Geçen haftayı son derece sakin geçiren borsa endeksleri, Ocak ayına hareketli başladı. Avrupa’da yükselişler yüzde 2 civarına varırken, ABD endeksleri yüzde 1 civarında arttı. Ortada henüz hiçbir veri yokken borsaların yükselmesi ne anlama geliyor?
Ocak Etkisi, başta vergisel nedenlerle Aralık ayında hisse senetlerinde satışa geçildiği ve Ocak ayında ise alımların yeniden başlaması ile hisse fiyatlarının yeniden yükselişe geçtiği; dolayısıyla Ocak aylarında borsa endekslerinin yükseldiğini ifade eden bir kavram. Ancak, Ocak aylarının bütününde yükselişten bahsetmek zor. Yükselişler, daha çok Ocak ayının ilk yarısında olurken, özellikle üçüncü haftada yatırımcılar mevcut karın yeterli olduğunu düşünüp satışa geçiyorlar. Dolayısıyla Ocak ayları genellikle öne yükselişlerin sonra düşüşlerin görüldüğü dönemler oluyor.
Aşağıdaki tablo 2010 yılının Ocak ayında bazı borsa endekslerinin seyrini gösteriyor. Ayın ilk iki haftasında endeksler yükselirken, son iki haftasında sert satışlar gelmiş.
Aslına bakarsanız, Ocak Etkisi denen bu hareket sadece Ocak ayı ile sınırlı değil. Diğer aylarda da benzer hareketler sıklıkla yaşanıyor. Ancak bunun en bariz ve çok görüldüğü dönem Ocak. ABD borsası üzerinde yapılan dün okuduğum bir çalışmaya göre, son 10 yıl içinde her ayın son günü kapanışa doğru endekse paralel seyreden bir hisse senedi alıp, sadece bir gün tuttuktan sonra satan yatırımcılar (yani her ayın sadece ilk gününde hisse senedinde olanlar), aynı hisse senedini alıp on yıl boyunca elinde tutanlardan çok daha yüksek getiri elde etmişler. Tuhaf değil mi? Ama kabul edin; takvim etkisini göstermek için güzel bir örnek.
Neyse; bunu bırakıp 2011’e dönelim…
Yıla iyi başlamış olsalar da; ben bir süre sonra endekslerin gerilemeye başlayacağını düşünüyorum. Bu Ocak ayında mı olacak; yoksa birkaç ay sonra mı bilmiyorum. Ama bu yıl içinde piyasaları yönlendirecek üç ana gelişme var ve bu gelişmeler yılın başladığı gibi bitmeyeceğine işaret ediyor.
Birincisi Euro Bölgesi’ndeki gelişmeler. Bölgedeki kriz henüz sona ermedi ve yeni canlar almaya devam edecek. Yakında kokusu gelmeye başlar, emin olabilirsiniz.
İkincisi, ABD ekonomisinin bu yıl toparlanmaya başlayıp başlamayacağı ve buna bağlı olarak işsizlik oranındaki gelişmeler. Ben bu konuda iyimserim. Özellikle yaz aylarından itibaren bir toparlanma olacağını düşünüyorum.
Üçüncüsü ise, Çin ekonomisini soğutmaya yönelik çabaların vereceği sonuçlar. Çin hükümeti, yükselen enflasyon nedeniyle ekonomiyi soğutmaya çalışıyor. Diğer taraftan ABD öncülüğündeki bir grup, yuanın değer kazanması için Çin’e baskı yapıyor. İlki dünya ticaretini, büyüme oranını ve emtia fiyatlarını düşürücü yönde, ikincisi ise, Çin’in ithalatını ve enflasyonu artırıcı etkiye sahip. Hangisi baskın çıkacak ve dünyayı nasıl etkileyecek; zamanla göreceğiz.
Bu potansiyel gelişmelere bakıp, Euro Bölgesi ve ABD’yi birleştirince ne görüyorsunuz? Ben Euro/dolar paritesinin düşeceğini görüyorum. Aynı paralelde, ABD’de borsa endekslerinin yükselirken, Avrupa’nın dağınık bir performans göstereceğini; bölgedeki bazı endekslerin zor bir yıl geçireceğini bazılarının ise yükseleceğini düşünüyorum.
ABD’deki toparlanma, yükselen piyasalara akan paranın yeniden ABD’ye dönmesine zemin hazırlayacaktır. Amerikan ekonomisinin toparlanması dünya ekonomisi için olumlu bir etki yaratsa da, sıcak paranın yükselen piyasalardan çıkıp ABD’ye dönmesi, bu piyasalardaki borsa endekslerinin performansını olumsuz etkileyebilir. Türkiye’yi de bu gruba dahil etmek mümkün. Ancak, yıl ortasında yapılacak seçimler için bir çekince koymak lazım.