1980’li yıllarda doğrudan yabancı yatırım çekme atağına girip, yıllar boyunca yüz milyarlarca dolar yatırım alan Çin, son yıllarda doğrudan yabancı yatırım yapan bir ülke olmaya başladı. Özellikle 2000’den sonra hızlanan bu süreçte Çin, 2008’de UNCTAD verilerine göre 52 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım yaptı.
Pekiyi, yıllardır yatırım çekmeye çalışan Çin, neden şimdi yatırım yapan bir ülke haline geldi?
Bunun en önemli nedeni, Çin’in yüksek hammadde ve aramalı ihtiyacını karşıladığı kaynakları garanti altına almak istemesi. Dikkat ederseniz, Çin’in uluslar arası arenada taraf olduğu şirket satınalmalarının çoğu petrol ve maden şirketleridir. Çin bu şirketlerde pay sahibi olarak maden ve enerji kaynaklarını da ele geçirmiş oluyor.
Size bu konuda bir iki örnek vereyim. En güncel olanı 19 Mart tarihinde Gine’de yapılan bir yatırım. Gine’nin güneydoğusundaki Nzerekore bölgesinde bulunan ve dünyanın en büyük demir rezervlerinden birine sahip olan Simandou madeni İngiliz-Avustralya ortaklığı Rio Tinto ve Çin’li Chinalco firmaları tarafından çıkarılacak. Anlaşma kapsamında rezervlerin çıkarılması için maden sahasının inşasının yanı sıra, madenin nakli için demiryolu ve açık denize taşınması için bir liman inşasını da kapsıyor. Proje maliyetinin 2.9 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. 15 Mart günü ise Çin, Arjantin’de Bridas adlı petrol şirketinin yarısı için 3.1 milyar dolar ödedi.
Çin’in bu konudaki en büyük avantajı hem planlayıcı, hem karar verici, hem de uygulayıcının devlet olması. Zira yapılan yabancı yatırımların yüzde 85’i dev kamu şirketleri tarafından yapılıyor. Mali kaynak sorunu da yok çünkü, 2.4 trilyon dolara ulaşan dünyanın en büyük döviz rezervine sahip ülkesi olan Çin, bu rezervlerin bir kısmını şirket satınalmaları için ayırmıştı. Bu yolla, özellikle son iki yılda Çin’in dünyanın her yerinde şirket satınlama atağına geçtiğini söyleyebilirim.
Coğrafi olarak satınalmaların yaklaşık yüzde 60’ının Çin’e yakın olan Asya ülkelerinde yapıldığı görülüyor. Yatırımların yüzde 20’sinden fazlası Güney Amerika, yüzde 5’e yakını ise Afrika’da yapılmış.
Çin’in son birkaç yıldaki gözdelerinden biri de Afrika. Nijerya, Cezayir, Sudan, Angola, Zambiya, Gine gibi maden ve petrol zengini ülkelere önce düşük faizli kredi ve hibeler ile kendine zemin hazırlayan, ardından bu ülkelerden maden ithal etmeye başlayan ve karşılığında altyapı yatırım projeleri üstlenen Çin, son zamanlarda bu ülkelere yaptığı yatırımları da artırdı.
Çin’in doğrudan yabancı yatırım yapmasındaki tek güdü, kaynakları ele geçirmek değil. Mali kurumlar, otomobil şirketleri, kimya şirketleri de Çin’in odaklandığı alanlar. Yani bir taraftan da büyük markalar satın alınıyor.
Dev döviz rezervlerini, yabancı şirketleri satın alarak verimli kullanmaya başlayan Çin’in bu hamlesinin emtia piyasalarında ve dünya ekonomisinde yaratacağı etkileri önümüzdeki yıllarda göreceğiz.