Biliyorsunuz ülkemizin enerji ithalatında yüklü bir faturası var. Doğalgaz ve petrol ihtiyacımızın çok büyük bir bölümünü dışarıdan alıyoruz. Bu da dış ticaret açığımızı ve dolayısıyla cari açığımızı büyüten bir faktör.
Pekiyi, Türkiye petrol ve doğalgazda kendi kendine yetebilen bir ülke olsaydı, bu görünüm nasıl değişirdi?
Türkiye 2008 yılında 48.28 milyar dolar değerinde petrol ve doğalgaz ithal etti ve yaklaşık 70 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Yani bunları ithal etmeseydik, dış ticaret açığımız 21.66 milyar dolara inecekti.
Aynı durum 2009’da da geçerli. Geçen yıl verdiğimiz 38.61 milyar dolar dış ticaret açığı, enerji ithalatı hariç tutulduğunda 8.72 milyar dolara düşüyor. Petrol ve doğalgaz ithal etmeseydik, şu anda yüzde 72.56 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 92’ye yükselecekti.
Bunlar kendimizi avutmamız için söylenen şeyler değil.
Biliyorsunuz, bütçemiz de uzun yıllardır açık veriyor. Ancak bu alanda kullandığımız ‘faiz dışı fazla’ gibi bir hesaplama var. Faiz dışı fazla, bütçede hiç faiz gideri olmasaydı, gelir-gider dengesinin ne olacağını gösterirken; bütçenin faiz dışı fazla vermesi, borç yükünün hafifleyeceğine işaret ediyor.
Benzer bir tanımı, dış ticarete de uygulamak mümkün. Böylece, Türkiye’nin kendi topraklarında ve denizlerinde petrol ve doğalgaz arama, alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi (rüzgâr ve deniz) yönündeki çabaların başarıya ulaşması durumunda sonucunun ne kadar önemli olacağını görebiliriz. Ayrıca, enerji ithalatının ekonomi üzerinde yarattığı yükü bir parça da olsa hafifletmek için, tasarruflu kullanıma ağırlık vermek gerekiyor.
2010 ve sonrasında emtia fiyatlarında beklenen artışın gerçekleşmesi durumunda, bunun anlamı daha da belirginleşecektir.