Dün sabah TÜİK 2009 yılı işsizlik oranını açıkladı: %14.
2008 yılında %11 olan işsizlik oranı kriz yılı 2009’da %14’e yükseldi. 2009’da nüfus önceki yıla göre 818 bin kişi artarken bunun sadece 83 binine istihdam yaratılabildi. Bu nedenle işsiz sayısı 860 bin kişi artarak 2 milyon 611 binden, 3 milyon 471 bine yükseldi.
Kriz döneminde dikkat çeken diğer bir gelişme, tarım dışı işsizlik oranının %13.6’dan, %17.4’e çıkmış olması. Kriz dönemlerinde (1994, 2001, 2009) tarım dışı istihdam hızla daralırken, tarımsal istihdam artıyor. Bu büyük olasılıkla, kentlerde yaşayan ve işsiz kalan nüfusun bir kısmının memleketine dönüp tarımsal faaliyetlere devam etmesinden kaynaklanıyor. Yeniden büyümeye geçildiği dönemlerde ise tarım dışı istihdam artmaya başlarken, tarımsal istihdam azalıyor.
İşsizlikteki artışın önemli nedenlerinden birinin dünya talebindeki gerileme olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Türkiye’de ihracatın milli gelire oranı 2008’de yüzde 17.8 iken 2009’da büyük olasılıkla yüzde 16 civarında gerçekleşecek.
Dolayısıyla, dış talepteki gerileme nedeniyle ihracatımızdaki azalma, yerli üretimi ve istihdamı olumsuz etkiliyor. Dış ekonomilerde toparlanma beklendiği gibi yavaş gerçekleşir ve Türkiye de kısa vadede önemli bir büyüme oranı yakalayamazsa, işsizlikte de kısa vadede kriz öncesine dönmek mümkün olmayacak. İşte bu noktada Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmemesinin gereği bir kez daha ortaya çıkıyor.
Şunu bir kez daha söylememe izin verin: Mevsimsel nedenlerle önümüzdeki iki ya da üç ayda işsizlik oranında bir artış yaşanma olasılığı yüksek. “Mevsim mi kaldı; bahar aylarına giriyoruz” diyorsanız, işsizlik verisinin üç ay gecikmeli olarak açıklandığını hatırlatmakta fayda var.