TÜİK tarafından açıklanan son verilere göre Ocak-Eylül dönemi ihracatımız yüzde 30,5 azalışla 73,1 milyar olarak gerçekleşmişti. Bu ay başında açıklanan TİM verileri ile Ekim ayında kesinleşmemiş ihracatın 9,95 milyar düzeyinde gerçekleşmesi yüzleri biraz da olsa güldürdü ve Ocak-Ekim ihracatı bununla birlikte 83 milyar dolara ulaştı. Ama gelin biz, kesinleşmiş ve resmi verileri kullanarak ihracata farklı bir açıdan yaklaşalım.
2009 Ocak-Eylül döneminde ihracatımızdaki gerileme yüzde 30,5.
Neye göre? Amerikan dolarına göre.
Daha önce de dile getirmeye çalıştığım gibi dolar cinsinden ihracatın değişimini analiz etmek bize her zaman doğru cevapları vermiyor. Çünkü doların değerinde son yıllarda önemli değişimler oluyor. Özellikle 2005-2008 döneminde doların birçok para birimine karşı değer kaybettiği bir dönemden geçtik. Bu dönemde dünyada sadece mali piyasalarda değil, birleşme ve satınalmalar ile dış ticarette de rekorların kırıldığını gördük. Ama bu rekorların hepsi ABD doları cinsinden ifade edilen büyüklüklerle kırılan rekorlardı. Yani değer kaybeden bir para birimi ile…
Türkiye’nin ihracatı da bu dönemde önemli bir ivme yakaladı. 2007 yılında 107 milyar dolar olan ihracat, doların değer kaybı rekoru kırdığı 2008 yılında yüzde 23 artışla 132 milyar dolara yükseldi. O zaman herkes bundan memnun olduğu için, kimse ihracatın euro bazında, TL bazında ya da miktar bazında, aslında yüzde 23 değil, daha az yükseldiğini söylemiyordu.
Doğru; ülkemizin ihracatında önemli bir atılım gerçekleşti ve yıllar önce çok uzak görülen hedeflere ulaşıldı fakat, bu yükselişin bir kısmı doların değer kaybından kaynaklandı. Dolar değer kaybettiği için metal demir-çelik, kimyasallar, makine teçhizat fiyatları yükseldi ve bu da ihracat rakamlarını yukarı taşıdı.
Eksik anlatmış olmayayım; bu sadece bize has bir durum değil, hemen her ülke için aynı şeyi söylemek mümkün. Yani geçen yıl 16 trilyon doları aşan dünya ihracatında son yıllarda görülen yükselişin bir kısmı doları değer kaybından kaynaklanıyor. Türkiye’de bundan nasibini aldı ve yapılan çalışmaların yanında ‘dolar etkisi’yle de ihracat artışı gerçekleşti.
Krizin küreselleşmesi ile birlikte piyasalarda talep artışı nedeniyle değer kazanan dolar, başta petrol, metal ve gıda fiyatlarında önemli düşüşlere neden oldu. Öyle ki, sadece petrol fiyatı 5 ay içinde yüzde 75 değer kaybetti. Bu değişim, dış ticaret verileri üzerinde yanıltıcı değişikliklere neden oldu. Çok ilginçtir, bazı ürünlerin ihracatında miktar bazında artış olmasına rağmen bu ürünlerin dolar bazında ihracat değerinde önemli gerilemeler var.
Bugün dolar bazında yüzde 30,5 gerileyen ihracatımız, TL, euro ve miktar bazında daha iyi bir performans gösteriyor. Genel anlamda bir gerileme var fakat dolar bazlı ölçüm bunu gerçekte olduğundan daha büyük gösteriyor. Çünkü, bu yıl dolar dünya paralarına göre geçen yıl olduğundan daha güçlü bir para ve mal fiyatları geçen yıl olduğundan daha düşük.
Size çok ilginç bir örnek verebilirim. Bu yıl AB ülkelerine yaptığımız içecek, tütün, meyve ve çiçek ihracatında geçen yıla göre hem miktar hem de euro bazında artış olmasına rağmen, dolar bazında gerileme var. Saydıklarımın çok marjinal ürün grupları olduğunu düşünebilirsiniz ama sorun sattığımız ürünün ne olduğu değil. AB’ye en büyük ihraç kalemlerimizden biri olan örme giyim eşyası ürünlerinin ihracatı, bu yılın ilk 9 ayında geçen yılın aynı dönemine göre dolar bazında yüzde 20, euro bazında yüzde 10,5 gerilemiş. Oysa miktar bazında gerileme daha da düşük.
Özetle, ihracatımızda bir gerileme olduğu doğru fakat bu rakamların gösterdiği kadar kötü değil. Daha da ilginci, geçtiğimiz birkaç yılda ihracatta görülen artış da rakamların gösterdiği kadar iyi değildi ve tam olarak gerçekleri yansıtmıyordu.