Salı akşamı beraberindeki dört bakanla Rusya’ya giden Başbakan Erdoğan, dün Devlet Başkanı Medvedev ve Başbakan Putin ile görüştü. Gündemde en fazla öne çıkan konu, iki ülkenin enerji alanında işbirliği ve vizelerin kaldırılması yönünde çalışmaların başlaması olsa da, Rusya ile yapılan görüşmelerde ticaretin geliştirilmesi ve ulaştırma sorunlarının çözülmesi konuları da yer alıyor.
Nedeni basit. Enerji ihtiyacının önemli bir kısmını Rusya’dan sağlayan Türkiye’nin geçen yıl bu ülkeden yaptığı 31.4 milyar dolarlık ithalatın, 20 milyar dolardan fazlası petrol ve doğalgazdan, yaklaşık 10 milyar doları ise kömür ve metallerden oluşuyor.
Türkiye Rusya’dan aldığı doğalgazı iki hattan temin ediyor: Mavi Akım ve Batı Hattı. Batı Hattı, 1980’lerde Turgut Özal tarafından imzalanmış bir anlaşma gereği, Türkiye’ye Marmara sınırından gaz sağlarken, daha yeni bir proje olan Mavi Akım hattı doğrudan Karadeniz üzerinden gaz akımı sağlıyor.
Bir süredir Mavi Akım hattı, Rusya’dan gelen gazın, Türkiye üzerinden Avrupa ve İsrail’e iletilmesini amaçlayan yeni bir öneriyle desteklenmeye çalışıyor. Mavi Akım-2 adı verilen ve Rusya tarafından önerilen bu projenin, bugünlerde gergin olan Türkiye-İsrail ilişkileri için ayrı bir boyut taşıdığını vurgulamak gerekir. Bu konunun dünkü görüşmelerde ele alınıp alınmadığı bilinmiyor, ancak Rusya tarafından gündeme getirilmiş olması muhtemel.
Enerji alanında gündemde olan diğer konular ise Rusya tarafından, Türkiye’nin öncülük ettiği Nabucco projesine alternatif olarak tasarlanan Güney Akım Hattı ve iki ülke arasındaki nükleer işbirliği. Biliyorsunuz, 2008 sonlarında yapılan ve ardından Danıştay tarafından iptal edilen nükleer santral ihalesini bir Türk-Rus ortaklığı kazanmıştı.
Ulaştırma alanında yaşanan ciddi problem, Türk taşımacılık şirketlerini ilgilendiriyor. Avrupa’nın en büyük kara taşımacılık filosuna sahip olan Türkiye, bu alanda önemli bir birikime ve pazar payına sahip. Ancak, kendi ülkesindeki taşımacıları desteklemek amacıyla Türk kamyon ve TIR’larına kota getiren Rusya, bu amacına ulaşamadı. Son verilere göre Rusya-Türkiye kara taşımacılığının yarıya yakını, üçüncü ülkeler tarafından yapılıyor. Türkiye, bu konuda üçüncü ülkelere giden payın azaltılmasını ve bunun Türk ve Rus şirketler tarafından gerçekleştirilmesini istiyor.
2008 yılında Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 6.5 milyar dolar düzeyinde iken, ihracat 2009 da 3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Yani Rusya, Türkiye’nin geçen yıl en fazla ihracat düşüşü ülkelerden biri.
Petrol, gaz ve metallerden oluşan ithalatı, otomotiv, hazır giyim, tekstil, gıda ihracatı ile karşılamaya çalıştığımız Rusya’nın küresel krizden en ağır etkilenen ülkelerden biri olması, ihracatımızın, ithalatımızdan daha fazla azalmasına neden oldu. Zira, aldığımız ürünlerin hemen hepsi Türkiye için zorunlu ithalat iken, ihracatımız Rusya’nın geliri ile paralellik gösteriyor.
Kriz döneminde gerileyen emtia fiyatları Rus ekonomisinin gelirleri önemli ölçüde azalttı. Bu da ülkenin yaptığı ithalatın gerilemesine neden oldu.
Ancak dün Putin-Erdoğan görüşmesi sonrasında ticaret hacminin dört-beş yıl içinde 100 milyar dolara çıkarılmasına yönelik açıklama, iki ülkenin de ticaret konusunda istekli olduklarına işaret ediyor. Bu, Türkiye açısından bir miktar daha önemli bir sonuç. Zira, ithalatımız az sayıda ürün (maden) üzerinde yoğunlaşırken, ihracatımızdaki sektör ve ürün çeşitliliği daha yüksek.
Rus ekonomisinin krizden ağır yara alarak çıkmış olması nedeniyle ülkedeki inşaat yatırımlarının gerilemesi, en çok Türk müteahhitlik şirketleri üzerinde etkili oldu. 2008’de en fazla proje üstlenilen ülke olan Rusya, 2009 yılında birkaç basamak geriledi.
Rus ekonomisinin iyileşmesi, hem inşaat sektörünün yeniden büyümeye başlaması, hem de Türkiye’nin ihracatının artması açısından önem taşıyor.