18 Şubat 2009

Ekonomik Krizler ve Türkiye’de İşsizlik (2)

Dünkü yazımda 2001 krizinden sonra kaydedilen ekonomik büyümenin yeteri kadar istihdam yaratamadığından bahsetmiştim.

Dünkü yazımda 2001 krizinden sonra kaydedilen ekonomik büyümenin yeteri kadar istihdam yaratamadığından bahsetmiştim. Bugün ise imalat sanayii için durumu daha açık ortaya koymaya çalışacağım.
2001 krizinde yaşanan küçülmenin ardından, ekonomi büyümeye başlıyor. Özellikle 2004 ve 2005 yıllarında hızla büyüyor. İmalat sanayiinde de durum gayet parlak. Kriz yılında 90’a gerileyen üretim endeksi 140’ın üzerine çıkıyor. Fakat bir sorun var. Üretimde artış olmasına rağmen imalatta çalışanların reel kazançlarında oldukça düşük bir artış yaşanıyor. Ayrıca, çalışanların sayısını gösteren üretimde çalışanlar endeksi neredeyse hiç değişmiyor. İşsizlik verileri de bunu destekliyor. Kriz sonrası en hızlı büyüme dönemlerinde bile işsizlik %9.5’in altına inmedi.
Aşağıda durumu daha net ortaya koyan bir grafik var. Yeşil renkli eğri sanayi üretim endeksini, mavi imalat sanayi üretimde çalışanlar endeksini, kırmızı ise bu sektörde çalışanların reel kazanç endeksini gösteriyor.

Kaynak: TCMB

Sözün özü şu: İşsizlik geçtiğimiz gün açıklanan %12.3’lük oranla ortaya çıkmış bir sorun değil. 2001 krizinden bu yana ortada duruyor ve çözüm bekliyor.
***
Gelelim başka bir soruna…
Asgari ücret uzun zamandır tartışılan bir konu. Bir ucunda asgari ücretle çalışanlar var, kazançlarından memnun değiller. Diğer yanda devlet var, ayağını yorganına göre uzatmak istiyor. Ara sıra, asgari ücret üzerindeki vergi ve kesintiler kaldırılsın yönünde görüşler ortaya atılıyor, sonra rafa kalkıyor.
Türkiye’de asgari ücretin yapısı ve diğer ülkelere göre durumu dikkat çekici.
Bugün, asgari ücretle çalışan bir işçinin (asgari gelir indirimi hariç) net geliri 477.17 TL. Asgari gelir indirimi de eklenince ücret 527-562 TL aralığına çıkıyor. Aynı işçinin işverene maliyeti ise sosyal güvenlik priminde işveren payının aşağı çekilmesine rağmen 775.89 TL. Arada en iyi şartlarda 213 TL fark var. Buna yan ödemeler (yemek, yol, ikramiye, vb.) eklendiğinde fark daha da artıyor. Bu yıla kadar, net asgari ücretin, işverene maliyetine oranı %61 düzeyindeydi. Yani aradaki %39’luk fark, vergi, işsizlik sigortası kesintileri ve sosyal güvenlik prim kesintilerine gidiyordu. Asgari geçim indirimi bu oranlarda bir miktar iyileşme doğurduysa da, sorun hala ortada duruyor.
Acaba bir süre, örneğin 6 ay için, asgari ücretten yapılan tüm kesintiler kaldırılsa, içinden geçtiğimiz şu sancılı günlerde sorun bir nebze de olsa hafifletilemez mi?
Acaba, birkaç yıl önce Ankara Sanayi Odası tarafından önerilen bölgesel asgari ücret uzun vadede çözüm için bir anahtar olamaz mı?
Bu sorular üzerinde düşünmek gerekiyor sanırım.
Son bir noktaya değinerek tamamlıyorum.
Asgari gelir indirimi ile birlikte asgari ücretli bir çalışanın yıllık geliri 6600 TL. Bugünkü kur ile hesaplandığında yaklaşık 4000 dolar yapıyor. Türkiye’de kişi başına düşen gelir ise yaklaşık 9000 dolar. Asgari ücretin, kişi başına ortalama gelire oranı %44. Bu oran AB ülkelerinde %25 civarında.
Ya Türkiye’de asgari ücret, kişi başına düşen ortalama gelire göre yüksek, ya da kişi başına gelir, asgari ücrete göre düşük.
Avrupa İstatistik Kurumu Eurostat’ın 2008 verilerine göre asgari ücretle tam zamanlı çalışanların toplam istihdama oranı Fransa’da %12.9, İngiltere’de %2, Lüksemburg’da %11. Yarı zamanlılarda eklendiğinde bu oranlar %30’lara yükseliyor. Türkiye’de bu oranın %35 dolayında olduğu tahmin ediliyor. Ancak bir fark var: Türkiye’de yarı zamanlı çalışanların sayısı çok düşük. Bildiğim kadarıyla, Dünya üzerinde oranın bizdekinden daha yüksek olduğu çok az ülke var. Bunlardan bazıları, İspanya, Portekiz, İrlanda, Slovenya ve Hollanda.
En büyüğü olsa da, Türkiye’nin istihdam alanındaki tek sorunu işsizlik değil.

Yazarın Diğer Yazıları

5 yıl önce, kaç yıl sonra

Dün, küresel krizin 5. sene-i devriyesini idrak ettik. Lehman Brothers\'ın 15 Eylül 2008\'deki iflas başvurusunun üzerinden 5 yıl geçti

İkinci çeyrekte büyüme ne olacak?

2013 için birçok uluslararası kurum parlak bir yıl tahmini yapmamıştı. Fakat son beş yılda alıştığımız üzere, bu pek de parlak olmayan tahminler, yıl içinde daha kötüleri ile revize edildi

Turizmde yılın ilk yarısı nasıl geçti?

Dünyanın 6, Avrupa’nın 4. en çok yabancı turist çeken ülkesi olduğumuzu eminim çoğunuz biliyorsunuz.

"
"