Üç farklı tarih, üç farklı senaryo…
1970’li yıllar….
Önce Bretton-Woods sistemi çöküyor. Ardından Arap-İsrail Savaşları’nı takiben 1973’te Suudi Arabistan ABD ve İsrail müttefiklerine petrol satışını durduruyor. Petrol fiyatları sıçrıyor. Birkaç yıl sonra İran’da devrim oluyor ve fiyatlar daha da yükseliyor. Fakat bu sırada dünya ekonomisi durgunluğa giriyor. On yıl içinde dört kattan fazla yükselen petrol fiyatları durgunluk içindeki dünya ekonomisini bir de enflasyona maruz bırakıyor.
Sırası gelmişken söyleyeyim; stagflasyon işte buna deniyor. Hem kriz var, ekonomi büyümüyor, hem de fiyatlar sürekli ve hızlı biçimde yükseliyor. Türkiye’de ve dünyada ekmek ve benzin kuyruklarının yaşandığı yıllar.
80’lerin başından itibaren işler yoluna giriyor.
90’lı yılların başında Körfez Krizi ile yön yeniden yukarı dönse de izleyen yıllarda petrol fiyatları unutulup gidiyor.
2000’li yıllar dünya için hızlı büyüme dönemi. 2001’de 20, 2003’te 30 dolar olan varil petrol fiyatı o günlerde yükselmeye başlıyor. Ama 2006’dan sonra büyüme de ipin ucu kaçıyor. Aşırı gevşek para politikası faiz dışındaki tüm varlıkları cazip hale getiriyor. İnsanlar, hatta şirketler ve mali kurumlar bile standart yatırım alışkanlıklarının çok dışına çıkıp emtiaya yatırım yapmaya başlıyor. O zaman değerli madenler, gıda ürünleri ve petrol fiyatları da başını alıp gidiyor.
2003-2008 döneminde ham petrol fiyatı 30 dolardan 140 dolara çıkıyor. Yine dört katı aşan bir sıçrama yaşansa da bunun sebebi öncekilerde olduğu gibi kriz değil, para bolluğundan, doların değer kaybından ve spekülatif ataklardan kaynaklanıyor.
Derken krizin ayak sesleri duyuluyor. Temmuz 2008’de 147 dolar olan petrol aradan dört ay geçmeden yaklaşık yüzde 75 geriliyor. Ancak bir süre sonra ekonomik toparlanma işaretlerinin gelmesi ile yön yeniden yukarı dönüyor.
Bugün petrol fiyatları modern kapitalist sistemin son 40 yılındaki en sert yükselişini yaşıyor. Fiyatlar iki yılda üç katına ulaştı. Pekiyi bunun sebebi ne? Talep mi? Doların değer kaybetmesi midir? Üretimin durması, aksaması ya da bu yöndeki endişeler mi? Spekülatif şişirmeler mi Manipülatif bir küresel atak mı?
A:hepsi, B:hiçbiri
Ne dersiniz?
Şudur demek mümkün değil. Ama nelerin olmadığını söylemek mümkün. Birincisi talep kaynaklı bir baskı olmadığına eminiz. Bu yükselişe talep kaynaklı diyen varsa dönüp arkasına baksın; kimsenin onu dinlemediğini görür. Henüz küresel talep, mali kriz öncesi dönemin gerisinde.
Doların değeri ile de doğrudan ilişkili bir görünüm yok. Öyle olsaydı dolar çok daha hızlı değer kaybetmeliydi.
Geriye şu üç seçenek kalıyor. Spekülasyon, manipülasyon ve üretimin düşeceğine yönelik beklentiler. Ben bunların üçünün de fiyat artışında etkili olduğunu ancak, hangisinin ne kadar etkili olduğunun belirlenemeyeceğini düşünüyorum. Fakat eğer 30 yıl önce yaşananlar bugün de yaşanır da korkulduğu gibi bir stagflasyon belirirse (ben buna pek ihtimal vermiyorum) bu, bir ekonomik sistem değişikliğine kadar gidecek ciddi sorunlara neden olacaktır.