Bize Mülkiye’de bir ülkenin uluslar arası rezervlerinin o ülkenin yaklaşık olarak üç aylık ithalatını karşılayacak, ya da bir yıl içindeki dış borçlarını ödemeye yetecek düzeyde olmasının yeterli olduğu öğretilmişti.
Üzerinden fazla zaman geçmedi ama artık bu ilkenin geçerli olduğunu söylemek zor. 2,1 trilyon dolar rezervi olan Çin bunun en açık örneği. Aylık ithalatı 100 milyar dolara yakın olduğuna göre rezervleri 21 aylık ithalatına denk geliyor. Ülkenin toplam dış borcu ise 350 milyar dolardan az. Yani rezervleri ile sadece bir yıl vadeli borçlarını değil, bütün borçlarını altı kez ödeyebiliyor. Bu arada, Çin’in rezervlerindeki devasa artışın da son on yıl içinde gerçekleştiğinin altını çizmek gerekir.
Sadece Çin’de değil, dünya genelinde rezervlerde bir artış olduğunu aşağıdaki grafikte görebilirsiniz. Bu grafik tüm rezerv varlıklarını göstermiyor. Örneğin altın burada gördüğünüz toplamlara dahil değil. IMF verilerine göre 2009’ın ikinci çeyreğinde dünya döviz rezervleri toplamı 6,8 trilyon dolar. Altın’da eklenince rezerv toplamı 9 trilyon dolara yaklaşıyor. Döviz rezervlerinin 4,2 trilyon doları gelişmekte olan ülkeler tarafından tutulurken, gelişmiş ülkelerin rezervleri 2,5 trilyon dolar düzeyinde.
Çin, dünya rezervlerinin dörtte birinden fazlasına sahip olsa da, kırmızı renkle gösterilen gelişmekte olan ülkelerin tamamının rezervlerinde ciddi bir atış var. Atışın 2001 yılından sonra başladığını da rahatlıkla görebiliyorsunuz. Ama bu grafikte görünmeyen birkaç şey daha var. Onları da ben söyleyeyim...
2001 yılından sonra artmaya başlayan tek şey döviz rezervleri değil. Altın fiyatı da, petrol fiyatı da, diğer emtia fiyatları da yakın tarihlerde artmaya başladı. ABD konut sektöründe iki yıl önce sönmeye başlayan balon da 2001’den itibaren büyümeye başlamıştı. 11 Eylül saldırılarından sonra ekonomiyi canlandırmak isteyen ABD hükümetinin ve Merkez Bankası’nın buna göz yumduğunu hatta bizzat bu süreci yönettiğini de hatırlatayım. Bir de ABD’nin dış borçları var. O da aynı dönemde hızla artmaya başlıyor.
Peki bu kadar rezervin kime ne faydası var? Aslına bakarsanız bu rezervlerin rezerv tutan ülke için büyük bir faydası olduğunu söylemek mümkün değil. Asıl faydayı rezervlerde tutulan paranın sahibi ülke görüyor. Bu da rezervi tutan ülkeler için uzun vadede sürdürülebilir bir durum değil. Rezervde tutulan para birimlerini değiştirmek de kısa vade de gerçekleşemeyeceğine göre, ABD dolarına alternatif rezerv para oluşturma girişimleri şimdilik tartışmadan öteye gidemeyecek gibi görünüyor.