bu şansı vermeliyiz. Ona vereceğimiz bu şans, aynı zamanda kendimize, geleceğimize vereceğimiz şanstır.

Bu biiiir…

 

'Dürüst, namuslu, sakin, sinirlenmeyen, atarlanmayan bir lider' 

Yazının buraya kadar okuduğunuz bölümüne bazılarınızın destek verdiğini, bazılarının kızdığını, en azından biraz dişlerini gıcırdatarak okuduğunu düşünüyorum.

"Ne bu kardeşim! Artık hiçbir şeyi eleştirmeyecek miyiz?"

"İktidara gıkımızı çıkaramadığımız şartlara karşı çıkarken benzer bir başka düzeni kurmaya mı çalışıyoruz?"

Hayır, bin defa hayır!

Sadece bugüne dek muhaliflerin kendi arasında (hatta bazen her birinin "kendi içinde") - taşıdığı tüm öneme karşın sonuçta "ikincil" olan - bir konuya takılıp kaldığını, onu tartışarak ve öne çıkararak nice fırsatlar kaçırdığını çok iyi biliyoruz.

Bir kez daha aynı hataya düşülmesin istiyoruz.

Hepsi o kadar.

Daha fazlası değil.

İktidar değişirse, yeni yöneticiler, yeni Cumhurbaşkanı koltuğuna oturduktan sonra bambaşka bir dönem başlayacak.

Evet, kimse bir anda mucizeler beklemiyor.

Evet, sabretmemiz, beklememiz, hoş görmemiz gereken şeyler o zaman da olacaktır.

Ama susmayacağız.

Eleştirinin, ülke iktidarına yan bakmanın, farklı düşünülen bir konuda tweet atmanın ağır bedellerinin olduğu dönem kapanmalı artık.

Siyasi baskılar tarihe karışmalı.

Devletin, partilerin, toplumsal örgütlerin, tüm kurumların demokratikleşmesi sağlanmalı.

Bu mümkün mü?

Ağız dolusu bir "evet" demeyi çok isterdim.

Ne var ki "mümkün ama zor" demeyi tercih ederim.

Ülkemizin tarihi, bizdeki siyasetin gelenekleri pek demokratik sayılmaz.

İktidar koltuğuna oturmasından önce ve sonra farklı tavırlar sergileyen çok insan oldu.

Kemal Bey de değişir mi?

Yoksa verdiği sözleri yerine getirir mi?

Umudumuz var.

Çünkü onun farklı bir insan ve lider olduğunu görüyoruz.

Sadece siyasi demeç verirken ya da mitingde konuşurken değil, eş dost arasında ve evinde de demokrat ve kibar bir kişi olduğu izlenimine sahibiz.

Üstelik adı hiçbir kirli işe karışmamış bir siyasetçi.

İyi Parti lideri Akşener dün Bolu'da yaptığı konuşmada şöyle diyordu:

"Hiçbir harama el uzatmamış, dürüst, namuslu, sakin, sinirlenmeyen, iki de bir atarlanmayan Sayın Kılıçdaroğlu'na oy istiyorum."

Bu özellikler önemlidir. Dahası tam da şu dönemde çok gereklidir.

Bu sözünü unutmayacağız Kemal Bey

Geçen gün Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, Twitter hesabında yeni seçim kampanyası videosunu paylaştı.

İlginç bir videoydu bu.

Özellikle de biz gazeteciler açısından.

Kılıçdaroğlu "Sana söz" sloganıyla başlattığı seçim kampanyasında bu kez "Cumhurbaşkanı olarak beni rahatlıkla eleştirebileceksiniz" diyordu.

"Beni rahatlıkla eleştirebileceksiniz. O, bugüne dek 200 bin kişiye soruşturma açtırdı. En acısı, yalnızca 2021 yılında 305 çocuğu dava etti. Ben asla bunları yapmayacağım" notunu düşerek.

Devamla şunu vurguluyordu:

"Sana söz. Millet İttifakı iktidarında beni özgürce ve korkmadan eleştirebileceksin. Eleştirdiğin için asla ve asla başına bir iş gelmeyecek."

Bu sözü bir kenara yazmamız gerek.

Çünkü Türkiye'nin demokratikleşebilmesi biraz da buna bağlı.

Bu olmadan olmuyor. Balık baştan kokuyor.

Kemal Bey'i destekleyerek kendimize, ülkemizin geleceğine şans verdiğimizi dile getirmiştik.

Seçimleri kazanması ve iktidara getirilmesi, ona verilecek birinci şans idi.

İkinci şans ise kendi ağzından duyduğumuz "Cumhurbaşkanı olarak beni rahatlıkla eleştirebileceksiniz" sözünün yerine getirilmesinde ortaya çıkacak.

Umarım Kemal Bey, bu sözüne sadık kalma şansını da iyi kullanır.

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da ‘3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

Yazarın Diğer Yazıları

Yağcılığınızı ölçülü yapın, aşırıya kaçarak liderinizi gömmeyin!

Putin'e övgüler yağdıran Dugin hızını alamadı ve "ölünce onu Lenin'in Mozolesi'ne koyalım" deyiverdi

Moskova'nın düştüğü gün…

Amerikalılar, gözünü Moskova'nın tam göbeğindeki Puşkin Meydanı'na dikmiş, illa orada bir McDonald's şubesi açmak istiyordu

Gerekli kelimeleri duyamamaktan, bulamamaktan dolayı yorgunuz

Dostluklardan, kitaplardan, filmlerden, şarkılardan biriktirdiğimiz o kelimeler, bir yerlerde bizim ilgi göstermemizi bekliyor

"
"