Çok değil, bundan iki hafta önce piyasalarda kötümser bir hava hakimdi. ABD’de haftalar boyu kötü gelen verilere rağmen borsa endekslerinde fazla gerileme yoktu ama, ABD’nin yeninden resesyona gireceği, Avrupa borç krizinin yeniden alevleneceği, ikinci dibe girildiği yönünde yorumlar yapılıyordu.
Derken bir sabah uyandık ki; beklenenden iyi gelen birkaç veri ile kötümser havadan eser kalmadığı gibi, endeksler yükseliyor, faizler geriliyordu. Hatta, S&P500’ün 1500’e kadar yükseleceği yönünde söylentiler bile vardı.
Sorun
Piyasada her zaman iyimserler ve kötümserler vardır. Fiyatlar yükselirken iyimserlerin, düşerken ise kötümserlerin sesinin daha gür çıktığını görürüz.
Bugünlerde de olan bu. Fakat piyasadaki değişimin şiddetinde ve hızında bir tuhaflık var. İyimser tarafta, krizin neredeyse bittiği; artık dalgalı da olsa yükselişin başladığına inananlar var. Karşı tarafta ise dünya ekonomisinin uzun süreli bir durgunlukta olduğunu, geçtiğimiz yıl yaşanan toparlanmanın geçici bir bahar havası olduğunu, Avrupa borç krizinin derinleşeceğini ve ABD’ye de sıçrayacağını düşünenler var.
Denizin iki yakasında bu kadar zıt beklentiler olmasına diyecek bir şeyim yok. Fakat sorun şu ki; bir gün açıklanan pozitif bir veri ile coşan iyimserler, ertesi gün tam tersi bir veri ile (ki; her zaman veri açıklanması gerekmiyor) ortadan kayboluyor. Aynı hareket kötümserler için de geçerli.
Çoğu zaman da pozitif veriler ortadaki sorunların üzerini örtüyor ve unutulmasına neden olabiliyor.
Aylar boyunca hem kendi, hem Avrupa hem de bütün dünya piyasalarını sarstıktan sonra Mayıs başında, şu ana kadar bir ülkeye verilen en büyük mali yardımı aldıktan sonra, Yunanistan ekonomi gündeminden düştü. Fakat bu Yunanistan’ın sorunlarının çözüldüğü, ya da artık dünya için bir tehdit olmadığı anlamına gelmiyor.
Yunan tahvillerin risk primleri hala yükseklerde uçuyor. Yunanistan ve Almanya devlet tahvilleri arasındaki faiz farkı neredeyse on puan. Hatırlar mısınız bilmem ama Yunanistan’a yardım verilmeden önce de fark bu kadardı. İrlanda ve Portekiz tahvillerinde de benzer bir durum var. Ama borsalar çoğu zaman bunlar yokmuş gibi hareket ediyor. Dün İrlanda tahvil faizlerinin en yüksek düzeylerine yükselmesi endişe ile karşılandı. Halbuki; faizler önceki gün de zirvesine çok yakın düzeydeydi.
Neden
Ne demek istediğimi anlatabildim umarım. Piyasalar kimi zaman ekonomik gelişmelere uyumlu hareket ederken, kimi zaman bunları göz ardı edip tam tersi yönde hareket edebiliyor. Son aylarda ikinci tür hareketin çok sık tekrar ettiğini görüyoruz.
“Pekiyi neden böyle?” sorusunu bir süredir kendime soruyorum. Zaten bugün okuduklarınızı yazmamın nedeni de bu. Bulduğum cevap ise şu:
Bu hareketler bence iki olasılığa işaret ediyor. (sadece hisse senedi üzerine örnek veriyorum ama her mali varlık için geçerli) Birincisi bunun bir tuzak olma olasılığı. Büyük sermaye sahipleri ve piyasaları yönlendirenler ya fiyatların daha da düşeceği havasını yaratıp mevcut fiyatlardan hisse senetlerini topluyorlar ya da bundan sonra yükseleceği havasını yaratıp son birbuçuk yıl için de elde ettikleri karı realize ediyorlar.
İkinci olasılık ise iki taraftakilerin de aslında çok emin olmamaları. Bu yüzden yükseliş bekleyenler az da olsa karda iken satışa, düşüş bekleyenler fiyatlar bekledikleri düzeye inmese bile alışa yöneliyorlar. Bu da piyasaların bir trend oluşturamamasına ve sert hareketler yaşanmasına neden oluyor.
Bunların hangisi geçerli; başka cevaplar da olabilir mi, bilmiyorum. İnandığım şey, mevcut fiyat düzeylerinin gerçeklerle uyuşmadığı ve birgün bu şişkinliğin söneceği
Bu arada dün gözden kaçırmamak gereken iki haberi sizle yeniden paylaşmak isterim. Macaristan ve Sırbistan hazineleri çıkardıkları tahvilleri satacak müşteri bulamıyorlar. Sırbistan hazmedilebilir ama Macaristan (Yunanistan kadar olmasa da) Avrupa Birliği ve yükselen piyasalar için bir tehdit olma potansiyeline sahip.
Başka bir tehdit ise, Dünya Kupası organizasyonundan sonra gündemden düşen Güney Afrika. Bir süredir hükümet ve çalışanlar arasında yaşanan psikolojik gerilim yerini fiili gerilime bırakmaya başlıyor gibi görünüyor. Türk lirası ile son derece yakın bir seyre sahip olan rand, son günlerde sürekli değer kaybediyor. Hep işlenenin aksine, gelişmekte olan piyasalar, sadece Çin ve diğer Asya ülkelerinden ibaret değil.