Merak etmeyin, her gün işsizlikle ilgili yazacak değilim. En azından bir sonraki işsizlik verisine kadar, bu konudaki son yazımı okuyorsunuz.
Dünkü yazıdan iki cümle alalım:
“2008 verilerine göre Türkiye nüfusu 71 milyon 517 bin kişiye ulaştı. Nüfus büyüklüğüne göre dünyanın 17. ülkesi olan Türkiye’nin son 20 yılda ortalama nüfus atış hızı %1.63.”
Bugün buna yeni bir bilgi daha ekleyelim:
“Ocak 2009 verilerine göre nüfusumuzun sadece %27.8’si istihdam ediliyor.”
Ve ikisini karıştıralım... İşte başlıyorum...
71.5 milyon insanın sadece 19 milyon 873 bini çalışıyor, yani %27.8’si. İşte bu, hem doların yükselmesinden, hem borsanın düşmesinden, hem yabancı yatırımlardan, hem de gündemde yer tutan her ekonomik sorundan daha büyük bir sorun. Ve işte sorunun resmi...
Bu grafik 1988’den bu yana Türkiye’de çalışan nüfusun (istihdamın), toplam nüfusa oranını gösteriyor. Biz hep işsizlik oranına bakarız. Oran yükseldiğinde eleştiriler gelmeye başlar, birkaç gün işsizliği düşürmek için çareler sunulur. Ama aslında konuşulması gereken, istihdamın nasıl artırılması gerektiğidir.
'Ne farkı var?' mı diyorsunuz?
Son açıklanan Ocak 2009 verilerine göre ülkemizde işsiz sayısı 3.650 milyon, istihdam edilen kişi sayısı ise 19.873 milyon. Yani toplam işgücü yaklaşık 23.523 milyon. Nüfusun büyük kısmı gençlerden oluşan bir ülkedeki işgücü toplam nüfusun 1/3’ü kadar. Çalışan işgücünün yani istihdamın nüfusa oranı ise daha da düşük.
Şimdi şunu düşünün: İşsiz olan 3.650 milyon insanın tamamına iş bulunsa ve bu insanlar çalışmaya başlasa işsizlik oranı 0’a düşer. O zaman hemen yukarıdaki grafiğin sonunda eğrinin %32.8’e yükseldiğini görürüz. Pekiyi, bu işsizlik sorununun çözüldüğü anlamına gelir mi?
Siz cevabı düşünürken ben size birkaç ipucu vereyim.
Portekiz, Finlandiya, ABD, İngiltere, İsviçre, Almanya, Japonya, G. Kore, Meksika, Macaristan, Yunanistan ve birçok ülkede istihdam oranı bize göre çok daha yüksek. Hatta saydıklarımın çoğunda %60’ın üzerinde.
Şimdi cevabı alalım... Evet! Doğru cevap, sorun çözülmüyor.
Çünkü Türkiye’de ‘çalışma istek ve yeteneğine sahip olmayan’ milyonlarca insan var ve bu durumları o insanlara “işsiz” dememize engel oluyor. Yani Türkiye’de işgücüne katılım oranı çok düşük. Oysa bu oran aşık attığımız diğer ülkelerin hemen hepsinde daha yüksek.
Sözün Özü
İşsizlik oranını 0’a indirsek bile sorun çözülmüyor. İstihdam piyasasını iyi işler hale getirmek için hem işgücüne katılım oranını artırmak hem de bu insanlara iş yaratmak gerekiyor.