1980’li yıllarda seçimler öncesinde, o zamanlar siyaset yasağı bulunmasına rağmen, sempatizanları miting meydanlarında, Süleyman Demirel’e atfen ‘Kurtar bizi baba’ diye bağırırlardı. Dün akşam saatlerinde ABD Merkez Bankası FED, piyasada dolaşan borç senetlerini alım kararını açıkladıktan sonra ABD 10 yıllık tahvil faizlerindeki gerileme ve borsa endekslerindeki artışı gördüğümde “Tamam” dedim, “yarın ki başlığım bu olsun: Kurtar bizi FED”.
Haber şu: “FED, 300 milyar dolar tutarında hazine kağıdı ve mortgage tahvilleri alacak”.
Biliyorsunuz ABD Merkez Bankası, diğer merkez bankalarından daha sert ve hızlı bir şekilde, yaklaşık 15 aylık bir süreçte, faiz oranlarını 5.25’ten, 0’a kadar indirdi. Dolayısıyla canlanmayı teşvike etmek için faizleri düşürme yolunun sonuna elmiş oldu. Benzer bir durum Japonya’da da var. Orada da faizler zaten çok uzun yıllar neredeyse 0’dı Bir ara artırdılarsa da, yeniden aşağı çektiler. Yani orada da faiz indirme yolunun sonuna gelindi.
Faizlerde değişikliğe gitmek merkez bankalarının elindeki tek araç değil. Özellikle de, diğer merkez bankalarına göre daha fazla yetkiyle donatılmış FED için durum böyle. Dün piyasadan 300 milyar dolar tutarında borç senedi alacağını açıklayan banka, kötü başlayan günü iyiye çevirdi. Dünkü açıklama ile tüketici kredilerinden, mortgage tahvillerine, şirket tahvillerinden devlet tahvillerine kadar birçok varlığın (senedin) satın alınabileceği ortaya kondu. Bu iki anlama gelir: Sorunlu varlıkların alınarak piyasayı temizlemek ve piyasada dolaşan para miktarını artırmak. Tabii ikincisinin enflasyon yaratma riski var ama mevcut zayıf talep koşulları şimdilik bu riski bastırıyor.
Piyasadaki senetleri satınalma sadece ABD değil, Japonya ve İngiltere’de uygulanıyor. Hatta Japonya, işi bir adım daha öteye götürerek, borsadaki şirketlere ait hisse senetlerini satınalmayı bir seçenek olarak görüyor. Şu ana dek sadece merkez bankalarının krize müdahale amaçlı ayırdığı fonların toplamı 5 trilyon doları geçmiş durumda. Kriz paketlerinin neredeyse üçte biri.
Türkiye ile bu müdahalenin içeriği arasında bir ilişki kurmak yerine, müdahalenin zamanlaması arasında bir ilişki kurmak bence daha önemli. Bu, Türkiye ve diğer ülkeler için de bir iyi uygulama örneği olabilir.
Bu açıklamanın zamanlaması çok önemliydi. Piyasada yönün yukarı dönmüş olması bu (ve benzeri) açıklamaların etkili olması açısından çok faydalıdır. Daha da iyi olanı, tıpkı dün olduğu gibi, yukarı dönüşün ya da başka bir ifadeyle, dipten kurtulma çabalarının gazının bittiği, bitmeye yüz tuttuğu bir günde gelmesi.
Şu ana dek Türkiye ulusal bazda alınan kırktan fazla önlem aldı. Fakat ekonomiyi en yakından izleyenler dahi, bunların yarısını bile bilmiyor olabilir. Gündem öyle değişken ve kriz konusunda zihinler o kadar bulanık ki; alınan bu önlemler birkaçı dışında rahatlama yaratmıyor.
Bu durumda, “Kurtar bizi FED” demek mümkün değil. “Kurtar bizi baba” hiç olmaz. Aslına bakarsanız yanlış olan kurtarılmayı beklemek.