Dünyanın en kapsamlı finansal projesi uçurumun eşiğinde. Ezelden beri istenen, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra temelleri atılan ve bundan 12 yıl önce kurulan Euro Sistemi iki yıldır titriyor.
İşin tuhafı, iki yıldan beri göz göre göre gelen sonu önlemek için adamakıllı bir çaba gösterilmiyor. Ayda bir toplanan Maliye Bakanları, işler ciddileşince bir araya gelen Merkel-Sarkozy çifti ile bir çözüme gidilemeyeceğini görmek bu kadar mı zor? Hatalarda bu kadar mı ısrar edilir?
Sürekli yeni bir ülkede sorun çıkmasına hiç şaşırmıyorum ama, gerçekten, hatalarda bu kadar ısrar edilmesini anlayamıyorum.
Ne bu hatalar; gelin bir özet yapalım…
1-Euro Bölgesi, AB ülkelerinin mali açıdan birleştirilmesini amaçlayan bir süreç olarak başladı. Ama, hatalardan birincisi, Euro Sistemi’ne şartları yerine getirip getirmediğine bakılmadan daha fazla ülkeyi çekmek oldu. Bugüne dek sorun yaşayan AB ülkelerinin en baştan Euro Bölgesi’ne alınmaması gerekiyordu.
2-Birinci hatanın devamı, Euro Sistemi’ndeki tüm ülkelerde ortak faiz politikasının başlangıcı oldu. Sisteme giren ülkeler kısa sürede düşük faizin çekiciliği ile harcamaları artırdılar, borçlarını yükselttiler. İnsanlar da harcamaya alıştı.
3-Sistem, doğru çalışan bir sistem olmadığı için, verilen hibeler, yapılan yardımlar ve finansman kredilerinin etkinliği de denetlenmedi. Zengin ülkelerin tasarrufları, zayıf ülkeler tarafından çarçur edildi.
4-Adı Euro Bölgesi olsa da, sistem kendi içinde merkez ülkeler ve çevre ülkeler ayrımı yarattı. Uyum süreci iyi yürütülemediği için, sisteme giren zayıf ülkelerin kendilerine çeki düzen vermesini sağlayacak bir özdenetim süreci yürütülemedi.
5-Euro Sistemi’nin bir kötü gün senaryosu yoktu.
Bunlar kriz başlamadan önce yapılan hatalardı. Yani Euro Bölgesi’nin bağışıklık sisteminin zayıf kalmasının nedenleriydi. Özetle bünyesi zayıf ama hastalandığında ne yapacağını bilmeyen bir kriz vakası vardı.
Küresel kriz başlayınca, ilk etkilenen Avrupa ülkeleri inşaat sektörü ve buna bağlı olarak verilen kredilerin yoğunluğu nedeniyle, İngiltere, İrlanda, İspanya ve kısmen Portekiz oldu. Yunanistan ise uluslar arası ticaretin gerilemesi nedeniyle navlun gelirlerindeki azalma ve yine krize bağlı olarak turizm gelirlerindeki azalma boyutlarında sorunlar yaşadı. Fakat bu ülkelerin sorunu gerçekten bunlar olsaydı, krizden çıkış sürecinde toparlanabilirlerdi. Bugün, en iyimser tahminler bile Yunanistan’ın kriz öncesi GSYİH’sine 2016’da ulaşacağını gösteriyorsa, sorunu Yunanistan ya da diğer ülkelerde değil, Euro Sistemi’nde aramak gerekiyor.
Kriz sonrası hatalar ile devam edelim…
6-Sorun hafife alındı ve gereksiz açıklamalar yapıldı. Ülke bazlı ilk ciddi sorun Yunanistan’da yaşandı. Dünya Euro Bölgesi’nin zayıflığını önce burada gördü. “Göründüğü gibi kötü değil”, “Biz Euro Bölgesi’yiz, IMF’den destek almayız” diyenler sözlerinin üzerlerine defalarca su içtiler. Yardım için tam sekiz ay bekleyen Yunanistan’a dünyanın gelmiş geçmiş en büyük kurtarma yardımı verildi.
7-Euro Bölgesi, bir birlik olmasa da öyleymiş gibi yapmalıydı ama beceremedi. Sorun İrlanda, Portekiz ve İspanya’ya bulaşmaya başlayınca, bu ülkelerin hükümetleri ağızlarımızı açık bırakan şu sözleri söyledi: İrlanda: “Biz Yunanistan değiliz”, Portekiz: “Biz Yunanistan ve İrlanda değiliz”, İspanya : “Biz Yunanistan, İrlanda ve Portekiz değiliz”. Piyasalar da onlara “Siz kimsiniz kardeşim” dedi.
8-Ağzı olan konuştu. Ülkelerden birinde sorun varken, AB’nin bilmem ne komiserliğinin bilmem nereli üyesi, Avrupa Merkez Bankası’nın bilmem ne üyesi, ilgisiz bir ülkenin bilmem ne bakanı, bakan yardımcısı, milletvekili, Avrupa Parlamento’sunun bilmem nereli ilgisiz üyesi ve daha niceleri Yunanistan, İrlanda ve Portekiz konusunda üzerlerine vazife olmayan açıklamalar yaptı. IMF, Çin, ABD sürece dahil oldular.
9-Avrupa Merkez Bankası Başkanı sustu. Bence, bu süreçte en fazla konuşma hakkı Jean-Claude Trichet’deydi. Ne de olsa bütün sistemi temsil eden bankanın başkanıydı. Ama o, susmayı tercih etti.
10-Maliye Bakanları sorun çözmek için değil, sohbet etmek için buluştu. Ne zaman yeni bir sorun çıksa, ekonomi haberlerinde Avrupa Maliye Bakanları’nın buluşacağı haberlerini okuduk. Siz hiçbirinden dişe dokunur bir sonuç çıktığını gördünüz mü?
11-Onlardan iş çıkmayınca top, Merkel-Sarkozy çiftinin buluşmalarına kaldı. Oysa bu da hatalardan biriydi. On altı üyeli Euro Bölgesi, sorunlarının çözümünü bu ikisine bırakmamalıydı. Bu, iki üyeli değil on altı üyeli bir sistem.
Ben yazmaktan yorulmadım ama siz okumaktan yorulmuş olabilirsiniz. Şimdi Euro FM’de Neşet Ertaş, Euro Bölgesi için söylüyor: Hata Benim
Bilemedim kıymetini kadrini
Hata benim günah benim suç benim
Eliminen içtim derdim zehrini
Hata benim günah benim suç benim
Birgünden bir güne sormadım seni
Körümüş gözlerim görmedim seni
Boşa mecnun eylemişim ben beni
Hata benim günah benim suç benim
Bilirim suçluyum gendi özümde
Gel desem gelirdin benim izimden
Her ne çekti isen benim yüzümden
Hata benim günah benim suç benim